12 Mart 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

12 Mart 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER merkezindedir. Arpa hikâyesinde Ba- kanın, bir suiniyeti olduğunu sanmı- yordu. Üstelik Bakanın bazı firmalar hakkında şifahi emirler verdiğini de hatırlamıyordu. Arpa boyu.. "Baydur arpa meselesini Çakımın id- dialarının aksini söyliyerek an- lattı. O sırada, altı Bakandan mürek- kep kurul İngiliz Teshilât kredisinin deblokaja ait kısmının istimalinin enflasyona yol açacağı (gerekçesiyle bu işten vazgeçmişti. Bu sırada Ça- kım yanında Bremer firmasının mü- messili olan bir zatla Baydura gel- mişti. Teklifleri muhtelifti. o Üstelik ihracatın 9 50 de blokaj, 9 50 ser- best dövizle yapılmasını istiyorlardı. Baydur teklifleri reddetmişti. Baydurun, iddiasına göre, arpa meselesi bundan sonra ortaya çıkmış- tı. Fiatlar adamakıllı düşüyordu. Ar- pa Ofise 52 - 53 dolara malolmuştu. Buna yakın ve en az ziyanla yapıla- cak satış her şekilde matluba muva- fıktı. Bundan dolayı meseleyi altılar kuruluna götürmüştü. Maliye Bakanı Kurdaş işin başlangıcında 96 50 deb- lokaj, 90 50 serbest dövizle arpaların satışına taraftardı. Sonradan bu mik- tar 9 35 . & 65 e çevrilmişti. İşte bu sırada Elygold firmasının teklifi vuku bulmuş ve kabul edilmiş- ti. Tahkikatın sonu "Baydurun ifadesi alındıktan sonra M.B.K. İktisat Komisyonu mese- leyi bir aya yakın bir zaman inceledi. Neticede beş üyenin de imzası bulu- nan bir zabıt tutuldu ve Baydur hak- kında bir tahkikat açılmasına lüzum görülmedi. Zaptın altındaki imzalar Fikret ravelioğluna aittir. Zabıt 19 Temmuz 1961 tarihlidir. Karar numarası 15, esas numarası 166 dır. Karar, bir gün sonra Komisyon Başkanı Kuytakın imzasıyla M.B.K. Başkanlığına gönderildi. Dosya böy- lelikle kapandı ve mesele unutuldu. Ancak, Ocak ayı başlarında Ça- kımın basına yeniden yaptığı ifşaat birdenbire herşeyi karıştırdı ve ka- panmış dosyayı açtı. Bonn Büyük El- çisi elinde dosyalarla başkente geldi ve mesele sonuçlanıncaya kadar git- memeğe karar verdi. Haftanın içinde Bayduru Meclis koridorlarında görenler, Bonn Büyük Elçimizin ellerini iki yana açarak: "— Böyle bir töhmet altında ay- larca yaşamanın ıstırabını o anlayın, bir an evvel tahkikat tamamlansa da 10 gerçekler ortaya çıksa" dediğini duy- dular. Kendisiyle konuşan bir AKİS muhabirine ise Baydur yana yakıla şöyle dedi "— Birader, herşeyi bir tarafa bırak, bari arpaları satabilseydik. Bırakın Kızıl Çini - Çakımın iddiasına göre lisans verilen firma arpaları Kı- zıl Çine satacaktı- nereye satılırsa satılsaydı. Hiç değilse zararın en ya- kınından dönülürdü. Arpalar nn elimizde, üstelik piyasa o günkü yiçten de çok aşağı... Satamadığımız mal a başımıza neler ge her şey göstermektedir ki başa selenin asıl sebebi, devlet oa- damlığı payesine erişmemiş kimsele- rin devlet adamlığı koltuğuna otur- tulmasından ibarettir. Demokrasi Hikâyenin sonu (Kapaktaki o tatbikçi) Adalet Bakanı Sahir oKurutluoğlu, yetini tanımış mıdır?" dedi, sonra ce- vap verdi: — Hayır! Anayasamız tetkik e- dildiğinde, bu yolda bir o hürriyetin mevcut olmadığı görülür." Geriye çekildi, karşısında oturan AKİS muhabirine baktı, sözlerine devam etti: > asanın tanıdığı hürriyet- Anayi ler yelpazesi, hürriyetler demeti, hür- Bahri İlmin sesi Savcı riyetler buketi bir takım şahıslar i- çin az görülebilir. Anayasayı tahrip hürriyetini de bir hürriyet olarak düşünenler olabilir. Ama bu, ilim ve politika yoluyla Anayasaya hüküm- ler konularak elde edilecek bir neti- cedir. Cemiyetin vasatı ve menfaat- leri buna uygun mudur, değil midir? Bu ayrı bir münakaşa konusu teş- Öyle bir netice alınıncaya kadar Anayasayı tahrip hürriyetini her hangi bir kimseye tanımak ba- his konusu değildir. Mesele bundan ibarettir." Adalet Bakanının, görüşmeyi kı- sa kesmek istediği halinden anlaşı- lıyordu. O akşam, C. H. P. Genel Sek- reteri İsmail Rüştü Aksalın davet- lisi olarak Sökeye dört gün için din- lenmeye ve avlanmaya gidecekti. Bu- na rağmen, iş bir defa hukuk konusu- na dökülünce avukat Sahir Kurutlu- oğlu her şeyi sağlam bir mantıkla u- zun uzun anlatmaktan kendini ala- madı. Anayasadan maddeler ve fık- ralar saydı, bunların izahını yaptı, çeşitli atıflarda bulundu, sonra ne- ticeye vardı: " k demokrasi fidanım her gün tekmeleyerek büyüyüp gelişme- sine mani olmakta mı, yoksa politi- kacısı ve müneverleriyle, ordusu ve basınıyla bunu elbirliğiyle beslemek- te mi fayda vardır suali, sanırım ka- nunun ruh ve manasını izaha kâfi gelir." zerine şimşek çeken Tedbirler Kanununun tatbikçisi, fikrini bu su- rette izah etti ve rahat bir yürekle tatile çıktı. Dönüşünde, daha durul- muş bir hava bulacağından emine benziyordu. Nitekim, kanun çıkmadan evvel, beş defa ilim adamlarına tetkik et- tirilmiştir. Prof Bahri Savcı da, ka- nunun Anayasaya aykırı olmadı- ğını açıklamıştır. Kurutluoğlunun dönüşünden birgün sonra Başbakan İnönü evvelâ kanun karşısında gösterilen tepkiyi şöyle ö- zetledi: "Bu tenkitlerden bir kısmı- nın hangi çevrelerden geldiğini ve hangi temayül sahiplerinin ne gös- terilerde bulunduğunu hayretle sey- rettiğini saklamayacağım." Arka- dan, kanunun büyüklü küçüklü bü- tün tatbikçileri tarafından dikkate alınacak şu sözleri söyledi: "— Tedbirler Kanununun bir tek gayesi vardır: Basın hürriyetini, in- san haklarım esas tutan demokratik nun, gayesi istikametinde en ciddi şekilde işleyecektir. Başbakan da, bu sözlerden son- AKİS; 12 MART 19635

Bu sayıdan diğer sayfalar: