YURTTA OLUP BİTENLER Saymen-, öğrencili ile zina yap- mak" iddiası ile dâva dosyası mevcut bulunduğundan, bu üyenin dönüşü daha sonraya bırakıldı. ektör, sonucun "hayırlı" olması- nı temenni ettikten sonra, bir hukuki meselenin münakaşasına geçildi. sayılı kanunu ilga eden kanın, öğre- tim üyelerinin görevlerine iadesinin şekli okonusunda sarih bir hüküm vazetmediğinden bu mesele Senatoda görüşülmeye başlandı. Hukuk Fakül- tesi Profesörlerinden İlhan Postacı- oğlu, Naci Şensoy ve Bedir Feyzioğ- lu ile Tıp Fakültesinden Prof. Derviş Manizade, Halit Ziya Konuralp, Pro- fesörler Kurulunun sadece "yeniden öğretim üyeliğine kabul veya red" konusunda karar alabileceğini, kür- aülere tayinlerin ise Fakülte Dekan- lıklarına bırakılması gerektiğini obe- lirttiler. Bu tezi savunanlar, öğretim üyelerinin hangi kürsülere tâyin edi- lecekleri hususunun bir "kadro" me- selesi okluğunu gerekçe olarak ileri sürdüler. Fakat bu görüş, o yapılan oylama sonucunda azınlıkta kalınca 147'lerin eski kürsülerine aynı kadro- larla tâyinlerinin yapılmasına karar yerildi. 147'lere karşı 11'ler İşte asıl mesele, Rektörlük tarafın- Imak- sızın, eski kürsüle- rinde göreve başlamaları ve göreve başladıklarının yine Rektörlüğe yazı ile bildirilmesi hususu tebliğ edilince, patlak verdi. Zira 147'lerden sonra onların yerine fakülte ve kliniklere yeni kimseler getirilmiş bulunmakta- dır. Meselâ Tıp Fakültesine bağlı 11 "klinikte, 147'lerden boşalan yerlere klinik direktörü ve kürsü profesörü olarak yeni profesörler tâyin edilmiş- tir. Bunlar, 1. Cerrahi Kliniğinde Kâzım İsmail Gürkanın yerine gelen Prof. Bedii Gorbon, 3. Cerrahide Fahri Arelin yerine gelen Derviş Ma- tizale, 1. Dahiliyede Muzaffer Esat Güçhanın yerine gelen Prof. Osman Barlas, 3. Dahiliyede Ekrem Şerif Egelinin yerine gelen Prof. Cihad A- baoğlu, 2. Kadın Doğum Kliniğinde Raşit Erezin yerine gelen Prof. Er- tuğrul Ener, Göz Kliniğinde Naci Bengisunun yerine gelen Prof. Nec- det Sezer, Kulak Kliniğinde Ekrem Behçet Tezelin yerine gelen Prof. Sa- fa Karatay, Deri Kliniğinde Cevat Kerim Incedayının yerine gelen Prof. Osman Yemni ve Çocuk Kliniğinde Şevket Salih Soysalın yerine gelen Prof. Sezai Bedreddin Tümaydır. "IW'ler" adıyla birleşen bu grup, 114 sayılı kanun gereğince, klinik direk- törü ve kürsü profesörlükleri o sıfat- larının devam ettiğini (o bildirmişler- 18 Feridun Cemal Erkin İlk imtihan dir. e Buna karşılık 147'lerden kürsü direktörü olanlar, ordinaryüs olma- ları hasebiyle yeniden eski sıfatlarını ihraz edeceklerini ileri sürmektedir- ler, Il'ier, kürsü profesörlüğü ve kli- nik direktörü olarak kürsülerini ter- ketmemek kararındadırlar. Nitekim hepsi bu husustaki niyetini açıkça ifade etmekten çekinmemekte ve “kürsümüzü terketmeyia" demekte- dir. Bu konuda kararlı olan 1l'ler mutedil, uzlaştırıcı bir teklif ileri sürmüşlerdir. e Abaoğlu, o kendinden önceki Klinik Direktörü Ord. Prof. Ekrem Şerif Egeli ile kliniği ikiye bölerek A ve B kliniği şeklinde iki ayrı klinik ihdası fikrini ileri sür- müştür, 