CEMİYET Biri sordu : "— Yahu, ismi duyulmuyor. Al- temur Kılıç ne oldu?. Neyle meş- gul?.." Başka biri cevap verdi : — Yeni vazifelerini saklamakla meşgul..." Saklanacak şey yok ki... Galiba Kılıçın üç adet vazifesi var. Biri, Turizm Banka- olu Ajansında, Amerikalılarda, biri, sında, biri de Anad İdare Meclisinde... Siz bir kere Nejat Eczacıbaşıya sorun, kaç yerde "takıntısı" var? Bir sual inenin ya- --sı sayıda meşgalesiyle (o uğraşacağı- niza... Yakında Türkiyede, şimdiye kadar yapılmamış bir yenilik ortaya çı- kacak: Hani, Fransada şansoniyeler vardır... Ters giden işlerden ilham alarak nükteli nükteli şarkılar söy- lerler Genç bir gitarist ve bir hanım bir olup, bizde şansoniye geleneğini ku- racaklar... Tabii onlar ters giden şey- lerden bahsetmiyecek, yok soğan, yok sarmısak, şalgam gibi "sağlam- lıklar"dan ilham alacaklar... Gitarist, tanınmış bir politikacı- nın oğlu... Hanım... Onun kim olduğu- nu yakında görürsünüz!... Hayat dolu bir insandı. Fabrikadan ıkma cinsten değildi. Herşeyi kendine hastı. Konuşması, gülmesi, gitar çalması, şarkı söylemesi... Gep- genç olmasına rağmen, iki gelinlik kızı vardı. Sahiden 16'sında evlen- miş, sahiden ilk çocuğunu 17 sinde kucağına almıştı- Saliha Cemil Conktan bahsedi- liyor... Eski Ticaret (o Müsteşarının hanımından... Ortanca kul Nuranı nişanlamıştı ve beraber İstanbula git- mişlerdi. Boğazda kayan ve sert fren- lenen bir otomobil, can havliyle açı- lan bir kapı ve ani bir ölüm... Ölü- mün anisi giden için güzel ama kalan için feci!.. "Nerdeyse İngiltere Kraliçesine "sen" ve "Elizabethçi'ğim" diye hitabe- decek durumda ve üslüpta olan gaze- teci Çetin Altan, beğendiği yazarları sayıyordu... Sayma çabuk bitti. Za- ten, üç isim arasında döndü dolaştı. Biri şu müşahedede bulundu: "— Saydıkları ya kendisini tak- lit edenler, ya da EOLDE yele ler..." Taklit edenleri anladık... Gö geliyen?... İmkânı mı var?... Politikacılıktan o klüpçülüğe... (o Bu, eyyad Ebuziyanın yaptığı... Zey- yad Ebuziya İstanbulda yeni bir gece Klübü açtı. Adı, "Yes"mi "Diskotek" mi, öyle bir şey... Klüp harıl harıl iş- liyor. Zeyyad Ebuziya politikada kal- saydı, YIP. nin kurucuları arasınday- dı, o partide kalacaktı. Eh, orada o kadar "harıl harıl"lık yok, herkesin gördüğü gibi... Politikacılar klüpçü- lüğe sapıyorlar. Gönül isterdi ki klüp- çüler de politikacılığa sapsınlar... Aralarında insan psikolojisini bilen, doğuştan teşkilâtçı "batmaz çıkar" cinsinden . öyleleri var ki!.. İsteseler "şahane" parti kurabilirlerdi!.. Gözde bir fransız yaldızı daha Anka- raya geliyor. Bu sefer gelen, Ama artist, film Françoise AmoulI. Françoise Arnoull Bilete hücum! gösterisi dolayısıyla Türkiyeye ilti- fat etmiyor, Ankara gazetecilerinin Basın Balosuna davetli. Françoise Arnoull'un gelişi duyu- lur duyulmaz zaten mahdut sayıdaki balo biletlerine tehacüm bir arttı, bir arttı ki... Şimdiye kadar iki türlü paşa bilini- yordu. Birincisi, askeri paşa... Onu bilmiyen yok... İkincisi, Osmanlı pa- şaları, Hani, bir asalet Unvanı gibi padişah tarafından ihsan edilen paşa- lık... Bir de Bektaşilerde "paşalık" var- mış... "Çelebi efendiler"in meşru ol- mıyan çocukları da bu unvanı taşır- larmış. Türkiyede böyle 200'ün üs- tünde Çelebi Paşası varmış... Biliyor muydunuz?... AKİS, 12 MART 1962