HAFTANIN İÇİNDEN Sabun Köpüğü Memleketten bir hafta için ayrıldım. İran Türkiyeden fazla uzak bir yer değil. Ama bizim gazeteler zama- nında gelmiyor. Bir gazete zamanında gelmedi mi, in- sanda okumak için iştaha kalmıyor. Zaten o kadar çok işim vardı ki ve sabahın yedisinden gece yarısına o kadar çok kimseyle temas ediyor, o kadar çok yer görmeye ça- lışıyordum ki bizim gazetelerin peşinde koşmaya da faz- la vaktim olmadı. İranın yabancı dilde çıkan gazetelerin- deki Türkiyeyle ilgili olan ve ekserisini Kıbrıs işinin teş kil ettiği haberlerle yetindim. Tabii ne CHP'ye, ne AP'ye ve ne de bizim havanlarda doğduğumuz suya dair tek bir haber vardı. Buna mukabil, eğer şu Kıbrıs işi de olmasa acaba Türkiyenin adı bri yabancı gazeteye geçecek mi- dir diye düşünmedim değ Cemil Sait Barlasın dir bir ölçüsü vardır : "Bir sözün değerini anlamak için onu bir başka dile tercüme edip okumak lazımdır" der. Sahiden de ne pırıltılı, ne şaşaalı, ne cakalı lâflar, oyazılar mevcuttur, ki bunlar tercüme edildiğinde birer fikir fıkarası (oOolarak ortada kalırlar. Bir haftalık bir ayrılıktan sonra bizim gündelik meselelerimiz insanda aynı intibaı bırakıyor. Bu hissin, bir yerlere gidip de oralarda insanların ne önemli, ne hayati işlerle uğraştıklarını görerek kapı- lınan gıptayla ilgisi yoktur. İranlıların çok noktada bizi andırmadıklarını söylemek imkansız. Ama birimiz, sade- ce bir hafta kendi gürültümüzden uzak kalırsak bir fa- sit dairenin dışına çıka biliyoruz ve hadiseleri adeta kuş bakısı gördüğümüzden bunların gülünçlüğünü anlıyoruz. Geldiğim günün sabahı açıp okuduğum gazeteler bende biç bir alâka uyandırmadı. Bir tek haber vardı, o da üzücüydü: Zelzelenin hazin bilançosu. Onun dışında, sanki bir hafta .önceki gazeteleri okur gibi oldum. Ama şimdi bir kaç gün geçecek, ben gene memleketin havasına kapılacağım, fasit dairenin içine (tekrar gireceğim ve ondan sonra eski hamamda eski taslar aynı sulan döküp duracaklar. Şu satırları, bunun sebebini düşünürken . yazıyorum ve itiraf ederim ki en ziyade İktidarı suçluyorum. Bir memleketin havasında Muhalefetin hiç rolü olmadığını söylemek mümkün değildir Ama bizde, bugünkü devirde eğer İktidar kendisini fasit daireden kurtarırsa. Muha- lefet ne derse desin ve ne yaparsa yapsın derişik bir ruh haleti milleti kolaylıkla kaplayabilir. Zira çok kimse ak- sini düşünse de gerçek şudur ki bugün İktidar, Muha- lefetten çok daha fazla milletin gerçek arzusunu, tema- yülünü temsil etmektedir. Onun çekingenliği, onun pı sırıklılığı, onun dinamizmden mahrumluğudur ki aslın- da bir azınlığın havasını memlekette söz sahibi etmek- tedir. İnönü Hükümetleri 1961 seçimlerinden bu yana. uzun vadeli iş bakımından nesillerin minnet'i anacakları ba- şarılar kazanmışlardır. Bunların başında sivil idarenin hâkimiyetinin tekrar kurulabilmesi gelmektedir. Mende- resin deliliğli otuzbeş yıllık bir ince gayretin semeresini bir günde yok etmiş. Orduyu politikanın göbeğine getirip bırakmıştır. Bir yandan İnönünün tecrübesi, bir yandan büyük komutanların