YURTTA OLUP BİTENLER vuruşacaklarından hiç kimsenin şüp- he etmemesi lâzımdır. Türkiye, mev- cut milletlerarası anlaşmaların ken- disine tanıdığı hakların kullanılması konusunda hiç bir tâviz vermeyeceği- ni açıkca beyan etmiştir ve bu Vvazi- yetini muhafaza etmektedir Kıbrısta barışçı yollardan bir hal çaresinin peşinde olanlar, önce Ada- da güvenliğin şart olduğunu kabul et- melidirler. Lefkoşedeki (o yunan birli ginin subaylarının, bir çeteci rumun rehberliğinde (o Magosanın türk kesi- minde ve sahile yakın yerde ne ara- dıklarını Yunanistan açıklamak 70- rundadır. Ayn rde aynı şartlarla ele geçirilecek olan silâhlı rumların, dur emrine ateşle omukabele ettikle- rinde aynı akibetle karşılaşacakların- dan şüphe edilmemelidir. Kıbrısı, her gün türklerin Okurban edilmekte ol- duğu bir yunan mabedi sayanlar, Tur- kiyede sabrın, devlet adamlığı tecrü- besinin, olgunluğun, basiretin sükü- netle lâf anlatma çabasının sonuna gelinmiş olduğunu bilmelidirler. derece buhranlı bir anda mil- let olarak türkler barut fıçısının pat- lamamasını en hararetli bir temenni olarak kalplerinde muhafaza etmek- tedirler. Ama fıçı patlarsa, her halde havaya uçan biz değil, Fatih olarak tarihe geçme merakı yüzünden adeta aklını tamamile kaybetmiş görünen Papandreunun ( ellenizm hülyaları o- lacal Kıbrıs Kendi düşen ağlamaz Bu haftanın ilk gününde, güneşli bir bahar öğle sonrası Kıbrısın Ma- gosa limanında bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bir olay geçti. U- fak bir Avrupa ea binmiş dört sivil rum, Magosanın Liman kapısın- dan geçerek türklerin oturduğu sur- lara doğru yaklaştılar ve bu bölgenin içine girmek istediler. Surların başın- daki türk polisleri rumlara arabadan inmelerini ve kimliklerini gösterme- lerini söylediler . Rumlar, türk polis- lerin oObu sözlerini o umursamayarak yollarına devam ettiler, fakat çok geçmeden arabalarının etrafı türkler- le sarıldı. Buna arabadaki rumlar çok sinirlenmiş olmalılar ki hemen silâh- larını çektiler ve ateş etmeye baş- ladılar. o Arabadan atılan kurşunlar- dan oradan geçmekte olan yaşlı bir türk öldü. B kendilerini açtılar. Karşılıklı kurşunlaşma kesil- diği zaman arabadaki rumların üçü AKİS/8 U'Thant Yeni bir hava ölü, biri de yaralı olarak yerde yatı- ordu Eğer ölülerden ikisinin çok dikkat çekici bir özelliği olmasaydı, bu kar- şılıklı çatışma da son aylarda Kıbrıs- ta çok alışılmış olaylardan biri diye karşılanır, belki gazetelere bile geç- mezdi. Ancak silâh sesini duyan Bir- leşmiş Milletler kuvvetleri olay yeri- ne gelip de ölülerin ve yaralının kim- liğini araştırdıkları zaman, ortaya ba- zı kirli çamaşırlar dökülüverdi. Ölü- lerden birisi 37 yaşındaydı, adı De- metrios Puliostu. (Görevine gelince, işte burada işler çatallaşıyordu. Puli- os, kimliğine bakılırsa, Adadaki Yunan birliğinde binbaşıydı. İkinci ölü, 33 yaşındaki Vasilios Kapotastı ve o da Adadaki Yunan birliğinde yüzbaşıydı Üçüncü ölü. o Lefkoşe rum polisinin kumandanı, ünlü çeteci Pandelisin 26 yaşındaki oğluydu. Yaralıya gelince, onun adı da Panayotis Tarsulisti. 38 yaşındaydı ve Adadaki Yunan birli- ğinde yüzbaşıydı. Ölülerden ( ikisiyle yaralı rumun yunan birliği subaylarından (olduğu anlaşılınca ortalığı bir hayrettir kap- ladı. Gerçi uzun bir süredir bu su- bayların Kıbrısın rum çetecileriyle işbirliği yaptıkları söylentileri orta- lıkta dolaşıyordu ama bu söylentileri doğrulamak şimdiye kadar mümkün olmamıştı. İşte bu olay, artık gerçeği olduğu gibi ortaya koyuyordu. Yavuz hırsızlar Ol Kıbrısta duyulur (duyulmaz, bütün rum gazeteleri bir ağızdan büyük bir suçlama kampanyasına gi- riştiler. Türkler, Magosada, yanlışlık- la türk kesimine giren silâhsız yunan subaylarını ovurmuşlardı! o Hattâ, bu kampanyaya bazı şaşkın yunan gaze- teleri bile katıldı, yunan hükümeti o- layı "soğuk kanla işlenmiş bir türk cinayeti" diye ilân edecek kadar ileri gitti. Yavuz hırsızlar, ev sahibini bas- tırmaya çalışıyorlardı. Kimbilir, belki dünyayı kandırırlardı. İşin doğrusunu söylemek gerekir- se, eğer ortalıkta Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin o hazırladığı o bir rapor olmasa, belki dünya kamu oyu yine bu oyuna gelebilirdi. Fakat Birleşmiş Milletler bu kere Allahtan işe zama- nında el koymuşlar, deliller yok ol- madan bir rapor hazırlamışlardı. Bu raporda, Magosanın türk kesiminde vurulan subayların silâhsız değil, si- lâhlı olduğu açıkça yer alıyordu. Bun- dan başka, arabada iki tabanca ile bir sten tabanca ve Tarsulisin iddia ettiği gibi yanlışlıkla girmemişlerdi. . Liman o kapısındaki türk polisler kendilerine türk kesimine girdiklerini ihtar etmişler, fakat on- lar bu ihtara aldırış etmeden yolları- na devam etmek istemişlerdi. Üçüncü- sü, ateşe başlayanlar da rumların yay- maya çalıştıkları gibi türkler değiller- di. İlk olarak arabadan ateş açılmış, bunun üzerine (kendilerini korumak zorunda kalan türkler de karşılık ver- mişlerdi. Kısacası, ne tarafından ba- kılsa, raporda rumlar haksız çıkıyor- lardı. Rapor yalnız rumları böylece hak- sız çıkarmakla kalmıyor, aynı zaman- da yunan hükümeti üzerine de mil- letlerarası bir sorum yüklüyordu. Ger- çekten, Adadaki türk ve yunan Kuv- vetlerinin statüsü hakkındaki millet- lerarası anlaşmaya göre, bu kuvet- ler mensupları, kendi garnizonları dı- şına silâhlı olarak çıkamazlardı. Na- sıl oluyor da yunan hükümeti kendi subaylarını bu kurala uymaya zorla- mıyordu? Anlaşılan, otoritesi Kıbrı- sa uzanacak kadar çok değildi! Bir kötü gidiş gosada üç yunan subayı ile bir eteci rumun yol açtıkları bu olay, Adada bir haftadır (oldukça durgun görünen durumu yeniden gerginleş- tirmiştir. Olay üzerine harekete geçen rumlar iki gün içinde ondört türkü kaçırmışlar, Dikemo ve Baf bölgele- rinde yeniden silâh sesleri duyulmuş- tur. Olayları yakından izleyen göz- lemcilerin söylediğine göre, rumlar A-