TİYATRO “Ağaçlar Ayakta Ölür" İflâs eden "yaşama sevinci" sızlığı üzerine acımayla, şefkatle e- ğilen, onu hiç değilse avutmıya çalı- şan iki şair... Devlet Tiyatrosu bu iki önemli şairin iki yeni oyununu, hiç ara vermeden, arka arkaya sahnesi- ne çıkarmakla bu alana sızmış olan ilk ışıklan hayli kuvvetlendirmiş, bu alanı aydınlığa kavuşturmuş oldu. "Ağaçlar Ayakta Ölür"de Caso- na, umudunu yitirmiş, yaşamaktan bıkmış, kurtuluşu canına okıymakta bulmuş insanları yeniden hayata bağ- lamayı amaç edinen bir "Yaşama Se- vincini Yükseltme Enstitüsü" haya etmiş... Bu enstitü, böylelerini gözlü- yor, onları avutuyor, onlara umut veriyor. Hem, kuru sözle değil. Onla- ra "kaybettiklerini" yeniden "buldu- rarak", "kazandırarak"... Bu iş için enstitünün elinde hokkabazından yan sını biliyorlar. Penceresi önünde her gün, aynı saatte beliren güzel kızı beklemiye alışan mahküm, bu dünya- da iyilikten başka birşey düşünmeyen erkekler de bulunabileceğini (o gören gençkız, artık canlarına kıymaktan vazgeçiyorlar. Varını yoğunu bir yan- kesiciye "çarptıran" talihsiz, parası aynı şekilde kurtarılıp geri getirilin- ce, yeniden canlanıyor. Enstitü, son tünlerinin bütün mutluluğunu, yirmi yıldır görmediği serseri ve ahlaksız torununu, özlediği gibi doğru yolu bulmuş, meslek sahibi namuslu bir adam olmuş görmenin sevincine bağ- TÜRKOFİS Tel : 119022 AKİS — 87 84 layan bir Büyükanneye de -Büyükba- banın yardımıyla ve yalandan da ol- sa- bu sevinci tattırmak istiyor. Ama Büyükanne çok uyanık, çok duygulu, gözünden hiçbir şey kaçmıyan bir ihtiyardır. Öldü sanılan hakiki toru- nu serseriliği ve (o ahlâksızlığı daha da ilerletmiş olarak karşısına dikil- diği zaman, acı gerçeği değil, o tatlı yalanı benimsemekte tereddüt etmi- yor. Bunca iyi niyetle kendisini o se- vindirmeye çalışanlardan yana oluyor, da bu mutluluk oyununa katılıyor, hatta bu oyunun gerçek kahramanı oluyor. İçinden ölüyor belki, ama bu- nu belli etmemeğe çalışıyor. Sahnedeki oyun "Ağaçlar Ayakta Ölür", Yeni Sah- nede ahenkli ve kuvvetli bir kad- royla; iyi, hatta çok iyi oynanmakta- Ahmet Evintanın sahne düzeni "giriş", Enstitü çalışmala- rını tanıtma bölümü olan |. perdenin otomatik ziller, ışıklar, gizli kapılar- la yüklü fantastik havası bir yana bırakılırsa- genel Olarak İsabetlidir. Birinci perdenin seyircide merak, ilgi uyandırmak gibi bir amaç güttüğü meydandadır. Ama o perde ile öbür perdeler arasındaki - dekor, oyun, ifade, hava gibi unsurların meydana getirdiği- üslup farkı gene de yadır- ganıyor. Sahneye koyucu için bütün güçlük, biraz da metinden gelen, bu ayrıntıyı en az hissedilir şekilde bir- leştirmek, bir üslüp bütünlüğü için- de eritmektir. Bu olamamışsa, biraz da, birinci perde için -öbür perdelerin kaldıramıyacağı kadar modem, hat- ta amerikanvâri- bir dekor ve akse- suvara gidilmiş olmasındandır. Oyuna gelince, Büyükannede, çok- tanberi sahnede görülemeyen Macide Tanır, "Öteye Doğru"dan, "Batak"- tan ve "Nora"dan bu yana en güzel, en değişik ve en tesirli kompozisyo- gidenler değerli sanatçıyı, süre, Büyükannenin son sahnede ge- çirdiği ve ulu ağaçlar gibi sarsılma- dan yediği o büyük şokun tesiri altın- da bulabilirler. Zamanımızda zisyonu her halde kolay unutulmıya- caktır. Öbür rollerden Gençkızda Gülgün Kutlu, duygu ve ifade bakımından, Macide Tanırı yakından tâbibeden, onun yarattığı havayı adeta tamamlı- yan bir oyunla, gerçek bir başarıya ulaşmıştır. Karşısında Nihat Akçan, enstitünün müdürünü ve Büyükanne- nin sahte torununu itinalı, ölçülü ve sevimli bir oyunla (o canlandırmıştır. Büyükbabada Attila Eldem, o serseri Torunda Semih Sergen, Kâhya Ka- dında Meliha Aknar, inandırıcı tipler çizmişlerdir. AKİS, 19 ŞUBAT 1962