HAFTANIN İÇİNDEN "Saf Amerikalı» şgki amerikalı yazar, bir kitaplarıyla bir tabiri yeryüzün- İde meşhur etmişlerdir: Çirkin Amerikalı. (o Dünyanın pak çok milleti kendilini anlamadığından, anlamak iste- mediğinden, bunun için gerekli iyi niyeti göstermediğin- den ötürü şikâyetçi ve kızgın olduğu Yeni Dünya adamı- nı bu isim altında bulmuş, ismi sevmiş, ismi kullanmış- tir; Bugün bizim derdimiz Çirkin Amerikalı değildir. Biz türkler vaktiyle Çirkin Amerikalıyı da görmüşüzdür, ona karşı vaziyet almışızdır, onunla uğraşmısızdır. Çir- kin Amerikalı bir halledilmez mesele olmaktan uzaktır. Nihayet onu düşman bilirsin, yeninceye, bertaraf oedin- ceye kadar mücadele edersin. Çirkin Amerikalının Ame- rika ile diğer milletlerin münasebetlerine herkesten her şeyden çok zarar verdiği en sonda mutlaka görül- düğü için Washington Hükümetinin kendisi, onu bulun- duğu yerden çekip almaktadır. Ama, bu "Saf Amerikalı" yı ne yapacağız? Kıbrıs meselesinin Türkiyede bir "Batı Bloku Krizi", hatta bir "Batı Sistemi Krizi" haline gelmesi Çirkin Amerikalının eseridir. Saf Amerikalı dünyanın dört bir tarafında A- türklerin kalplerinde, bu gerçek türklerin gözleri önün- dedir. Amerikalı işin başından beri türkleri (oanlama- mıştır, türk hükümetini anlamamıştır, türk umumi ef- kârını anlamamıştır. Buna mukabil samimiyet ve açık- lığı değil, hiç makbul olmayan bir akdeniz kurnazlığını silâh diye kullanan yunanlıların oyununa kapılarak yan- lış bir görüşe saplanmıştır. Biz, hislerini gürültülü patırdılı şekilde izhar eden bir millet değilizdir. Daha ziyade içimize kapanığı/dır ve sevgimizi de, kırgınlığımızı da gösterişten uzak tarzda belli ederiz. Mr. Johnson, kendisini efzun kılığında gös- teren bir resminin Ankara sokaklarında asla yakılmaya- cağından emin olabilir. "Go home" levhalarının da İs- tanbul caddelerinde hiç bir zaman boy göstermeyeceği bilinmelidir. Ama kalplerde gerçek bir yara açıldı oOmı onun tedavisinin daha Zor olduğu muhakkaktır. Ameri- kalılara karşı türklerin kalplerinde bu yara açılmıştır. Türkiye Batı Bloku içine menfaat kaygısı gözeterek girmemiştir. Türkiyenin Batı (oBlokuna katılması o bir korku veya endişenin sonucu da olmamıştır. Batılı sis- tem, bizim seçtiğimiz yeni hayat tarzını kendisine temel edinmiş olan sistemdir. Batı ile ittifak bizim için bun- dan dolayı kıymetlidir, Batı dünyasının bir mensubu ol- mak bizim için bundan dolayı önemlidir. O bakımdan, yan resmi amerikan yorumlarında Truman Deoktrinin- den veya Marshall Plânından bahsedilmesi fuzulidir. Bas- yanın bizi tehdit ettiği, bizden taleplerde bulunduğu 1946 larda Amerikanın Moskovadaki Büyük Elçisi olan Mr. Harriman o günlerin hikâyesini, bizim malara cevabımı- zı ve batıklara söylediklerimizi Washington yetkililerine bir boş vaktinde anlatırsa memleketine hizmet etmiş utar. Bizim Amerikayla münasebetlerimiz daima bu ışık al- tında tanzim edilmiş, işbirliğimiz bu esaslardan ( İlham almıştır. Amerikanın liderlik kabiliyetlerine karşı (o duy- duğumuz şüphe şimdi ne kadar kuvvetli olursa (olsun, Türkiyenin kamp değiştirmek arzusunda bulunmadığı muhakkaktır. Bugün Fransa, hâlâ Batı Blokunun bir men Metin TOKER