Tİ YA İstanbul "Naaiinler"in zaferi Mevsim sonunda, Kent Oyuncuları topluluğunun sahneye koyduğu bir yerli oyun, Karaca Tiyatroyu, şimdi geceli gündüzlü doldurup taşırmakta- dır. Bu talihli «yunun adı "Nalınlar" -daha doğrusu, sahnede söylendiği gi- bi, Ege bölgesi ağzıyla "Nââlinler"- dir, talihli yasarı da Necati Cumah. Oyunun da, yazarınında talihi, Yıldız Kenter gibi yerli oyuna v yun yazarına verilmesi gereken öne- min ne olduğunu çok iyi bilen bir sa- natçının eline geçmiş, onun yönettiği bir sanat topluluğunda, onun gerekli gördüğü şartlar içinde- sahneye çıka- rılmış olmalarıdır. Ödenekli tiyatrola- rımızın bu mevsim sonu, tez elden ve bir çırpıda kurtulmak ister gibi, sah- nelerine serpiştiriverdikleri yerli oyun Jarin haline bakınca, bir özel tiyatro topluluğu olan Kent Oyuncularının tutumu bir "örnek" değeri taşıyor. Bu tutum yerli oyunlarımızın, yabancı o- yunlar kadar özene bezene ele alındı- gı, sahneye konulduğu, oynandığı za- man, olardan hiç geri kalmayan gü- zelliklere sahip olduklarını ortaya koyduğu gibi -halkın geniş ilgisi ke- sin bir başarı ölçüsü ise-, en ünlü ya- bancı oyunlar kadar ilgi çekmek şan- sına sahip oldukları gerçeğini de orta- ya koymuştur. "Nalınlar"ın Kent O- yuncuları sahnesinde gördüğü ilgi, ay- natçıları, Yıldı» ve Müşfik Kenter da- hil, adlarını saydığımız oyunlardaki rollerinden çok daha başarılı, çok da- ha kendilerine yakın bulmuşlardır. Bundan daha tabii bir şey de ta- savvur edilemez. Çünkü Necati Cuma- Imın "Nalınlar"da çizdiği renkli, canlı ve ifadeli tablo, kendi yurdumuzun bir köşesinde kendi insanlarımızın yaşa- dıkları hayatın ta kendisidir. Ele aldı- ğı ve bir komedi havası içinde, güle oynaya işlediği tema, Anadolunun hâ- lâ halledilmemiş meselelerinden biri- dir. Necati Cumalı "Boş Beşik" ve "Mine" adlı ilk oyunlarını geride bı- rakan bir teknik, bir kuruluş, bir öl- çü içinde köylerimizin, kasabalanmı- zın "kız kaçırma" dâvasına beşeri ve iktisadi açıdan ışık tutmuştur. Onun için "Nalınlar"ı zafere ulaş- tıran elbette yalnız Kenterlerin tutu- mu, üstün oyunları değildir. Ama bu tutum, bu oyun, Mahir Canovanın en uyanık, en isabetli, en verimli reji ça- AKİS, 30 NİSAN 196 TR O aşmalarından biriyle birleşince, zafe- re giden yolu çizmiş, oyunun güzellik - lort bir bir ortaya çıkmış, seyirci de bu ortaklaşa sahaya lâyık olduğu ö- nemi vermesini bilmiştir. Pek az oyun, "Nalınlar" kadar, tiyatronun kollektif bir yaratış olayı olduğu gerçeğini is- bat edebilir. Sahnedeki oyun Doğan Akselin böyle bir oyun için da- ha iyisi, daha güzeli düşünülemi- yecek kadar "havalı" dekorlarından, Ulvi Cemal Erkinin bu "hava"yı ta- mamlamak için daha renklisi, canlısı ama bir değil, birkaç küçük döner sah- neden... Buna herhalde Karaca Ti- yatronun teknik imkânlarının yeter- sebebolmuştur, Batı sahnele- rinde, hızlı dekor ve yer değişiklik- lerinde, şimdi birkaç döner sahneyi birden kullanarak elde edilen güzel sonuçlar "Nalınlar" rejisine (yakışır, onu bir kat daha süslerdi. Bellibaşlı rollerden köyün "Şen Dul"u Döndü'de Yıldız.Kenterin-yeni ve çok değişik kompozisyonu, Onu» sanat dünyamızın gerçekten bir "yıl- dız"ı olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. Türk sahnesinin bugüne kadar bir eşini daha görmemiş oldu- ğu bir yıldız... Zekâ, arzu, neşe ve nük- "Nalınlar dan bir sahne "Ayağına giymiş sedef nalını" hayal edilemiyecek kıvrak omüziğin- den gereği gibi faydalanmasını bilen Mahir Canova, "Nalınlar"la en par- lak, en "kalıcı" rejilerden birini ger- çekleştirmiştir. Modemi bir orta oyu- nu tekniği içinde, birkaç parça pano- dan ibaret dekorları mihverleri üze- rinde döndürüvermekle bütün me- kân değişikliklerini en sade ve kestir- me yoldan halletmesini bilmiş, üste- lik oyunun bütününe su gibi akıp gi- den temposu içinde ahengi olan, tatlı bir canlılık sağlamıştır Bir çağlayan canlılığı.. Bu canlılığa daha da tesir- li bir kıvraklık vermek için döner sah- neden faydalanması yerinde olurdu. te taşan varlığını ustaca yaşattığı Döndü unutulmayacak, bu güzel rolü kendinden sonra oynayacak meslek- taşlarına da örnek bir tip olarak mi- ras kalacaktır. Döndü'den sonra "Nalınlar"ın unu- tulmayacak kişilerinden biri de Muh- taradır. Şükran Güngör, kapı komşu- su Akkuzulu'lann, hele ogençkızlan Şener'in başına gelenlere duyduğu İl- giyi, bütün O umutsuz umutları, söy- lenmemiş arzulan, ne renkli'bir oyun İçinde, ne güzel (o ifadelendirmiştir. Şükran Güngör de Muhtar'da bütün yabancı oyunlardaki rollerinden da- ha kuvvetli, daha gerçek bir "yasa- 31