HAFTANIN İÇİNDEN Kral Kadar Kralcı ürkiyenin dış politikada bir yol ağzında olması, çeşitli tefsirlere vesile vermiş bulunuyor. Bunlar, iki bloku birbirine karşı kullanmak hevesinden Batıyı terkederek nötralist bir tavır takınmak, hatta Rusyadan yana ol- mak niyetine kadar uzanmaktadır. Bu tefsirlerden çoğu- nun bir asıl ve esası yoktur. Türkiyenin dış politikası bir takım hislerin değil gerçeklerin neticesi olduğuna göre bunun, şu meselede duyduğumuz bir hiddetin veya bize bu meselede gösterilen bir yakınlığın tesiriyle bir günde değiştirilivermesi bahis konusu olamaz. Önce bir hususu iyi bilmek lâzımdır: Kıbrıs politi- kamız eğer görüşlerimizde bir dönüm noktası teşkil et- mişse bu, Kıbrısın bizim için her şey olması yüzünden değildir. Kıbrıs, çok daha büyük bir çarkın sadece bir dişlisidir. Türkiyenin menfaatlerini ve meselelerini bir Kıbrıs İşinin içine sıkıştırmak imkânı yoktur. Türkiye Kıbrısta bir netice almak için dış politikasına bir yeni ve geçici istikamet vermeyi düşünmemiştir. Kıbrıs Meselesi bir takım gerçeklerin kamu oyu ve büyük kütleler tara- fından adeta gözle görülür ve elle tutulur tarzda anla- şılmasını sağlamıştır. Kıbrısın, bizim dış politikada bir değişik tutuma geçmemizdeki rolü budur. Kıbrıs İşi he- pimize, nasıl bir dünyada yaşadığımızı (e belli etmiştir. Şimdi Türkiye, kendisini bu yeni dünyaya en iyi ve fay- dalı şekilde uydurmaya çalışmaktadır. Biz batı camiasının bir mensubuyuz. Bu bizim sade- ce dış politikamızın değil, seçtiğimiz hayat tarzının bir icabıdır. Atatürkle birlikte ÜZÜ undan kırk yıl önce batıya dönmüşüzdür ve her şeyimizi ona göre âyâr- lamışızdır. Bizim dış politika ve güvenlik (Okonularında batılılarla işbirliği yapmamız İkinci Dünya Harbinin are- fesine tesadüf eder. Bu harpten sonra münasebetlerimiz daha da sıklaşmıştır ve herkes bilir ki bu, zafer sarho- şu bir Rusyanın bizim toprak bütünlüğümüzü ve istikla- limizi tehdit etmesi neticesi sağlam bağlar halini almıştır. Biz ittifaklarımız içinde daima sadık bir müttefik olarak belirmişizdir. Hürriyet ışığının Korede sönmeme- si için bu uzak diyara türk askerinin gönderilmesi. Tür kiyede biç bir zaman, bir şekil ihtilâfının dışında ten kit konusu olmamıştır. Umumi efkâr, çok heybetli bir ek seriyetiyle kararı desteklemiştir. £ Bundan uzun yıllar sonra, Kennedy devrinde: Küba bir harp tehlikesine ve- sile verdiğinde, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı da ha ilk günden Amerika Cumhurbaşkanına kendisiyle be- raber olduğumuzu bildirmiştir. Bizim istemediğimiz, kraldan fazla kralcı olmaktır. Haysiyetli ve şahsiyet sahibi bir dış politikanın ilk şartı budur. Eisenhower ile Krutçef Camp David'de buluşmak üzereyken devrin Türkiye Başbakanı Amerikada bulu- ve Rusyaya en ağır şekilde hücum etmekle meş guldü. O günkü gazete koleksiyonlarını karıştıranlar bu tutumun çok çevrede şiddetle tenkit edilmiş olduğunu göreceklerdir. Körükörüne bir Amerika hayranlığı, Ame