mürriyet gazetesi, Türkiyenin sa- dece en çok satan değil, en ba- şarılı da bir gazetesidir. Zaten ma- rifet iltifata bağlı mıdır bilinmez ama, iltifatın marifete tâbi olduğu muhakkaktır. Hürriyete karşı ya- ılan küçümseyici hücumlar ya gazetecilik mesleğini bilmeyenler den, ya da gazeteleri bir ideoloji acısından -hani, illâ topluma ya- rarlı olacak, filân.. evre- lerden gelmektedir. Gazeteler her tarafta bir kaç sınıftır. Fikir ga- zeteleri vardır, bulvar gazeteleri vardır, parti gazeteleri vardır, ha- ber gazeteleri vardır. İngilterede hiç kimse Times ile Daily Mirror'u -tirajı 3 milyonu geçti- kıyaslama- ya kalkışmaz. Hüküm verilirken Times kendi sınıfında ne kadar başarılıdır, Daily Mirror kendi sı- nıfında ne kadar başarılıdır, ona bakılır. Türkiyedeki bütün gazete okuyucularının yüzde 45'inin Hür- riyet okuduğunu bilmek, bu gaze- tenin kendi sınıfında başarılı olup olmadığı hakkında bir fikir verir. Böyle bir gazete, okuyucunun partisi kaale alınmaksızın alınır. Hürriyeti A.P.'lisi okur, C.H.P.'lisi okur, Demireli beğenen okur, İ- nönü düşmanı okur, İnönü hayra- nı okur. Bu gazetenin şimdi, niçin bir "Demirelin şahsi gazetesi" ha- line geldiği, niçin meselâ C.H.P. i- tuş etmek suretiyle ve kınadığı ta- raf hakkında hep kötüleyici tâbir- ler kullanarak cephe tuttuğunu anlamak kabil değildir. Hele böy- le bir halk gazetesinin hastalığı -sağlığı, gerçeği, de yazmaksızın ve pek alaturka aklıevvellikler ya- parak bir bayram konusu gibi sü- tunlarında bayrak yapmasını an- lamak daha da zordur. Bu, üstelik, antipatiktir de ve Hürriyet en çok Dr. Paykoç öğleye doğru geldi, bün- yesini iyi bildiği meşhur hastasını muayene etti ve "damar spazmı" teşhisini koydu. Kalbe kan taşıyan ince damarlar biraz daralmıştı, bu spazma yol açmıştı. Yapılacak şey damarları ilâçla açmak, bu sırada, gelen miktarda kanla kalbin bendi işini görebilmesini sağlamaktı. Bu- nun çaresi de kalbin o devrede faz- la yük taşımamasıydı. Dr. Paykoç İnönüye kesin istirahat etmesini, a- sâbını sakin tutmasını, istirahati fikren de yapmasını salık verdi. 25 Mart 1967 "Hürriyet,, hakkında antipatik olmaktan kaçınmaya mecburdur. Bir sebep arayanlar arasın- da bunu "bezirgânlık"a verenler yok değildir. Ama Hürriyeti bilen- ler Hürriyetçilerin buna ihtiyacı bulunmadığını da bilirler. O halde, nedendir bu hava de- gişikliği? Hürriyet kendisini, Süleyman Demirel adındaki bir adamı ka- ranlıktan çekip ramp ışığına ka- vuşturan -kudretli yayın organı saymaktadır. Belki bu, Demirel i- çin doğrudur da ve oha ikbal yo- lunu açan A.P. Genel Başkanlığı seçiminde Hürriyet çok rol oyna- mıştır. Ama eğer Hürriyet sanı- yorsa ki meselâ hastalığı - sağlığı bayram havasıyla vermekle, yahut gerçek C.H.P.'yi "Ecevit solları" diye küçümsemekle, bir partide en tabii durum olan "iyi Genel Baş- kan-Genel Merkez münasebetle- ri"ni "himaye" olarak vasıflandır- makla Feyzioğlu gray kurta- rıp onu z başına hep musallat bırakacaktır, fena halde yanılıyor demektir. Bir defa C. H.P. A.P. değildir ve bir köklü par- tideki şartlar çok değişiktir. Fey- zioğlu takımının mukadder âkibeti Hürriyetin niçin acı ve neticesi, tadsız bir prestij kaybının, bir fiyaskonun sebebi olsun? "Demi- relin şahsi gazetesi" olmak veya C.H.P. içindeki, çıplak her gözün gerçek değeriyle gördüğü hadisele- ri, dünyevi kalemlerin açısından görmek Hürriyet için ancak han- dikaptır ve doğrusu istenilirse Hür- riyeti Hürriyet olmaktan çıkarma istidadını -ve tehlikesini- de bera- berinde taşımaktadır. Bu, bir dost Hürriyet okuyucu- sunun düşünceleridir. Hürriyet ve haberi Okuyucu ne der ki? Bunların çaresi İnönünün bir ka gün evden çıkmaması, politikanın da bir kaç gün Pembe Eve mesiydi. Birincisi yapılabildi ama ikinci- sinin tenlini daha güç oldu. Politi- kacılar politikalarını da beraberle- rinde getirdiler. Buna rağmen da- marlar, bir kaç günde açılmıştı. Hastalığın duyulması, hele "en çok satan gazete"deki şeklinde ol- duğunun ilk gün sanılması, Pembe Evi şifa dilekleriyle doldurdu. Bun- lardan bir tanesi Başbakan Demirci- den geliyordu ve Demirel makbule geçen bir dikkatle İnönünün bir ih- tiyacı bulunup bulunmadığını da soruyordu. İnönü Başbakana şükran ve min- net duygularını iletti. TI.R.I. Köprüler atılırken... Radyosunun o sabahki 7.30 dinleyen bazı kimseler, hayli şaşırdılar. Hele o- 13