subudur. Ama insanlar gibi devletlerden de, vasıflarına inanmadığı kimselerin arkasından gitmesini istemek im- kânı yoktur. Kıbrıs konusunda bizim istediğimiz ile Amerikanın isteği arasında, esas itibariyle hiç bir fark yoktur. İkimiz için de mesele, komünizmin Kıbrısta bir köprübaşı tut- mamağıdır. Türkiye, Amerikanın bilinen bu endişesini hiç bir zaman istismar, yahut şantaj vasıtası yapmamış- tır, Bizim, Yunanistandan farkımız budur. Yunanistan Amerikanın karşısına bir bütün gam ile çıkmaktadır. Bir Makarios takdir, Oo, bu Makarios aslında komünist ol- mayan bir adamdır. Ama, imkânları mahduttur. Adada, rom cemaat içinde, Makariosa karşı bulunanlar mevcut- tur. Komünistler bunların başlıcasıdır. Eğer (Makarios bir hezimete uğrarsa iktidar ağırı, komünist, hatta anar- şist unsurlara geçecek, Kıbrıs kızıl renge oboyanacaktır. Makariosun yanında, ondan da fazla Batı taraftan bir Papandreu Atinada hükümet etmektedir, Papandreunun da Yunanistanı NATO'dan çekip almak, onu komünist yapmak İsteyen düşmanları bulunmaktadır. Onun icin Makariosu, Papandreuyu yıpratmamak lâzımdır. Peki, ya Türkiye? Canım, Türkiye nasıl olsa bizden- dir. İsmet Paşanın batı ittifakını terketmesi düşünülecek şey değildir. Orada, Kıbrıstaki veya Yunanistandaki tarz- da bir komünist tehlikesi yoktur. Saf Amerikalının bu pek kaba, bu pek gülünç oyuna gelmesi, karşısına bir Makarios, onun solunda bir Gri- vas, onun solunda bir komünist heyula görmesi, oMa- kariosun sağında bir Papandreu sezmesi kendisini sade- ce gülünç duruma düşürmektedir. Makariosu. Grivası, fa- pandreusu hep bir madalyonun iki yüzünden İbarettir ve bunlar mikroptan amerikalı ne kadar korkuyorsa komü- nistten ayni nisbette ürken Amerikaya komünizm tehli- kesi gösterip ellenizm oyunu oynayan aktörlerdir. o Bu kumpanya için müşterek hedefin, Kibrin bir opunduna getirip yunanlı yapmaktan başka bir şey olmadığını an- lamak pek mi zordur ki Batı Dünyasının Lideri bir türlü anlayamamakta, üçbuçuk kurnaz adalı oyuncak olarak bütün prestijim yitirmektedir. Yoksa a- merikalıyla konuşmak içki mutlaka o lisan mı kullanıl- malıdır ve kurnazlık Washington ile bir diyalogda şart mıdır? öyle de olsa Türkiye bu usullere başvurmak niye- tinde “değildir. Türkiyede belirmiş olan derin i Hükümetin yeni politikasını amerikanlar eksik değildir. Bu kafa amerikalıları bir hataya sürükleyecektir. Oyun Eğenin bu tarafında değil, o tarafında aranılırsa faydalı bir iş yapılmış olur. Yunanlılar Saf Amerikalıyı kandırabilirler. o Kendilerini asırlardır çok iyi tanımış olan bizleri kandıramayacak- lardır. Kanmayacağımız için de bizim. Saf Amerikalı ta- rafından pişirilip kotarılacak bir "Kıbrıs için hal çaresi" ni kabul etmek mecburiyetimiz yoktur ve bunu kabul et- meyeceğiz. Biz, oKıbrısı komünist yapmamanın yolunun Adada bir yeni türk-yunan hududu yaratmaktan ibaret bulunduğunu biliyoruz ve bunu sağlayacağız. Batı ittifakının hayrı için sağlayacağız, türk-yunan dostluğu içte sağlayacağız, Doğu Akdenizde huzur için sağlayacağız. Amerika, yerinin Türkiyenin yanı olduğunu anladığı an, ümit edelim ki yanmaya başlamış bulunan gemilerin tamamı kül haline gelmiş olmasın AKİS/7