uzatmıyor» lu yuvarlak şinde koşmuşlardır. sözler pe- Yabancı film getirtirmemesi, gerçek anlamda yer- li filmciliğimizin Oo yararına olmaya- caktır. Yabancı film getirticilerin yur- dumuzda film çevirip çevirmedikle- ri konusuna gelince; bugün ilgiyi üzerine çeken yerli filmcilerin ba- şında gelen Kemal Film, işe getirti- cilikle başlamış, yıllar oboyu bunu sürdürmüş ve ancak 1950 den sonra yapımcılığa (o başlamıştır. oİlk yerli filmci İpek Film, bugünün Fitaşı- dır. Özen Filmin Faruk Kençlerle, Ceylan Filmin Muharrem Gürses- lerle, Lale Fimin Münir Hayri, Agâh Hün ve Metin Kıtlarla yaptığı yerli fimler nasıl unutulur? Üç beş ya- bancı film o getirticiliğinden sonra yerli filmciliğe dönen ve yerli film- ci olan, ya öteki küçük getirticiler? Kamera Filmler, Melek Filmler, Ko- çangalar, Erman Kardeşler, Güven Filmler, Aktunç Filmler, Atlas Film- ler?... Bu sayılanların hepsi bugün yerli film yapımcılığı da yapmakta- dırlar ve içlerinde getirtici şirket olarak en yenisi' olan Eme ilm- cilik ise, yapımcılıktan önce sinema salonlarım yerli filmlere açmayı uy- gun bulmuştur ve gelecekte de yerli film yapmayı kurmaktadır. Ah, şu sinema yazarları! e kinci hedef, sinema yazarları- dır ve yapımcıların sinema ya- zarlarıyla (yıldızlarının (o barıştığını bugüne kadar ne gören ne de du- yan olmuştur. oOyaa yoksul sinema yazarları, yapımcıların gözünde bir çeşit vatan hainidiriler, yerli film- lere durmaksızın osaldırmakla sine- mamızı uçuruma götürmekte ve ba- tırmak istemektedirler. Yine unutu- lan nokta, iyiden geçtik, iyiye yak- laşma çabası (o göstermiş her yerli filme sinema yazarlarının ogereğin- den çok ilgi gösterdiği ve bu iyi ni- yetten gelme o alkışın sinemamızda faydasız ve gereksiz «monster» ları yarattığıdır. o Sansür ve dışarı oçık- ma konusunda Basın Yayınla takı- şıldığında, o yazarlar «Üç Arkadaş» ın karşısında mıydılar? «Yılanların Öcü» savaşı, yapımcıların mı, sine- ma yazarlarının mı savaşıydı? Es- ki, yeni yerli filmciliğin korunması —niçin saklama filmciliğin değil de YEYEMEDACE korunması— konusunda kurulmuş bütün yapım- cı derneklerinin hangisi yana yakı- la şikâyet ettikleri, o sıkıştıklarında da kendilerine oOkalkan yaptıkları sansür ile, yazarlar kadar uğraşmış, karşısına çıkmıştır? Yapımcıların gözünde sinema yazarları, yabancı film getirticileri- nin "ajanları" dırlar. Yabancı film getirticileri o "seyahat ve (omenfaat- ler sağlayarak Türk sinemasının aleyhine», yazarlar aracılığında «bir hava yaratmaktadırlar». «Türk Si- nemasının batmasına çalışanlar çe- şitli kılıklara ogirmiş yabancı film ithalatçılarıdır» ve «Türk sineması- nın batması ve bu işten para kaza- nan insanların açıkta kalması is- tenmektedir.» Yazarların hiç biri, oyapımcıla- rın suçlama sınırlarının dışına çıka- rak, söyledikleri (gibi sinemamızın batmasını oistememekte, bugünkü gidişten —üstelik— yapımcılardan çok kaygılanmaktadır. o Yapımcılar, artık eskisi gibi büyük kazançlar sağlayamıyorlar. o«Batmak, ya da (İlâncılık: — 9332) — 907 yaşamak savaşı», bu kazancın M silmesinden, ya da kârın zararına ileri gelmektedin Sıkıştıklarında boş yıldız alan filmlerimiz seyir ler, kendi yarattıkları ve yarat ması için basını her yönden hareke - te geçirdikleri star sisteminin teri ne işleyen çarkları arasında sıkış doğmaktadır. Starlar, bugün eski göre, bir filmin maloluşu kadar pa- ra istemekte ve bunu da yapımcı dan bağırta bağırta almaktadırla Yapımcı, kendi yarattığı canavar kendini yemesini şaşkın bakışlar seyretmektedir. Çelebi, böyle olur... u mevsim çevrilen ve piyasaya sürülen yerli filmler seyircide beklenen ilgiyi görmemiştir. Çünki konular yine birbirine benzemekti baş oyunculuk yine dört beş star arasında dönmekte, senaryocuları toplam Ise bir elin parmaklarını sayısını yine geçmemektedir. Film- leri ucuza oçıkarmak için girişik yarışta, onar ve onbeşer filmle yine üç beş rejisör sinemamızı yönetmek tedir. Bunların yanı sıra, konu de- gişikliği yoktur, tür değişikliği yok- tur ve hepsinin üstünde toplunun malı olmuş starlar bunun anlamını varamamakta, rezalet üzerine reza- let çıkarmakta, aralarında yapımcı ların sahibi bulundukları yayın or- ganları da bunları yerli film dır. Yapımcılar, isletmecilerin de boyunduruğu altındadırlar. Bundan da kurtuluş çareleri arayan yoktur Ayrıca sinema o salonları sahipleri tekelcildir, yerli film yapımını bal- talamaktadır. Diledikleri filmleri, nemalarına takmakta, dilediklerine hafta vermemektedirler. o Bölge iş- letmeciliği kurmuşlar, salon güçleri ne dayanarak yeni yeni kazanç kay- nakları (o sağlamışlardır. (Bir film gürültüye o getirilerek on sinemaya birden takılmakta ve dolayısıyla ar- kadan gelenlere yolu tıkamaktadır. Haftalar, (yapımcılar ve işletmeciler arasında kapatılıp bölüştürülmüştür. Küçükler —büyük yapımcılara kar- şılık daha iyi niyetlidirler— büyük- lerce «enterne» edilmişlerdir. AKİS/31