SOSYAL HAYAT çünkü severek ve inanarak O yapıyor demektir. o Ayrıca, sevmeden, para, mevki veya başka maddi düşünceler- le flört edip evlenenler benim gözüm- de toplumun ahlâksız dediği, dam- galadığı kimselerden daha ahlâksız- dır. Seven oinsanın o karşısındakine kendisini verebilmesi bence dünyada en kutsal hislerden biridir." Gene Orta Doğu Üniversitesinden bir genç, ankette özel düşüncelerini şu şekilde belirtti: "Aşkı en geniş anlamında alma- lı. Bazen sadece hoşa gitme, beğen- me veya elele tutuşmada bile aşk unsuru vardır. Hiçbir flört yüzdeyüz cinsel dürtü veya libido değildir. Dai- ma bir miktar aşk unsuru taşır. Zaten sık flört edenlerin sebep o- larak, aradıklarını bulamadıklarını i- şaretlemeleri de aşkı aradıkları an- lamına gelmez mi?" Evet, dünyada herşey değişmiştir. Gençler daha hızlı yaşamaya, daha iyi eğlenmeye, eğlenirken (o yenilikler aramaya koyulmuşlardır. Ama birşey değişmemiştir: Aşk!.. Bakışmaya "ke- sişmek" diyorlarmış. "Kızı kestim, o da pas verdi" diyorlarmış. Hızlı ol- mak, yâni çapkın olmak istiyorlar- mış. Uslulara, alay için "iyi ahlâk derneği" adını takıyorlarmış. Ama en çok hayatta "sap" kalmaktan, ya- ni eşsiz, yalnız kalmaktan korkuyor- larmış. k aşkı bulamamaktan korkuyor ve "kissimetre"yi, yani ö- püşürken heyecanı o ölçen âleti keş- fediyorlarmış. Çünkü her ne kadar dünyaya "boş verseler" de, gene de en çok duymamaktan, duyamamaktan, büyükleri gibi "fosil" olmaktan kaçı- yorlarmış. İşte anketlerin arasından çıkan başlıca mâna bu olmuştur. Konu, memleket çapındadır Türkiyede gençliğin AİR elbet- te ki yalnızca okul ve tah- sil gençliği kesiminde halledilemez. Ya Anadolu, ya şehirleri saran gece- kondular, ya küçük yaştan çalışmaya atılanlar? AKİS'ciler, çalışan gençleri masa- larının başında görmeye gittiklerinde, onların meselelerinin daha çok ekono- mik faktörlere karışmış olduğunu tes- pit ettiler. Bir gençkiz "— Arada sırada bir erkek arka- daşımla aperetif almak üzere bir kok- yaptırmak isteğini aşılar. Ama doğru- su, bazen o kadar yorgun oluyorum ki, eve gidip evdeki işlerimi de bitirip AKİS/30 yatmaktan başka hiçbirşey istemiyo- rum" dedi. Çalışan gençler, genel olarak, bü- ro arkadaşlarıyla arkadaşlık yapmak- tan zevk duymuyorlar. Büronun yek- nesak hayatını hayat arkadaşları ile veya flörtleri ile paylaşmak fikri de onlara çekici gelmiyor, değişiklik arı- yorlar. Çalışan gençler arasında nis- peten rahat olanları da var. Bunlar ekonomik bağımsızlıklarım kazanmak için çalışıyor, ailelerinin yanında ka- lıyor ve aldıklarını da harçlık yapa- rak, nispeten hür yaşıyorlar, flörte ve aşka ayıracak zaman bulabiliyorlar çalışan kızın giyim derdi de var. Gecekonduların derdi o bambaşka bir derttir. Türkiyede 240 bini aşkın gecekondu vardır. Bu gecekondularda I milyon 500 bin insan yaşamaktadır. Bunlar büyük şehirlere köylerden,kü çük kasabalardan, karınlarını doyur- mak ve çocuklarını okutmak, şehir li olmak için gelmiş kimselerdir. Bun ların çocukları şehir ve köy âdetleri, eski ve yeni nizam arasında en fazla bocalayan gençlerdir. Kimisi (okula gider, kimisi zenaatkâr yanına. Kız- lar çoğu zaman, ilkokulu bitirince evde oturur ve anneleri çalışmaya, gündeli- ge gidince kardeşlerine bakar, evin yemeğini yapar ve elişi işlerler. Kar deşleri çoktur. Bazılarının, evinde sıkı bir anadolu terbiyesi hüküm sürer. Ki misi daha karışıktır, bocalama (o var- dır. İpsiz gençler, çoğu zaman kah- velerde oturur ve tıpkı köyde olduğu gibi çeşmeye giden kızları gözetlerler. Küçük komşu çocukları bazen mektup da taşırlar. Gençler, en çok mektup koyu- ile anlaşır, mektup ile flörte lurlar. Yaşları çok küçükse, aileleri medeni nikâh yapmadan onları evlen diriverir; yoksa kızın adı çıkar, peşi- ne düşerler. Ama artık, onunla evle- nen olmaz. Tuzluçayırda, geçenlerde bir oolay olmuş ve küçük bir kız, 11 yaşındaki G, ağbeysine bakkaldan şarap almaya gi- derken birden düşmüş, bayılmıştır. Ço cuğu kaldıranlar, vücudunun kanlar içinde olduğunu görmüşler ve oOOonu dehşet içinde evine götürmüşlerdir. Çocuğu bakkala göndermeden O önce kızgın çatalla yakan ağabeysidir ve buna sebebiyet veren olay da, annesi evde yokken, kızın, kardeşlerini ev- den kovalayıp 14 yaşındaki komşu ço cukla saatlerce odaya kapanması ve bir takım cinsel tecrübelere girişme sidir. Anne, baba ve kardeşler, çoğu za- man tek odada barınan bu ailelerde cinsel dürtüler çok çabuk ( başgöster- mekte ve taassup yanında büyük bir karışıklık, gençlik Obunalımı hüküm sürmektedir. Gecekondu, gençlik prob- lemini, gençleri çok erken yaştan ev- lendirerek halletme yoluna gitmiştir. Bunun için kızlara telli duvaklı, da- vullu zurnalı, fakat çoğu Zaman me- deni nikâhsız düğünler yapılmakta ve gençlik çağının böylece küllendirilmek istenen problemleri de, çoğu ozaman evlilikte, başka faktörlere de katılarak, devam etmektedir. Bir doktor konuşuyor... ğu Zaman bir takım dinsel huzur- suzluklar ve karşı cinse karşı aşırı davranışlar halinde meydana çıkan bu bunalımı tıbbi yönden incelemeden bir sonuca varmak elbette ki mümkün