YURTTA OLUP BİTENLER gelecekler ve siyasi affın esasını tes- bit edeceklerdir. Bu esas şu olduğu takdirde insanlık ve şefkat duygula- rı içinde Kayserinin kapılarına ilk el sürülebilecektir: Hareketin zemin, zaman ve vüsatini tayin yetkisi mamile Hükümete bırakılacak, Hü- kümet gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra liderleri tekrar toplantıya ça- -ıracak, tasarı müştereken imzala- nacak ve Büyük Meclise sunulacak- Bu toplantıda bilhassa A. İP. ka- nadının İsmet İnönüyü bir tarih söy- letmek için yeniden sıkıştırmaya te- şebbüs etmesi beklenilmeyen bir gay- ret olmayacaktır. Ama bu çeşitten her gayret gibi, o da hüsrana uğra- yacaktır. Zira bunun pek basit bir sebebi vardır: Eğer bir tarih açıkla- nabilir hale gelmişse, zaten af hemen oan çıkabilir demektir. Tarihin a- çıklanamamasının tek sebebi, böyle bir ânın gelmemiş olmasıdır. Aklı başında herkes bilmektedir ki, af, aftan hiç bahsedilmediği bir sırada çıkacaktır. İşin güçlüğü Bu gerçeğe rağmen A. P. nin şama- tacıları, bitirdiğimiz hafta boyun- ca "Herkes affa taraftar, bir İnönü bunun karşısında" Oo propagandasını kendi müşterileri nezdinde o işlemek- ten geri kalmadılar. Fethi Teveto- İhsan Sabri Çağlayangiller, Evliyaoğlulan ve Cevdet Perinler bu yolda pek gayretli dav- randılar. Kendilerine inananlar Ama, b S öylece bir düşünmek bu manevranın sadece aptal derecesinde saflar üze- rinde tesirli olduğunu göstermeye yetecektir Herkes affa taraftar, bir İnönü bunun karşısında! Peki.. O halde, Fet- hi Tevetoğulları, İhsan Sabri Çağla- İst. Üniversitesinin kapısı Hoş geldiniz... yangiller, Gökhan Evliyaoğlulan, Cevdet Perinler milletvekili veya se- natördürler. Kanun teklif etme hak- lan vardır. Bir tasan hazırlasınlar, altına da şanlı şerefli imzalarını bas- sınlar, Meclise versinler. Herkes af- fa taraftar ya.. Mecliste teklif o he- men kanunlaşacaktır. Diyelim ki bu- na karşı, bir İnönü çıktı. Haydi ona, beş eksiğiyle -Erim, Gülek ve şüre- kâsı- C. H. P. liler katıldı. Ne gam! Aksi istikamette bir ekseriyet omev- cut. Tasan kanunlaştıktan sonra, dört ahbap çavuşlar Kayseriye gider- ler, elleriyle kapıları açarlar, mağ- durları salıverirler. Niçin yapmıyorlar? Herkes buna taraftarsa? Hal Çünkü biliyorlar ki, buna kar- şı ciddi güçlükler vardır. Çünkü bili- yorlar ki bunlan sadece İnönü yene- bilir. o Çünkü biliyorlar ki İnönü o yoldadır. Başkasının gerisine sakla- nıp kahramanlıktan daha kolay ne bulunur ki? Hodri meydan, aslanlar! Hodri meydan, Kırgız beyi! Hepimiz için utanç verici olan, bu tiplerin Türkiyede hâlâ müşteri bulabilmelerinden başka şey o değil- dir. Üniversite "Sürgün ve Krallık" Geride bıraktığımız haftanın sonun- a, cuma sabahı saat 9.50 de Cerrahpaşa Hastahanesinin kapısın- dan cakalı bir lüks araba, ihtişamla girdi. Cerrahi Kliniğinin önünde du- ran arabadan son derece sık giyimli bir adam çıktı ve kendisini saygıyla selâmlayan hademelere başıyla belli belirsiz mukabele etti. O anda Cer- rahi Kliniğinin bütün zilleri eski bir âdete uyarak çalıyor ve yüzünde gururlu bir gülümseme olan adamın gelişini haber veriyordu. Kliniğe ge- lişinde ziller çaldıran adamın adı Ord. Prof. Kâzım İsmail Gürkandı. Gürkan, bir "sürgün" gibi çıktığı Üniversitenin kapısından tam bir "kral" gibi girdi. Ama, sürgünlüğü-