Con Ahmedin Makinesi- Bu parlak görüş, hayır, Bekri Mus- tafanın görüşü değildir. Hatta, bunu Ömer Hayyam da söyleme- miştir. Mitolojinin Bakuste atfettiği böyle bir söz de yoktur. "Medeniyet, içki ile kaimdir. İç- ki artması ntebetinde, dünya mede- niyeti de artmaktadır Dünyanın bütün misyinneierins, vecize diye yazılacak kelâmın sahibi -kendinizi sıkı tutunuz- İnönü Kabi- nesinin A. P. li Gümrük ve Tekel Bakanı Şevket Bulatoğludur. Ama, İstanbulda "Tetkikte Bu- lunmak"a pek meraklı Gümrük ve Tekel Bakanının üzerinde asıl duru- lacak beyanı bu değildir. Bu niha- yet, Yeşilayı alâkadar eder ve ce- vabını ondan bekler. İnönü Kabine- sinin -hani şu, hesabını kitabım bi- len, bilmek İsteyen Kabinenin- Tekel Bakanı iki niyetini açıklamıştır.: Te- kel işçilerine zam yapılacaktır| Te- kel içkilerinin fiyatı oucuzlatılacak- tır! Tekel Bakanı, Başbakanının ku- lağına eğilse bu kerameti nasıl ger- çekleştirebileceğini bir fısıldasa, a- bir bir anlattı. Sanki, bu beyannameler kalktı mı, her şey güllük, gülistanlık olacaktı. Teklif o sahipleri, omüzakerelerde fazla seslerini çıkarmadılar. Zira öy- le anlaşılıyordu ki teklifleri osessiz sedasız kabul edilecek ve Genel Ku- rula rapor kuvvetli gidecekti. Nitekim öyle oldu. Oylamada 5 kırmızı oya kargılık 9 beyaz oyla Bütçe Komisyo- nu servet beyannamelerinin kaldırıl- masını kabul etti. Ancak İnan ve Komisyondaki taraftarlar bir hususu kurtarmak imkânını elde ettiler. Dun- da teklifi hazırlıyanlardan C. H. P. milletvekili Şakir Ağanoğlunun, İna- na iltihakı büyük fayda sağladı. Ağa- noğlu tekliften imzasını geri aldı ve Hükümetin hazırladığı tasarıyı bekle- menin faydalı olacağım savundu. 35 kişilik Bütçe Komisyonunun 14 kişilik azınlığıylâ alınan karar, ha- sırlanan teklifte küçük değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklere Servet Beyannameleri tamamen dırılmış değildir. Bu meseleyle ilgili 193 sayılı kanunun 114 - 115 - 116 maddeleri tadil edilmiş ve sonuç ola- rak şu elde edilmiştir: Servet beyannameleri o "şimdilik" alınmıyacaktır. 1963 başına kadar beyannamelerin toplanılmasından vaz- geçilmiştir. 1963 mali yılıyla yeni bir damcağız da rahat etse! Bir yandan Bütçeden gelir azaltacaksın, bir yandan Bütçeye gider ekleyeceksin, fakat bunu öyle yapacaksın ki Hü- kümetinin mütemadiyen tekrarladı- ğı "İstikrar! İstikrar!", "Tasarruf! Tasarruf." teranesine halel gemle- yecek.. Evet, Bakana bir yandan Tekel işçileri, diğer taraftan Türkiyenin bütün akşamcıları, hele bir iki ka- deh de parlattıktan sonra hayır du- ası edecekler, "Yaşa, baba!" diye haykıracaklardır ama, Şevket Bu- latoğlunun, başta Şefik İnan, ödev- leri rakamlar üzerine eğilmek olan kimselerden destek bulması pek, a- ma pek uzak bir ihtimaldir. Doğrusu şudur ki, Hükümetin Başkanı partilere ve omilletvekille- rine ölçülü davrandması lüzumunu hatırlatırken buna en yakınlarından, Bakanlarmdan başlamalıdır. Zira, Meclise sunulan bir çok zam tekli- finin altında bir Bakanın imzası var- dır. Gerçi Tekel Bakanı gardiyan- lara zam yapılmasının aleyhindedir. tasarı, meseleyi tekrar ele alacaktır. Ayrıca 1962 yılıyla ilgili olarak veri- len beyannamelerden henüz noterler- de bulunanlar, açılmadan sahiplerine teslim edilecektir. Bütçe Komisyonunun bu kararı Meclis içinde ve dışında, geride bırak- Kamil il Karavelioğlu Haklı söz Adalet Bakanı da polislere zam ya- pılmasının o aleyhindedir. . İçişleri Bakanına gelince, o hem Tekel iç- kilerinin fiyatının indirilmesine, hem gardiyanlara zammın aleyhindedir. Ama Tekel Bakanı Tekel içkilerinin fiyatının indirilmesine, İçişleri Ba- kanı polislere, Adalet Bakanı da gardiyanlara zam yapılmasına ta- raftar oldukça böyle bir tutuma an- cak "Her koyun kendi bacağından asılır" dünyası derler. Türkiye için yolun ne olduğu, gayet açıktır. Bu yolun ne olduğu- nu öğrenmek de hiç zor değildir. Başbakanın, yanı o Tekel Bakanıyla o İçişleri Bakanının ve o Adalet Ba- kanının -bunlar sâdece misaldir, yoksa bütün Bakanlar kendi sektör- lerinde bir zamma hararetle taraf- tar, komşu sektörlerde hararetle a- leyhtardırlar- mensup oldukları Ka- binenin Başkanının nutuklarına şöy- lece bir göz atmaları buna yeter. Ama anlaşılan, havaya söz at- maktan rakamlara göz atmaya va- kit mi kalıyor ki... tığımız hafta içinde büyük tepkiler yarattı. Ferahlıyanlar İstanbul, İz- mir ve Adana gibi büyük ticaret mer- kezlertnde bulunan ensesi kalın tüc- car oldu. Ama, memlekette son günlerde tekrar gelişen havanın, açıkça avan- tacılığa, doğru beyanda bulunmama- ya, dalavereciliğe prim veren böyle bir kararın Büyük Meclisten geçmesi - ne mani olacağı muhakkaktır. Zira- teklif sahiplerinin mucip sebebi şu- dur: "Efendim, zavallı zenginler korkmuşlar, servetlerinin tamamını beyan edememişlerdir. O yüzden de şimdi paracıklarını ortaya çıkarama- maktadırlar. Eh, onlar paralarını sak- layınca piyasa açılmamaktadır. Şu Servet Beyannamelerini kaldıralım da, talihsizler rahat etsinler!." Kaldı ki, Hükümet de görüşünden geri dönmek niyetinde değildir. Hükü- metin karan, bir yanlışlık olması ih- timalini göz önünde tutarak 1960 yı- lna ait beyannameleri geri vermek ama hemen yenilerini almaktır. Hal- buki açıkgöz teklif sahipleri, usulü 1963'e bıraktırmak suretiyle üç sene- lik bir gecikme sağlamaktadırlar. Hü- kümet, iş Meclise geldiğinde şüphesiz ağırlığını ortaya koyacak, bütün ver- gi reformu sisteminin kilit taşını tef kil edecek bu usulü "üç - beş şehir ağası" uğuruna feda etmeyecektir, et- tirtmeyecektir.