YURITA OLUP BİTENLER olan Türk ve rum mensuplarının ye- niden birleştirilmesini, o kıbrıslı türk memurlarının ve hükümet mensupla- rının görevleri başına dönmesini de istiyor ve Kıbrısta işlenen cinayetle- ri şiddetle takbih ediyordu.- U Thant"in bu raporu açıklanır a- çıklanmaz hem o Kıbrıstaki türk ve rum topluluklarının liderleri, hem de Ankara ve Atinadaki yöneticiler he- men, rapordan büyük bir memnun- luk duyduklarım bildirdiler. Kıbrıslı rumlarla ee memnunluğu hiç şüphesiz, U Than önermelerinin hiç değilse bir süre için kendilerine elverişli sonuçlar Oo yaratacağını dü- şünmelerinden doğuyordu. Örneğin, bu önermelere uygun olarak Girne-Lef- koşe yolu türklerin denetinden kurta- rılır, türk mücahitlerinin elindeki si- lahlar toplanabilirdi. Ondan sonra da, Makarios ve çetecileri istedikleri gi- bi at oynatırlar, istediklerini asar, is- tediklerini keserlerdi. Öyle ya, artık rumlar için verilen hiçbir sözün de- geri mi kalmıştı? Türklere gelince, onların mem- nunluğu UÜ Thant'ın biraz geç de ol- sa Anayasa düzeninden söz açmaya başlamış bulunmasından doğuyordu. Bununla beraber ne Ada türkleri, ne de Türkiyedeki yöneticiler hiçbir ko- nuda fazla iyimserliğe kapılmıyorlar- dı, çünkü karşılarındakilerin insanlar olduğunu artık pek iyi anlamış bu- lunuyorlardı. Dostlar uyanıyor mu? Geride bıraktığımız hafta içinde Kıb- rs konusunda görülen önemli ge- lişmelerden biri de Batılı dostlarımı- zın nihayet Türkiyenin bu konudaki ciddiyetine inanmaya Oo başladıklarını gösteren obazı kımıltılardır. £ Meselâ, CENTO Bakanlar Konseyinim Was- hington'daki toplantısına katılmak ü- zere Birleşik Amerikaya giden türk Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, geçen haftanın sonlarında (Başkan Johnson ile özel bir görüşme yaptığı zaman, karşısında ne sanıldığı kadar çirkin, ne de pek saf amerikan bul- du. Johnson durumun ne a ciddi olduğunu pek iyi anlıyor e yapsın ki, bu anlaşmazlıkla ilgili her iki devlet de Amerikanın dostu ve müttefikiydi. Bu bakımdan, Washing- ton, Türkiye ile Yunanistanın bu an- laşmazlığı kendi aralarında, en kısa zamanda ve barışçı yollardan çözme- lerini istiyordu. oOBaşka bir deyişle, Başkan Johnson, Ankaradaki bazı a- merikan temsilcileri gibi ilgisizlik te- masını işlemiyor, fakat çaresizlik ileri AKİS/14 Başa gelen akıl sürüyordu. Ankaradaki bazı amerika- nların kırdığı potlardan sonra, buna bile memnunlukla karşılamak gereki- yordu. Başkan Johnson'ın Feridun Cemal Erkinle yaptığı görüşmede (üzerinde durduğu nokta, yani Kıbrıs anlaşmaz- lığının iki ilgili devlet arasında, en kısa zamanda ve barışçı yollardan çö- zülmesi dileği, oOAmerikan Senatosu Dış Münasebetler Komisyonunun ta- nınmış ve sözügeçer (o başkanı Fulb- right'ın bu hafta içinde Atina ve An- karaya yapacağı ziyaretler sırasında da ortaya sürülecektir. Başkan John- son, Senatör Fulbright'tan, o yunan ve türk hükümetlerine hem kendisi- nin, hem de Kongrenin Kıbrıstaki en- dişe verici durumdan büyük bir ü- züntü duyduğunu bildirmesini istemiş tir. Bununla beraber, Fulbright her iki hükümete de şu, yada bu çözüm yolunun kabulü için hiçbir telkinde bulunmayacaktır, oçünkü amerikan hükümeti bunun yalnızca (Birleşmiş Milletler arabulucusunun yetkisi içi- ne girdiğine inanmaktadır. Şu satırların yazıldığı sıraya kadar gelen (o haberlere bakılırsa, Başkan Johnson'ın öne sürdüğü dilek NATO Daimi Konseyinin yaptığı gizli oturu- mun da ana temasım teşkil etmiştir. Bilindiği gibi, Kuzey Atlantik Paktı teşkilâtı bu anlaşmazlığın teşkilât çer- çevesi dışında kaldığı Oo gerekçesiyle, şimdiye kadar (Kıbrıs Meselesini ele sına açıkça sahip çıkmasından sonra, anlaşmazlık, NATO içindeki iki dev- let, yani Türkiye ile Yunanistan arasındaki oObir (o anlaşmazlık rak belirmiş ve türk hükümeti, kilat Genel Sekreteri Stikker'in geçen hafta Ankaraya yaptığı ziyaret sıra- sında, hollandalı diplomattan Kıbrıs Meselesinin NATO tarafından ele a- lınmasını istemiştir. Zabıta Sorumluluk kime ait? Bu haftanın başlarında (o Başbakan İsmet İnönünün korunması işi -hiç yoktan -bir büyük mesele haline ge- tirildi. Başbakana suikast yapılacağı hakkında ciddiyeti (o şüpheli ihbarlar Türkiyedeki sorumluların one kadar çabuk şaşkınlığa düşebileceğini ve il- gili teşkilâtların ne derece kendile- rine güvenleri olmadığını gözlerin ö- nüne serdi. Başbakanı ve devlet kim koruyacaktır? büyüklerini Birbirlerinden ayrı bir çok sorum- lu bu soruya cevap olarak "ben" di- ye ileri atılmaktadır. Başbakanı ko- ruma sorumluluğuna sahip çıkanlar arasında Emniyet, Sıkı Yönetim, Jan- darma ve Merkez Kumandanlığı bu- lunmaktadır. Ancak bu noktada dev- letimizin Oobütün kesimlerindeki bir gerçek Ortaya çıkmakta ve görül- mektedir ki bu önemli (o sorumluluk, bu teşkilâtlardan herhangi birine ke- sin bir şekilde yüklenmemiştir. Bu teş- kilâtlardan hiçbirisi kendisini tam ve mutlak olarak bu yetki ile mücehhez görmemektedir. Bu yüzden, birkaç ya- lan yanlış ihbar Başbakanın korun- ması işinin- bir vodvil halini aldığını ortaya çıkartmıştır. Yine bu yüzden, "Başbakanı kim koruyacak?" sorusuna (o birçok büyük teşkilât "ben" diye cevap verdiği hal- de, gerçek bir tehlike karşısında bu keşmekeşin sonucu olarak Başbakanı sadece ve sadece Allah ve tesadüfler korumaktadır. Organizasyon kurulmadıkça, ilgili- lerde müşahede edilen büyük telaş bir yetki çekişmesi (oolmaktan da öteye gitmeyecektir. konunun büyük devlet mesele- leri arasında lüzumsuz bir önem ka- zanmasına yol açan olayların en son safhası geride bıraktığımız pazar gü- nü başladı.