nitelikte filmlerdir. Bir bocalama döneminden sonra King, 1950'de Gregory Peck ile yeni- den western'e döndü ve "The Gun- fighter Silâhşor Kanı" nı yaptı. "The Gunfigibter - Silâhşor Kartı", yenileş- meye doğru giden western'ler içinde kendine düşeni yerine getirmeye ça- lışan, kenarından köşesinden iyiniyet belirtilerini gösteren bir filmdir. Fil- min kahramanı, yine western filmle- rinin klâsik "kahraman" ölçülerine tıpatıp uymaktadır ama, daha bir "in- san"dır. Roman veya sinema kahra- manı gibi değil, gerçek hayattaki gibi davranmaya yönelmiştir. (Peck, ünlü ve eline çabuk bir batılı "kahraman" dır, fakat kahramanlıktan da, eline çabukluktan da, adam öldürmekten de bıkmıştır. King, bu western'den sonra yine baremliliğine döndü. Gereksiz feir speotacle, o"David and Bathsheba- Hazrsti Davut ile Belkıs"ı yaptı, ardın dan "Hürriyet Çanı"ndaki başarışma güvenerek bir Hemingway denemesine girdi : "The Snows of Kilimanjaro. a nun Karları". Bu filmin- de de oyuncu olarak Gregory Peck'i seçmişti. Daha sonra eski oyuncusu Tyrone Power'le, birbirini tutmaz film lere girdiler: "King of the Khyber Rifles - Hayber (o Fedaileri" ve "The Sun Also Rises-Güneş de Doğar"... İkincisi, King'in ikinci Hemingway denemesidir. Başrollerinde Tyrone Po- wer, Ava Gardner, Errol Flynn ve Edy Albert Heming- oyuncularına hiç birşey kazandırma- dı. King'i westem'leri ile belirgin bir düzeye çıkaracakken, tersine, durak- attı. Ara filmleri olan "Love is a Many Splendoned Thing-Aşk Güzel ( Şey- dir"i kötü bir aşk, "Carousel - Atlı Karınca" ise, seviyesiz bir müzikal film oldular. Yeniden western'e dönü "The Bravados - Ölüm Mah. ile üçüncü defa western'- lere döndü. Oyuncusu yine Gregory Peck'tir. Senaryoyu, küçük bir hikâ- yeden yazan, James Edward Granttır. Grant. bu türün ustalarıyla çalışma ortaklığı yapan usta bir senaryo ya- zandır. King, "The Bravados- Ölüm Mah- kümları" na kendisinden beklenen bir girişle girmekte, fakat sonu seyirci i- çin şaşırtıcı bir biçimde bağlamakta, dolayısıyla hem kendini, hem de fil- mini kurtarmaktadır. "The Bravados-ölüm Mahkümla- rı", bir küçük kovboy kasabasının o AKİS, 9 EKİM 1964 çağın insanlarının ve arada bir tek kişinin hikâyesidir. (Sınıra yakın bir bölgede çiftçilik yapmakta olan Do- uglas (Gregory Peck), bir akşamüs- tü dönüşünde evini haydutların bas- mış ve karısının da öldürülmüş oldu. gunu görür. Fakat bu arada civardaki bir kasabada haydutlar yakayı ele ve- rirler ve banka soygunu sırasındaki işledikleri bir cinayetten de idama mahküm olurlar. Douglas, idam gününün akşamına doğru kasabaya gelir. Amacı, karısı- nın katillerini asılırken Oogörmek ve böylece bir iç huzuruna kavuşmaktır. Kasaba, idam yüzünden son derece te- dirgindir. Her türlü tedbir düşünülmüş ve alınmıştır, önemli olan, geceyi at- latmak ve şafakla mahkümları asıp kurtulmaktır. Yakın bir komşu kasa- basından da cellât istenmiştir. Doug- las'ı önceleri, beklenen cellât sanır- lar. Şerifle durumu görüşünce, Şe- rif, bu garip yabancıya pek karşı