İnsanlık Duygularımız Nasırlaşmalılıdır "Bir suçlunun, cezasını çekmesin- den daha tabii bir şey olamaz. Tabii olmayan, suçtan dolayı sade- ce suçlu yerine, onun soyuna Sopu- na ceza vermeye kalkışılmasıdır. Bunun, yalnız adalet duygularını değil, insanlık duygularını da ren- cide ettiğinde zerrece şüphe yoktur. Mahküm olan kimselere, eğer emeklilik hakkı okazanmışlarsa bu haklarının verilmesi hususunda bir kanun tasarısı miş, M. den geçmiştir de.. görüşülmesine başlanıldığında -ki, o tarihte 22 Şu- bat olayları cereyan etmişti- tasa- rının kahraman sahibi Mehmet Ünaldı bunu hemen geri almıştır. Geri alışın, bir teknik sebebi vardır. Ama bu teknik sebebin dahi orta- ya çıkmasına, açtığı muhakkaktır. Daha doğrusu, siyasi havanın bir yanlış tefsirinin.. Bir mahküma, sabit olmuş su- çunu işledikten sonraki zaman için de yok maaşmış, yok ödenekmiş, yok bilmem neymiş diye devlet ha- da tutmak, adaletin bir tecelliyidir. Ama aileleri zaruret içinde kıvran- dırmak sadece pek küçük, pek ba- sit, bizim toplumumuza yakışma- kaldırıldı ve yerine modern tahsil ko- nuldu. Bunun üzerine Sahir Kurutlu- oğlu da 8. sınıfı bir yıl daha oku” yarak Orta Okulu bitirmiş oldu. Bun- dan sonra Kabataş lisesine (o kaydol- mak üzere İstanbula gitti. 1927-1928 ders yılında Kabataş lisesinin Edebi- yat bölümünden mezun oldu. Tekrar Ankaraya dönerek o zamanki Anka- ra Hukukuna kaydoldu. Fakat ders yılının yarısından sonra, İstanbula nakletmek istedi. Ancak İstanbula i- kinci sömestrden sonra gittiğinden kaydı mümkün olmadı. Tekrar Anka- raya döndü ve imtihanlara girerek sömestri atladı. Sonra da İstanbul Darülfünununun Hukuk (o Fakültesi- ne kaydoldu 1931 - 1932 yılında bu Darülfununun son mezunlarından bi- ri oldu. Zira o tarihten sonra Darül- fünunun adı İstanbul Üniversitesine çevrildi. Hukuk Fakültesini iyi dere- ce ile bitiren genç hukukçunun ilk AKİS, 12 MART 1962 yan bir intikam arzusunun netice- sidir. Bugün, bir çok mahküm âaile- sinin, o mahküm emekliliğe hak kazanmış olduğu ohalde sefaletle karşı karşıya (bulunduğu bir ger- çektir. Mahkümun, suçunu işlerken cebini de doldurduğu ileri sürülebi- lir. Bu, doğru da olabilir. Ama, fiil ispat edilmediği müddetçe bunu bir Mehmet Ünaldı vazifesi- (stajını omüteakip- Bafra savcılığı olmuştur. Bu ilk vazife 1933 yıllarına rastlar. Kurutluoğlu (o 1937 yılının 17 Ekimine kadar bu vazifede kalmıştır. 1939 yılının 1 Eylülünde i- se yeni bir vazifeye tâyin edildi. Bu vazifesi Uzunköprü savcılığıdır. Sa- hir Kurutluoğlunun bu vazifesi de 1940 yılına kadar sürdü. 1940 yılında Kurutluoğlu mühim bir vazifeye geti- rildi. Bu vazife Ankara Hakimliğiy- di. Kısa bir müddet sonra ise Yargı- tay Başsavcı yardımcılığına tâyin e- dildi. 5 Ağustos 1946 yılma kadar da bu vazifesinde kalmıştır. Siyasetin içinde "Bu 1946 tarihi Kurutluoğlunun ha- yatında bir dönüm noktası teşkil etti. Zira o tarihte Kırşehirden mil- letvekili seçilerek siyaset alanına a- tıldı. 1946 dan 1950 yılına kadar mem- nen bir milletvekili olarak vazife gör- leketinin dertleriyle hakkıyla ilgile- kaide diye almak nasıl hukuki sa- yılabilir? Zira, bir elin beş parmağı bir değilken binlerle mahkümun hep aynı tiynette kimseler ( olabileceği hatıra getirilemez. Ciddi olarak gö- rülen, bugünkü toplum içinde böyle bir Meclis tasarrufunun Ur takım tahrikçi hasta ruhların dışında hiç kimseyi rencide etmediği ve başka manalara çekilmediğidir. Şimdi, bugünkü hayatımız ve yarınki hayatımız için bir noktanın hatırda tutulması lâzımdır. Hiç kimseye, toplumda haksızlık yapıl- dığa inancını, hissini overmemek lâzımdır. o Haklılığın ve haksızlığın insanların şahsi ez göre de- giştiği muhakkaktır. Ama bunların üstünde umumi kaideler vardır. He- le haksızlık, ama politikayla ilgili, tartışma konusu meselelerde değil, insanide duygularını hedef tutan meselelerde haksızlık, elinde kuvvet tutandan gelirse büsbütün tepki ya- par. Akıllı idareler, akıllı cereyan- lar onlardır ki tepeden tırnağa ken- dileriyle birlikte olanları bu tepki- yi yaratmak suretiyle yanlarından uzaklaştırmazlar, okarşılarına al- mazlar Çok ümit edilir ki bir milletve- kilinin reddettiği bu tasarı dört par- tinin yetkilileri tarafından benim- senir ve teknik sebep ortadan kal- dırıldıktan sonra Meclise getirilir. Söze kulak veriniz : Bu, toplu- mun bir ihtiyacına tekabül etmek- tedir! dü. Fakat 1950 seçimlerinde C.H.P. kaybedince Kurutluoğlu da seçileme- di ve 22 Mayıs İ950 den itibaren asli mesleğine döndü. Avukatlığa başladı. Konya sokaktaki İşkur handa bir yazıhane tuttu ve çalışmağa koyul- du. Kurutluoğlu için asıl başarılı dev- re bundan sonra ki devredir. e Kuv- vetli hukuk bilgisi, tesir edici görü- nüşü ve kalın, mütehakkım ses tonuy- la davalar zincirinin ohalkalarından kendine bir büyük şöhret yaptı. Ce- zacıydı. ma Kurutluoğlu için asıl şöhret basın davalarına girmesiyle başla- mıştır. Zira Kurutluoğlu D.P. iktida- rının mağdur ettiği basın mensupla- rının davalarını aldı ve onları zin- dan köşelerinden kurtarmak için canla başla uğraştı. Kurutluoğlunun ilk basın davası Ulus gazetesi mesul- lerinin mahkemeye verilmesiyle baş- 13