SANAT Haberler Radyoda "Dil Saati" Türk Dil Kurumu Ankara, İstanbul İzmir ORadyolarında birer "Dil Saati" konulması için teşebbü- se geçmişti. İlk olarak Ankara Rad- yosu, Türk Dil Kurumunun bu mü- racaatını anlayışla karşılamış ve ayda bir, Onbeş dakikalık "Dil Saa- ti" ni programına almış bulunmakta- dır. ilk program Mayıs başında ya- yımlanacaktır. Türk Dil Kurumu Tanıtma Kolun- ca hazırlanacak olan "Dil Saati" fi- de, dil devriminin gerekliliği, o öÖzleş- menin nedenleri, belgeler ve örnek- ler verilerek anlatılacak, kurum ça- lışmaları duyurulacak, dinleyicilerin dille ilgili sorularına oOcevap verile- cektir. Ankara Radyosunun yeni müdürü Mahmut T. Öngören ile Söz ve Tem- sil Yayınları Şefi Turgut Özakman, bu programın, önemine uygun bir Biçimde hazırlanabilmesi için Türk Dil Kurumuna başlıca yardımcı Ool- maktadırlar. Turgut Uyarın yeni kitabı Turgut Uyar "Dünyanın En güzel Arabistanı" ndan sonra yeni bir şiir kitabı daha hazırlamıştır. İçinde 13 uzun şiir bulunan kitabın adı "Tü- tünler Islak" tır. Kitap Mayıs ayı başında Dost Yayınları arasında çı- kacaktır, "Tütünler Islak" ın ilgiy- le karşılanacağı ve olumlu yankılar uyandıracağı umulmaktadır. Haydi hayırlısı! Son zamanlarda (o filmcilerimiz o bir- birleriyle şakalarım ve tarizlerini çevirdikleri film adlariyle yapmaya başladılar. Bu akımın giderek daha gelişeceği ve daha eğlenceli adlar ve filmler görüleceği tahmin edile- bilir. Böylece, Türk filmciliği için yeni bir yücelme alanı da bulunmuş olacaktır. Hikâye şu: Bundan bir süre önce "Allah Cezanı Versin Os- man Bey" adlı bir film yapılmıştı. Bu filme bu adı, filmin rejisörü Atıf Yılmaz vermiş. Rivayet edilir ki, böylece, Kemal Filmin sahibi Os- man Sedene bir küçük tariz karışı- mı şaka yapmış. Osman Seden du- rur mu? "Allah Cezanı Versin Os- man Bey" filminin hem adını, hem kendini görünce, hemen kolları sıva- mış: "— Görür o Atıf" demiş, "bir film 30 de ben çevireceğim, baksın bakalım ne olur?" Osman Seden dediğini yapmış. Se- naryoyu hazırlamış, o filmi çevirmiş ve adını da koymuş: "Erkeklik Öldü mü Atıf Bey!" Ozansoyun Konferansı Türk-Fransız Kültür Derneği oBaş- kanı Munis Faik Ozansoy, geri- de bıraktığımız hafta perşembe gü- nü Fransız Kültür Merkezinde fran- sızca olarak "Abstraction et symbo- lisme dans la traditlon poetkme Tur- gue - Türk Şiir Geleneğinde oSoyut- lama ve Sembolizm" adlı bir konfe- rans verdi. Seçkin bir dinleyici kitle- sinin ilgiyle izlediği (okonferans ba- şarılı geçti. Birinin adı birinin Bakanı Geçenlerde Hür Vatan gazetesinde Milli Eğitim Bakanı Hilmi İn- cesulunun Köy Enstitüleriyle ilgili bir görügü vardı. İncesuluya göre, Köy Enstitüleri kapatılmamıştı. Ya ne olmuştu? Olan çok basitti. Yal- nız tabelâsı (değiştirilmişti. . Yoksa Köy Enstitülerinin binaları o falan hepsi yerli yerinde durup duruyordu. İnanmayan varsa gitsin bakamdı. Sayın Bakanın bu seçkin görüşü Üzerinde konuşuluyordu. .Konuşma- ları bir süre dinliyen Sami N. Özer- dim bıyık altından gülüp söze karış- tı: "— Bir bakıma doğru" dedi. "“ Ba- kın, Milli Eğitim Bakanlığı da duru- yor, ama Bakanı değişti!" Bir şiir günü Geride bıraktığımız haftanın nunda Dil Tarih Coğrafya so- Fa- kültesinin büyük salonunda Türkolo- ji Bölümü öğrencilerinin odüzenledi- ği bir "Şairler Gecesi" yapıldı. e Ge- ce yer yer çok eğlenceli geçti. Pro- fesör Kenan Akyüzün de remen he- men sonuna kadar izlediği gecede kimler, kimler, kimler yoktu ki? "Pek genç", "yeni genç", "taze genç", "geçkin genç" varsa, geceyi düzenliyenler tarayıp bulmuşlar, çıkarmışlar, ne kadar şair arayıp ça- ğırmışlardı. meş- hur" Böylece, "meçhul bir çok değerlerin bilinmesine de hizmet etmiş oluyorlardı. Kürsü- de şiir okumak imkanı elde. edebilen Munis Faik Ozansoy Parlez o- vaus français! bir çok pek değerli şairler, kolay ko- lay kürsüyü bırakmıyorlardı oda. Fırsat. bu fırsattır deyip "her ne kadar başınızı ağrıtıyorsam da, bir şiirimi daha size takdim edeceğim" deyip, büyük bir vecd içinde oku- maya duruyorlardı. Hele bir "Hoca- nım" vardı ki, gecenin gerçekten gü- lü oldu. Kendinden geçe geçe, bir "Koalisyon" şiiri okudu, bir kalkın- malı, vatanlı, milletli şiir okudu, işte o kadar olur! Saatlerden beri "öl düm, ölüyorum, seviyorum, verem gelmem burnu şiirler dinlemekten iyice sıkılan, ama görül- memiş bir sabırla da dinleyen genç- ler, "Hocanım'"ın şiirlerini duyunca bir ferahladılar ki, görülecek şeydi! "Hocanım" çılgınca alkışlandı. 'Va- rol" lar, "nurol" lar, alkışlar, kah- kahalar birbirini kovaladı. Bu görül- memiş gösteriden çok duygulanan oldum, gel bana, al sana, sana" gibilerden gözü yaşlı, sümüklü, mızmız mı mızmız "Hocanım" bilmem kaçıncı kere ye- niden kürsüye koşturuyordu ki, geceyi odüzenliyenlerden bir genç kendisini güç hâlle göğüsledi de dur- durabildi!.. AKİS, 30 NİSAN 1962