çık- maz. Yalnız tabancalarını teslim alır, bırakır. Derken, beklenen cellât gelir ve ka- sabalı rahatlar. Dört mahküm ölüme hazırlanırlar. Kasabalının yıllık dua gecesi için kilisede toplandıkları an- da beklenmedik olay patlak verir ve cellât kılığına girmiş dört mahkümun beşinci suç ortağı, hapishaneyi basa- aza — Türk sinemasının altın kalpli Kötü Adamı A. Tarık Tek- çe de göçtü. Artık sinemaseverler onun kalın sesini, sevimli tavırla- rını görmekten mahrum kalacak- lar. Tekçe bundan bir hafta evvel Karabük yolunda vuku bulan bir kaza neticesinde başından yaralan mış ve koma halinde helikopterle Ankaraya nakledilmişti. Ankarada yapılan müdahaleye rağmen Tek- çe kurtarılamadı. Türk sineması- nın bu bir büyük kaybıdır. o Zira Tekçeler hiç bir yerde bol değildir. SİNEMA rak arkadaşlarını kurtarır ve kaç- malarını sağlar Kasaba birbirine girer. Mahkümlar giderlerken kasabadan bir gençkızı I lecek kasabalıya karşı bir çeşit koç olarak kullanacaklardır. Nitekim öyle de olur. (Kasabalı, mahkümların ardına düşer. Fakat ge- çidi tutan haydutların ateşi karşısın- da sabahın olmasını beklerler. Hay- dutlar ise, bir arkadaşlarım (geçide dikmişler, yanlarında rehine olduğu halde, çöle doğru vurmuşlardır. Douglas, çevreyi gayet iyi tanıdığı ve haydutların geçidi o kasabalılara karşı tutup kapatacaklarını bildiği i- çin, işe katılmayı ertesi sabaha bira. kır Sabahleyin, o işin yürütülmesini üzerine alır ve iz sürmeye başlar. Douglas için mahkümların ele geçiril- mesi ve kanun yoluyla cezalarını bul- maları önemli değildir. O, karısının intikamım alma amacını gütmektedir. Bu yönden gelişen hikâye, giderek, bir çeşit insan avı haline gelir. Hay. dutlar kaçarlar, Douglas kovalar. A- rada gerginlik sürüp gider. Haydut- lar, kendileriyle hiç bir alışverişi ol. mamış, üstelik kasabadan da olma- yan bu garip yabancıdan enikonu ürk müşlerdir. Kaçma ve kovalama de- vam eder ve Douglas, herbirini kıs- tırıp kendi eliyle öldürür, içlerinden, sadece biri, meksikalı bir yerli, ra gelir ve Douglas'ın elinden sının geçerek kurtulur. nuncuyu kendi basma bırakmalarına karşılık, o Douglas atını sürer, sınırı geçerek, meksikalının Ooardını bırak- maz. Sonunda dördüncüyü de ele geçi- rir, fakat tam öldüreceği sırada rol- ler değişir ve tabanca (o Douglas'tan meksikalıya geçer ve düğüm de çözü- lür : Douglas'ın karısı ile, şimdiye ka- dar öldürdüğü üç adamın hiç bir il- gisi yoktur ve gerçek katiller onlar değildir Douglas, bu ,sarpıcı gerçek karşı- sında ne yapacağını şaşırır. Hem yan. lış kişileri öldürmüş ve hem de bu yüzden katil olmuştur. Şaşkın, yıkık, tek kurtuluşu Allaha sığınmakta bul- muş halde, gerisin geriye döner. King, senaryocusu ile seyircisine şaşırtıcı bir son hazırlamıştır. Katil Douglas, kasabaya döndüğünde daha büyük bir sürpriz ile karşılaşır: Ka- sabahlar, katil Douglas'ı kahraman Douglas olarak o karşılarlar ve alkış yağmuruna tutarlar. Gerçeği bilen kahraman değil da katil olan Douglas toplumdan suçla olarak kaçar ve çiftliğine çekilir. 33