anlayamamaktadır. Kurulacak fede- rasyonda Adanın kuzey kesimlerinde bir türk bölgesi, güney kesimlerde de bir rum bölgesi bulunacaktır. Böyle- ce iki topluluk arasına fiziki bir ay- rılık konulmuş olacak, oyeni anlaş- mazlıkların çıkması, okan dökülmesi önlenecektir. Her bölge kendi iç işle- rinde bağımsız olacak, yalnız dış po- litika ve milli savunma konuları fe- deral devlet tarafından yürütülecektir. Bu çözüm yolunun Adada büyük bir karışıklığa yol açacağı yolundaki id- dialar da doğru değildir, çünki her iki topluluktan da yer değiştireceklerin sayısı 60 binin üzerinde olmayacaktır. Kaldı ki, güneydeki (o türklerin çoğu zaten çoktan yerinden yurdundan ol- muş, kuzeye sığınmışlardır. Hattâ Kıb- rıstan gelen haberlere bakılırsa, rum- lar güneydeki türk topraklarında çift sürmeye bile başlamışlardır. Kelin melhemi olsa ürk hükümetinin bu kararlı tutumu karşısında (o Kıbrıs (o anlaşmazlığı Konseyin gündeminde (o bulunmadığı halde NATO Dışişleri Bakanlarım en çok düşündüren meselelerin başında gelmiştir. Bundan sonra Konseyi en fazla uğraştıran mesele, Teşkilâtın savunma politikasıdır. Fransanın NA- TO içindeki başına buyruk davranışı bir tarafa bırakılsa bile, Teşkilâtın askeri yapısı şu günlerde iki önemli tenkide uğramıştır. Bunların birincisi, NATO'nun askeri beyni o sayılan ve Amerikan, İngiliz ve Fransız Genel- kurmay başkanlarının temsilcilerinden kurulu devamlı komitenin Washing- ton'da bulunmasıdır. Oysa, bilindiği gibi. NATO kumandanlığı Paristedir. Böyle olunca, ortaya, Teşkilâtın aske- ri yapısının beyniyle gövdesi birbirin- den ayrıymış, gibi bir durum çıkmak- tadır. NATO'nun askeri yapısına yö- neltilen ikinci tenkit de, Batı Alman- ya ve İtalya gibi bazı ülkelerin subay- larında teşkilâtta gereği kadar görev verilmediğidir. Bu iki tenkit, Lahey toplantısında önemle gözden geçiril- miştir. Lahey toplantısında önemle ele a- lınan bir başka savunma meselesi de, ral De Gaulle'ün Avrupa devletleri- nin atom kuvvetinden yoksun bulun- ması konusundaki itirazlarını önle- mek için, bundan bir süre önce or- taya bir karmaşık vurucu kuvvet fik- rini artmıştı. Bu vurucu kuvvet Po- laris füzeleri taşıyan atom denizaltı- larından kurulu olacak ve her NATO üyesi bu denizaltılara asker verecek- ti. Fransa, bu füzeleri kullanmak ka- rarının büyük anlaşmazlıklar yarata- cağını ve kuvvetin etkisini ortadan Nalıncı keseri Dean Rusk Averika Dışişleri Bakanı Dean Rusk, Laheydeki NATO toplantısına, çan tasında iki dosyayla gelmiştir. Şimdi, kendinizi sıkı tutunuz: Bu yaların biri Küba Dosyası, diğeri Vietnam dosyasıdır. Küba, gerçi Birleşik Devletlere iki adım mesafededir ama, nihayet Amerika kıtasıındadır. Vietnam ise, Asyanın dip ucudur. Amerika, NATO'da bu konuların gö- rüşülmesini istemektedir. İşin doğrusu, bu konuların NATO' yu ilgilendirmediği değil, ilgilen- dirdiğidir. Türkiyenin nazarında NATO, bir bölge paktı olmakla beraber, büyük önemi dolayısıyla dünya seviyesinde bir bloktur. Zira Batı ile Do- gunun omünasebetlerinin, bir bakıma, tanziminde bu pakt bir rol oy- namaktadır. Böyle olunca, bu münasebetleri etkileyen her konu NATO'yu şüphesiz ilgilendirir. Peki, o ilgilendirir ama Kıbrıs ilgilendirmez mi? Kıbrıs, Akdenizde bir ada. Üstelik, NATO nun iki müttefiki bu yüzden birbirine girmiş vazi- yette, Çantasında Küba ve Vietnam Dosyaları hazır olan ve bu konular- da müttefiklerinden ne isteyeceğini gayet iyi bilen Amerika Kıbrıs hak- kında hiç bir fikir, görüş ve teklif sahibi değildir! Pes dememek için in- sanın gerçekten kuvvetli bir iradesi olmak lâzımdır. Amerikanın NATO'lu müttefiklerinden talebi, Kübanın bloküsüne daha çok yardımcı olmalarıdır. Nitekim Fransanın bu memlekete elli lokomotif satması Washington'da hiddet doğurmuştur. Halbuki (o aynı Kübanın, bırakınız bütün batı dünyasını. Amerikanın bile güvenliğini tehdit etmediği oAmerika Senatosunun Dış Münasebetler Komisyonu Başkanı Fulbright'ın açık ifadesidir. O halde? O halde, kendisi oKübaya değil. Rusyanın ta kendisine buğday satan, Kübadan değil, Rusyanın ta kendisinden krom alan Amerika bunu müttefiklerinden nasıl istiyebili yor? Nitekim Fransa bu talebe omuz silkmiş, İngiltere taraftar olmadığı- nı daha kapalı tarzda söylemiştir. Vietnama NATO 'luların yardımı bah- sine gelince, Hollandanın nüktedan Dışişleri Bakanı Luns Vietnama o bölgede menfaatleri bulunan devletlerin yardım etmesi tavsiyesini o yap- mıştır. Gönül isterdi ki Türkiye Dışişleri Bakanı bu fırsattan faydalan- sın ve nihayet bir milletlerarası toplantıda bir Türkiye Dışişleri Bakanı ilgi çekici bir çıkış yapsın. Amerikanın Kıbrıs hakkında teklifi yok, Küba ve Vietnam hakkında var Amerika, liderlik görevini yapacaksa önce açıklık ve cesaret yolunu seçmeli, her davada bir fikir ve tutum sahibi olmak lüzumunu anlamalı- ittifaklara sahip çıkmalıdır. Kıbrısta silâhın patlamasından beş koca ay sonra hala amerikalı temsilcilerin "bir hal çaresi aramaya geldik", "A- merika henüz bir görüşe sahip değildir", "bizim bir teklifimiz yok" de- meleri garip olmaktan da çıkmış ve alenen gülünç hale gelmiştir. AKİS/L1