Metin TOKER rikaya kayıtsız ve şartsız bir bağlılık, sadece Amerikanın münasip göreceği bir davranış, Türkiye ile Amerikanın menfaatlerini her konuda tıpatıp eş görmek artık Tür- kiyede itibar bulan bir tutum değildir. Dünya bizim için Amerikadan ibaret olmaktan çıkmıştır ve bütün müna- sebetlerimizi bu gerçeğin ışığı altında yeniden düzenle- mek zamanı gelmiştir. Tıpkı Amerikayla olduğu gibi, bi- ze dost elini uzatacak bütün memleketlerle daha sıkı, daha verimli, bizim için her sahada daha istifadeli bir münasebeti başımız dik olarak devam ettirtmek Türki- yenin yeni politikasının temelini teşkil edecektir. Başta Amerikanın kendisi böyle bir yol tutmuşken, bizim bir kompleksimiz olduğunu hiç kimse sanmamalıdır. Bu haftaki Cumhuriyet haber veriyor: Amerikada Dışişleri Bakanımız Amerika Dışişleri Bakanına, Ameri- kanın Türkiyeden değil de damping yapan krom almasını şikâyet etmiştir. Mr. Rusk buna, Ame- rika Hükümetinin kendi özel sektörüne karışamayacağı, amerikan özel sektörü nerede kâr görürse arayla iş ya- pacağı cevabını vermiştir. Bu hükümet Türkiye Hükü- metinden, türk gemilerinin Kübaya mal taşımamasını istemek hakkına artık sahip midir? Bu haftaki, Economist haber veriyor: Amerika, Rus- ya ve Demir Perde gerisi memleketleriyle ticaretini art- tırmak niyetindedir. Bu ticaretin kârlı olduğu anlaşıldı- ğından amerikan özel sektörü böyle bir imkândan mah- rum kalmak istememektedir. Amerika şimdi (o bilhassa Rumanyayla ilgilenmektedir. Takında Kumanyaya bir sentetik lâstik fabrikasının satılacağı (anlaşılmaktadır. Amerika bunu yaparken bizim komşumuz koca Rusya ile gülünç bir ticaret mübadelesiyle yetinmemiz ve kapıla- rımızı ona sımsıkı kanayıp içerde titreşmemiz nasıl ma- kül bir davranış sayılabilir? Bu haftaki Newsweek haber veriyor: (o Amerikanın Rusyayla münasebetleri gittikçe daha sıcak hal almak- tadır. Başkan Johnson ile Krutçef birbirleriyle üç defa, doğrudan doğruya temas etmişlerdir ve Amerika Cum- hurbaşkanının Washingtondaki kordiplomatik içindeki sevgilisi Sovyet Rusya Büyük Elçisi Anatoly Dobrynin'dir. Amerikalılar ruslarla bu yeni tarz münasebetlerden hoş- lanmışlardır ve rusların da aynı his içinde bulundukla- rna inanmaktadırlar. Bizim Rusyaya karşı Amerikadan daha soğuk olmamız için bir sebep var mıdır? Türkiyenin yeni dış politikasının ne olacağı tahmin edilmek istenilirken göz önünde tutulması gereken esas- lar bunlardır. Bunların dışındaki her tefsir ya hâyâlin, ya da kötü niyetin eseridir. Bizimle kim nasıl geçinmek isterse, biz onunla öyle geçiniriz. Batılı bir toplum olarak bize saygı gösterenler bizden saygı görecekler, samimi dostluk isteyenler dostluk bulacaklardır. Türkiyedeki değişiklik, Türkiyeyi bir peyk olarak düşünenlerin, Kıbrıs dolayısıyla bir takım gerçeklerin herkes tarafından görülmesi neticesi, umumi efkârda bü tün itibar ve tesirlerini kaybetmiş olmalarıdır. Bu her şeyden çok bir zihniyet değişikliğidir. AKİS/5