Ancak meselelerin derinliğine inil- diği takdirde, Maliye Bakanına hak vermek için pek çok sebep ortaya çık- maktadır. Melen, 1964 bütçesini açık. ladığı sırada yaptığı bir basın top- lantısında mecbur kalınmadıkça iç is- tikraza gidilmiyeceğini söylemişti. İş- te Maliye Bakanının o zaman bahset- tiği mecburiyetler, şimdi kaçınılmaz şekilde kendilerini hissettirmeye baş- lamışlardır. Bunların başında, munzam vergi kanunlarının Parlamentodan geclke. rek çıkmış olmaları sebebiyle, prog- ramdaki gelir tahminlerinin eksik ta- hakkuku gelmektedir. Ayrıca Konsor- siyum yardımları ve özellikte ithalât programlarının finansmanı ile ilgili yardımlar, tam olarak gerçekleşme- miş, sadece bu, bütçeye üç ayrı deli açmıştır, İthalât programının finan- se edilememesinin ilk tesiri gümrük gelirlerinde azalma şeklinde tezahür etmektedir. o Ayrıca ithalâtın düşük seviyede kalması, ithalde, alınan gi- der vergisi ite istihsal vergisini de et- kilemiştir. Her iki vergide de büyük çapta azalma olacağı tahmin edil- mektedir Ancak Melen, bütün bunları, bir takım ek tedbirlerle halledilebilecek nitelikte pek de çetin olmıyan güçlük- ler olarak kabul etmekte ve asıl se- bebin 1961 yılından gelen bütçe açığı olduğunu söylemektedir. Bu tarihteki nenin likidite dengesi bozulmuştur. O yıldan bu yana 200 milyon lirayı bu- lan bu açık her yıl. bir sonraki yılın bütçesine aktarılmış ve diğer iktisa. di güçlüklerin de inzimam etmesiy- le şimdi, çözümü son We zor bir problem halini almıştır. Bu yıl ya- pılacak iç istikraz 159 milyon liradır. Bunun için gerekli kanun tasarısı Ma- liye Bakanlığı tarafından hazırlana- rak, Meclis tatile girmeden önce il- gili komisyonlara sunulmuştur. Dev- let tahvilleri şeklinde yapılacak olan bu 159 milyon liralık istikraz, 1 milyar 200 milyon lirayı bulacağı sanılan büt- çe açığının ancak çok küçük bir par. çasını kapayabilecektir. Açığın asıl büyük kısmı cari harcamalardan ya- pılacak kısıntılarla (o karşılanacaktır. Bu kısıntının yüzde 10 civarında ol- ması öngörülmüş bulunmakla bera- ber, masrafçı dairelerin bu ölçüde bir tasarrufu ogerçekleştiremiyecekleri ve en iyi ihtimalle yüzde 8 civarında bir tasarrufun realize edilebileceği sanıl- maktadır Cepteki akrep.. Türkiyenin ekonomik alanda karşı karşıya bulunduğu en çetin mese- AKİS, 9 EKİM 1964 lelerden biri de dış tediye muvazene- sindeki açıktır. Bir yandan iç istikraza gidilirken, bir yandan da dış borçlar i- çin yeni yardımlar aranmakta, vadesi gelmiş ya da gelmek üzere olan borçla- rın tecili için formüller düşünülmekte, dir. Bu yıl ödenmesi gereken dış borç ye künu 140 milyon dolardır. Bunun 10 milyon dolarlık bir kısmı EMA ile yapı lan bir anlaşmayla tecil edilmiştir. Geriye kalan 130 milyon dolarlık ö- deme mükellefiyetine karşılık, bugü- ne kadar Konsorsiyum yardımlarından ancak 190 milyon dolar tahakkuk et- miştir. Bunun 135 milyon doları üye devletlerden, 355 milyon doları ise EMA ve Para Fonundan sağlanmıştır. Oy- sa Türkiyenin dış yardım olarak 1964 yılı için istediği miktar 215 milyon Memduh