aklıselimi, bir yandan türk suba- yının vatanseverliği ve gerçekçiliğidir ki bu orduyu tek- rar taşlaşma, asıl ödevinin başına göndermiştir. Ama bu AKİS, 9 EKİM 1964 Metin TOKER kolay olmamıştır ve herkes bilmektedir ki eğer hükü- metler İnönü Hükümetleri, olmasaydı Türkiye çok çal- kantının içinde çok sallanacaktı. Fakat bu ve bunun gibi başarılar ancak memlekette yeni bir ruh yaratılırsa de- vamlı olacaktır. Böyle bir ruhun yaratılması gayretleri ise saman alevinin parıltısından daha fazla ışık verme- miştir. Bunun sebebi İnönünün gösteriş sevmeyen tabi. atında olabilir. Yanındaki ekibin, o gençliğine rağmen "durunun seviyesi"nde bulunmamasında olabilir. Kıbrıs talihsizliğinde olabilir. Sebep ne olursa olsun netice ay- nıdır : İnönüden sonrasını, İnönüyle birlikte varacağımız nokta tayin edecektir. Bir kesin dönemeci dönemezsek, ruhlarda ateşi yakamazsak 1960larda. 1981'lerde korktu- ğumuz ihtimalle bir gün karşılaşmamız mukadderdir. O zaman, bizi kurtarmanı için İnönünün tecrübesi mevcut bulunmayacaktır. Bu fikirler önümüzdeki günlerde toplanacak olan CHP Kurultayının ana Sikirleri olmalıdır. CHP Kurul- tayı Türkiyenin bu ana meselesine çözüm yolu bulmaya çalışmalıdır. Parti Meclisine şunun, yahut bunun girme- sinin memleket bakımından bir önemi yoktur. Önemi olan husus, topyekün bir seferberliğin (organize edilip edilememesidir. CHP arzuladığımız hayat tarzı içinde böyle bir se- ferberliğü organize edebilecek tek demokratik kuvvettir. Son Reform Hükümetinin bütün memlekette nasıl bir rağbet ve itibar gördüğü, herkesin ona bir an nasıl sa- rıldığı unutulmamalıdır. Bunun sebebi basittir: Türkler, kendilerini nenin kurtaracağım bilmektedirler. Bilme- dikleri nasıl kurtulacaktandır. CHP bu sorunun cevabım verebilir. İnsanlar boru ve trampet sesine, bayrak ve marşlara, gösterişli törenlere ve tesir edici davranışlara (boşuna öreni vermemişlerdir. "Akıncı ruh" bir alay konusu de- ğildir. Adı ne olursa olsun, Amerikayı da Rusyayı da bir akıncı ruh bugünkü haline getirip bırakmıştır. Harp- ten sonra Almanya bu şekilde kalkınmıştır. | İnsanlar inanmaya muhtaçtırlar. Yaptıklarının faydasına inanan- lar, bunu gözleriyle görüp elleriyle tutanlar canlanırlar, hayat kazanırlar. Pısırıklık içinde parıltı olmaz. Bir cila mutlaka lâzımdır Bu cila sunilik, sahtekârlık değildir. Bu, milletlerin vitaminidir. İktidar, onun | numaralı tem silcisi CHP kendi Kurultayında bu reçeteyi millete su. narsa istikbalimizin üzerindeki bulutların dağılması ko- laylaşır. Buna mukabil bizim mânâsız, uzaktan bakıldı- ğında insana gülünç gelen meselelerimiz, çekişmelerimiz, lâf kalabalığımız toplantıya hâkim olursa, su üzerine yazı yazılırsa, Kurultayda bir meşale yakılamazsa Tür- kiye için büyük bir firsat yok olup gitmiş olacaktır. Böyle bir hüsran Türkiyenin, türklerin lâyığı değil- dir. Bundan dolayıdır ki felâketlerini bünyelerinde taşı- yan başka usüller Türkiyede mutlaka gene revaç bula. caktır. O usullerin milletlere verdiği dopingtir. Biz vitamine muhtaç bulunuyoruz.