YURTTA OLUP BİTENLER «— Görüşmeleri yağlı güreşe benzetebilirsiniz. Her tutmak isteyi- şimizde Fulbright ellerimizden sıyrı- lıverdi» o diyerek ifâde etti. İlk sondaj O gün, Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin (amerikalı (o misa- fir şerefine Hariciye © köşkünde bir yemek verdi ve ilk temaslar burada başladı. Yemekten önce aperetifleri- ni alırken bir aralık Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Hıfzı Oğuz Beka- ta ile Fulbright yalnız kalmışlardı. Bekata fırsatı kaçırmayarak sözü derhal Kıbrıs meselesine getirdi. İki politikacı bir köşeye çekilerek uzun uzun konuştular. Daha doğrusu Be- kata konuştu, Fulbright ( dinledi.. Bekata konuşmasını seven bir kim- sedir. Bekata, meselenin milletlerarası münasebetler yönünden çok, olayla- rın Türkiyede yaratmış olduğu tep- kilerden bahsederek : «— İmkânınız olsa da 30 mil- yon türkle konuşsanız ve bu saha- daki bütün düşüncelerimizi toplasa- nız» dedi. Bekata, uzun sözlerini : «— Ümid etmek istiyoruz ki, 30 milyon türkün ve onun gerçek mümessili TBMM nin bu müşterek duygu ve düşüncelerini böylece an- lıyacak ve anlatacaksınız» o diyerek bağladı. Fulbright'in temenni niteliğin- de de olsa bu sözlere bir cevap ver- mesi gerekiyordu. Tedirgin olmuş- casına koltuğunda kıpırdandı, bir süre söyliyeceği kelimeleri düşündü ve tam bir şeyler söylemek üzere ağ- zını açıyordu ki, içeriye Feridun Ce- mil Erkin girdi. İki politikacıyı ye- meğe çağırarak, oFulbright'i (o içinde bulunduğu ( sıkıntılı durumdan kur- tardı! Uzun masada Fulbright ile Bekata karşı karşıya düşmüşlerdi. Senatörün sağında Faize Bekata, Bekatanın sa- ğında ise Mrs. Fulbright oturuyor- lardı. Yemekte daha çok genel ko- nulardan, oSenatörün (o seyahatinden bahsedildi, Yalnız Hıfzı Oğuz Beka- ta, mutlak amerikalı senatörün fikrini öğrenmek istiyordu, önce Mrs. Fulb- right'in nabzını yokladı! Ama hiçbir cevap alamadı. Senatörün eşi politi- kadan hoşlanmadığını, üstelik hiç de ilgilenmediğini ileri sürerek konuyu Amerikaya, yeni dünyanın güzellik- lerine getirdi ve Bekata ailesini evin- AKİS/14 Bekata ve Sükan Aynı ses de memnuniyetle misafir edebileceği- ni söyledi. Hıfzı Oğuz Bekata yılma- mıştı. Bu kez de Fulbright'in yanında oturan eşinden, senatörün, Kıbrıs me- selesi ile ilgili olarak ne düşündüğünü sormasını istedi. Fulbright bu soruya: — Başkan Johnson ve Kongre ko- nuyla yakından ilgilenmektedir" diye- rek cevap verdi. Yemekten sonra, Bekata ile Mil- let Meclisi Dışişleri Komisyonu Baş- kanı Nihat OErim başbaşa vererek Fulbright'i bir kere de TBMM deki parti gruplarıyla temas ettirmeyi dü- şündüler. Böylece Adadaki olaylarla ilgili olarak türk halkoyundaki reak- siyon daha net bir şekilde aksettiril- miş olacaktı. Fikir, Hükümet tarafın- dan da yerinde görüldü. oBekata ve Erim görüşmenin hazırlıklarını yap- mak üzere Köşkten ayrıldılar. Türk Milletinin sesi Şenatör Fülbright'in TBMM deki si- yasi parti grup temsilcileriyle yap- tığı görüşme bir gerçeği göstermek ba- kımından son derece faydalı oldu. Ge- rek iktidar partisi ve gerekse muhale- fet partilerinin sözcüleri, iç çekişme- ler ne olursa olsun dış meselelerde 30 milyon türkün omuz omuza olduğunu ve bu dâvada türk milletinin, ırkdaş- larının haklarını korumak üzere ka- rarlı bulunduğunu söylediler. Parlamento binasının ikinci katın- da, Millet Meclisi Dışişleri Komisyo- nu odasında yapılan toplantıya Fulb- right, yanında yardımcıları (o Gordon King ve Pat Holt ile ABD Ankara Büyük Elçisi Raymond A. Hare ol- duğu halde gelmişti. CHP'yi Hıfzı Oğuz Bekata, Nihat Erim, Turhan Feyzioglu, Selim Sar- per ve Cihat Baban, AP'yi Faruk Sükan, Fethi Tevetoğlu, Erol Akçal, Saim Sarıgöllü, YTP'yi Mahmut Vu- ral, MP'yi İsmail Hakkı Akdoğan, Ta- bii Senatörler grubunu da Ahmet Yıl- dız ile Selâhattin Özgür temsil edi- yorlardı. Görüşmeler saat tam 19 da başla- dı ve ilk sözü Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu adına Selim Sarper aldı. Sarper, söze Kıbrıs olaylarının ge- lişimini anlatmakla başladı. Türkiye- Yunanistan münasebetlerinden, o Yu- nanistan Başbakanının (o tutumundan yakındı. Hükümetin isteklerinin, türk milletinin temayülünün "asgari ifa- desi" olduğunu söyledi. Selim Sarper daha sonra, Türkiyenin, Ege Deni- zinde adalarının olmadığını ve hür dünya ile ancak güneyden temas ku- rabileceğini ifade ederek, Kıbrıstaki komünist tehlikesine işaret etti. Sarper son olarak : "— Taksim en iyi ve kesin hal ça- resi olmakla beraber, Eeee ka- bul edebileceği son Çözüm yolu fede- rasyondur" dedi. Sarperden sonra söz alan muha-