Aytür Plânlamanın sesi dolardır. Gerek dış borçların ödenme- si ve gerek ithalât finansmanı için bu miktar, ihtiyacı ancak karşılamak tadır. Ayın 20 sinde Pariste yapıla- cak Konsorsiyum toplantısında Tür- kiyenin içinde bulunduğu tediye du- rumu etraflıca Oyeniden anlatılacak ve ödemelerin bir an önce yapılması isleneceir Meleni kara kara düşün- düzen Sinkadan çok 1965 yılıdır. Önü- müzdeki yıl (o Türkiyenin 215 milyon dolarlık dış borç ödemesi ve bütçe a- çığını kapamak üzere 300 milyon lira lık iç istikraza gitmesi gerekmektedir. Bunlardan özellikle birincisi, mevcut şartlar altında imkânsızdır. Zira Tür- kiyenin dış tediye muvazenesini ku- YURTTA OLUP BİTENLER racak ne Yunanistanınki gibi görünme yen gelirleri,, ne de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi geniş bir ihracatı vardır. Sadece belirli bir kaç tarım ürünü ile işlenmemiş madenlere dayanan ihra- cat, ithalâtı bile ( karşılayamıyacak durumdadır. Turizm ise henüz daha oluşum halindedir. Yunanistanınki gi- bi, başka ülkelerde yerleşmiş türklerin sermaye transferleri de söz konusu değildir. Almanyadaki işçilerin yur- da gelen dövizleri ise önemsiz bir ye- kün tutmaktadır. Melenin önünde sa- dece bir can kurtaran simidi kalmak tadır: Dış yardım. Tabii bu hiç bir zaman çıkar yol olarak kabul edilemez. Zira DP'nin "Nurlu Kalkınma" devrinde içine giri- len fasit dairede dış ülkelerden borç alınmakta ve vadesi (o geldiğinde bu borçlar gene borç alınarak ödenmek- tedir Bu arada üstüste eklenen faiz. ler, mevcut borçların oOüzerine yeni kamburlar olarak binmektedir. Melenin uzun o vadeli bir ödeme politikası (o - veya bir hamleden çok, şimdilik üzerinde durduğu husus-, bu borçların hiç değilse 50 milyon dola- rının tecil edilmrsidir. Melen son Ja- ponya gezisinde OEOD, Dünya Ban- kası temsilcileri ve Amerika Maliye Ba kanı ile görüşerek bu konuda ilk a- dımı atmıştır. Maliye Bakanının te- şebbüsten müspet sonuç verirse borç yükü büyük nispette azalmış olacak- tır. Geriye kalan kısmın ise, gene dış yardımlarla ödenmesi (o düşünülmek- tedir. Bu arada, Mobil Oil Şirketinin kı- sa bir süre önce Güney Anadoluda bul muş olduğu zengin bir petrol damarı Meleni hayli ümitlendirmektedir. Ma- liye Bakanı: “— Tahminler doğru çıktığı takdirde, Türkiye ham petrol ithal etmekten kurtulacak, böylece 50 mil- yon dolarlık döviz tasarrufu mümkün olacaktır" demektedir. Talihin, Türkiyeye de gülmesi, bu- lunan petrol damarının Melenin um- duğu kadar zengin olması temenniye şayandır. Ama bu arada gizlenemiye- cek bir gerçek, türk ekonomisinin ar- tık talihe bağlı olarak değil de uzun vadeli ve sağlam bir politikaya göre yönetilmesi, dış tediye imkânlarının bu sistem dahilinde araştırılması ge- rektiğidir. Bunda en büyük mesuli- yet, iki büyük döviz kaynağını ellerin- de tutan Turizm ve Tanıtma Bakanı Ali Ihsan Göğüş ile Ticaret Bakanı , İslimyelinin omuzlarına yük- lenmektedir. örünmeyen ve görünen gelirler Türkiyenin son yıllarda turizm ala- ında giriştiği hamle hemen her- kes tarafından bilinmektedir. e Gerçi 7