1l'ler, şimdiye kadar 147ler konusunda bir şey söylemediklerini, ama onların kürsü profesörü ve kli- nik direktörü olarak kurdukları te- kelciliği bütün çıplaklığı ile Basına açıklayacaklarını ifade etmektedir- ler Basının 147'ler meselesini bir hukuk devleti prensibi olarak (o des- teklediğini, ancak "Muhteşem Ordi- naryüs" lerin doçent ve asistan ye- tiştirmemek ve kasten doçentleri ez- mek için kurdukları klik ve komplo- ları anlatacaklarını söylemektedirler. Bu "Krallık" ların yine bütün satvet ve haşmeti ile hükümferma olmasına razı olmıyacaklarını kesin bir dille belirtmekten çekinmemektedirler. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Halit Ziya Konuralp ise, 147'lerin yeniden kürsülerine dönmeleri konusunda resmen bir tebligat yapılmadığım be- lirtmiş ve AKİS muhabirine, "Ben maaş veremem. Bu iş Şürayı Devlete kadar gider" demiştir. Arap saçına dönmesi beklenen 147'ler işinin sonu- cunun bilhassa Tıp Fakültesinin zi- ra öteki fakülteler (o"kol kırılır yen içinde" fehvasınca kendi aralarında işi tanzim etmişlerdir- büyük opan- domimalara yol açması işten bile de- ğildir. ./,. Dış Politika Biz, birbirimizi yerken... Şu satırların okunduğu sıradan iti- aren, Türkiye için, dış politika ve dışmmünasebetlerbakımından ha- yati önemde bir hafta başlamakta- dır. Haftanın önemi, iç patırtılarımız dolayısiyle şüphesiz gözden kaçacak- tr. Ala bakımından ümit, haf- tanın sonunda toplanacak Olan NATO Bakanlar Konseyinde açıkla- nacak "Türkiye Hakkındaki Rapor" dadır. Bu rapor müsbettir ve altı aydır İnönü Hükümetinin, içerde uğ- raşmak zorunda kaldığı bunca mese- le arasında ve bunca meseleye rağ- men yabancılara verdiği güvenin, iyi niyete ve bir şeyler yapmak azmine sahip olduğu hissinin delilini (o teşkil etmektedir. Şimdi, bir Dışişleri Ba- kanı, tecrübeli ve olgun Feridun Ce- mal Erkin iç durumumuzun anide yarattığı oObütün handikapa rağmen memleketin menfaatini en yüksek şe- kilde sağlamak, istikamet almış o- lan cereyanın bu iyi istikameti değiş* tirmemesi için canını dişine takmış, çalışmaktadır. Hafta, pazartesi günü Londrada başlayacak CENTO Bakanlar Kon- seyinin çalışmasiyle (oaçılmaktadr. CENTO'nun dört tam, bir yarım ü- yesi vardır. Dört tam üye Türkiye, Pakistan, İran ve İngilteredir. Yarım üye, Amerikadır. Feridun Cemal Erkin, bitirdiğimiz haftanm ortalarında, yanında seçkin bir heyet, Londraya giderken "son derece neşeli" görünmüyordu. Dışiş- leri Bakanı aslında, bir gün önce ha- reket edecekti. Fakat Başbakan İs- met İnönü Ankaradan telefonla? yol- culuğunun bir gün geciktirilmesini istedi. Zira o anda başkent kaynı- yordu ve Koalisyonun devam edip et- miyeceği konusu tartışılıyordu. oAn- cak, Bakanın hareketini daha fazla tehirine imkân yoktu. Londrada baş- ka görüşmeler yapacaktı. Erkin, Dış- işleri Bakanlarının toplantısına te- kaddüm eden Genel Kurmay Başkan- ları toplantısı devam ederken de "ha- dise mahalli" nde bulunmayı arzulu- yordu. Erkin, yanında İngilterenin unutulmaz Fletcher Warren kadar AKİS, 30 NİSAN 1962