Âsiler grupu, T. T. P. Meclis Gru- bunun aldığı kararların partinin tü za yetkisi karşısında cephe alıyorlar- dı. Yaygın fikre göre Grup, parti de- mek olmadığından bu derece mühim bir meselede karar merciinin Grup ol- maması gerekmekteydi. o Müfritler havayı müsait buldukları için hemen Genel Kongre hazırlığına giriştiler. Bitirdiğimiz haftanın sonunda (bir gün İrfan Aksu kendisiyle konuşan bir gazeteciye Büyük Kongreden bah- sederek: " —Teşkilât herhalde Alicanın tu- tumunu tasvip etmeyecektir" dedi. Ancak bir notanın gözden kaçma- ması lazımdır. Y. T. P. iktidarda de- ğildir. Ama, muhalefet de yap- mamaktadır. o Memleketin o içinde bulunduğu gerçek şartlardan haber- dar olmayan pek çok Y.T.P. li bu "deve de değil, kuş da" durumunu anlayamamakta ve Alicana karşı o- lan tahrikçilerin ağına düşmektedir. Kördüğüm çözülüyor Y. T. P. içinde başgösteren karışık- lık, Ur nevi safların ayan beyan olması şeklinde tezahür etti. 22 Şu- bat olaylarını müteakip bilhassa par- lamentoda kendini belli eden bu fi- kir ve temayül ayırımı bitirdiğimiz haftanın içinde siyasi partilere sira- yet etti. Henüz parti iktisap edememiş A. P., Hür P. nin enkazı ü- zerine bina edilmiş ve fikriyatım ay- dın liderlerden alan Y.T.P. Bölükba- hüviyetini Turhan Bilgin 2 altılı! AKİS, 12 MART 1962 Talihli bir Divan yüksek Adalet Divanının çalışmakta olduğunun farkında mısınız? Bu çalışmaların gündelik hayatımızın ön plânında artık yer almamayı, bir büyük talihtir. Aslına bakılırsa, Yüksek Adalet Divanı başkanları İtibariyle son derece şanslı bir heyettir. Muhakemelerin bütün Türkiye tarafından dikkat ve ibretle takip edilmesi gerektiği devirde, başkanlık makamını öyle bir şahsiyet işgal etmiştir ki görünüşünden ses tonuna mantığından nüktelerine bir ikincisini bulmak kabil değil gözükmüştür. Gerçekten Salim Başol, düşünülebilecek en iyi tarzda o makamı doldur- muş, muhakemelerin rengini vermiş, onları hâdiselerin ön safına çıkar- mıştır. Radyoların unutulmaz Yassıada Saatinin, bele duruşmaların ilk safhasında mazhar olduğu rağbet ye alâka en ziyade onun muhakeme- leri idare ediş tarzının neticesidir. Sanıklarla arasında geçen diyaloglar sonunda pek çok gerçek aydınlanmış, hüviyet ve karakterler otaya çık- mış, davaların esası her gözün önünde açıkça belirmiştir. Böylece Yas- mada Duruşmaları, kendine has bir havaya sahip olmuştur. Bugün Yüksek Adalet Divanı, başkanı itibariyle gene aynı şansa sa- hiptir. İçinde bulunduğumuz şartlarda, böyle bir heyete Selman Yörük- ten daha iyisini düşünmek kabil değildir. Gösterişsiz, kuru, gürültüsüz, âdil bir muhakeme tarzı ihtilâlden birbuçuk yıl sonra işlemekte devam eden bu bir bakıma ihtilâl mahkemesi için idealdir. Bu tarzı ise, ancak Selman Yörük tipinde bir Ağır Ceza Başkanı tam bir başarıyla yürüte- bilir. Yüksek Adalet Divanı, görevini pek yakında Anayasa Mahkemesine devredecektir. O bakımdan, şimdi görülen davalar ve yapılan duruşmalar bir intikal rejimi teşkil etmektedir. Yassıadada adaletin gösteri tarafı ne kadar önemliyse Kubbealtında adaletin ciddiyet tarafı da o derece haya- tidir. Bu ölçünün iyi bulunmuş olması ve bilhassa davaların büyük bir süratle, lüzumsuz lâf kalabalığıyla uzatılmaksızın, tahliyelerin çabuk yapılması, ama her bir kararın büyük bir dikkat, titizlik ve itinayla ve- rilmesi suretiyle görülmesi mükemmel bir usuldür. Bu tutumdan mem- nun olmayanların, Yassı adanın o heybetli salonunun havasına heves, edenlerin bulunduğu muhakkaktır. Ama haklı olan Selman Yörüktür. haksız olanlar ötekiler. Zira, bugün umumi efkârın ruh haleti duruşma- ların Yassıadada başladığı o Ekim ayındaki ruh haletinden çok farklı- da?. Kaldı ki, muhakeme edilenlerin hukuki durumları da değişiktir. Mü- ebbet hapse mahküm bir kimsenin, cezası altı ay, bir sene olan bir ya- ni suçtan dolayı yargılanması tamamile kanuni ve hukuki ise de ziyade- siyle psikolojik olduğunu söylemek zordur. Nitekim bu husus, duruşma- lar sırasında ortaya çıkmaktadır. Kanun ve hukuk, psikolojik sebepleri den hasıraltı edilmeyeceğine göre Selman Yörüğün davranışı büsbütün kıymet kazanmaktadır. Zaten, Yüksek Adalet Divanının talihi de budur ya. şı otoritesinin sarsılmaz bir kuvvet olduğu M.P. ve nihayet yıllanmış parti C.H.P. içinde gruplaşmalar, tiz perdeden feryatlar, ataklar ve istifa- lar peydan oldu. Bütün bunların tek bir hareket noktası vardır. Bütün, müfritler aynı terane ile kazan kal- dırdılar. Son kanun bu vasatın su yüzüne çıkmasına zemin teşkil etti. Neticede T.B.M.M. nin çatısı altında yeni gruplaşma temayülleri gösterdi. Müstakil gruplar, yeni par- ti hülyaları, o çatı altında bulunan- ların taşıdıkları fikirlerin ayırımın- dan başka bir şey değildir. Nitekim haftanın sonunda partilerdeki bu si- yasi kanaat ayırımı son hadde ulaş- ı ve doğrusu istenirse Mecliste ki- min o yandan, kimin bu yandan ol- duğu ortaya çıkmağa başladı. a Çelik çomak oynayanlar Bu cereyandan, Y.T.P. den sonra en fazla müteessir olan parti A. P. oldu. 22 Şubat olaylarından sonra A. P. içinde bir ayıklamanın lüzumu- na inanan Gümüşpala takımının kur- duğu ayıklama komisyonu, A. P. de- ki karışıklığın ilk "belli belirtisi" ol- du. Zira A. P. içindeki müfritleri a- yıklama komitesinin içinde (o süper müfrit Ahmet Gürkanın bulunduğu- 17