SOSYAL Tarım Yanlış hesap ve Bağdat Bitirdiğimiz haftanın içinde, bir yanlış hesap hemen hemen Bağ- dattan çevrildi ve çok geniş bir kütlenin ferahlık duymasına yol aç- tı. Yanlış hesap 193 sayılı ve ziya- desiyle meşhur Gelir Vergisi Kanu- nunun zirai gelirlerle alâkalı hüküm- leridir. Bu hükümleri Mart başından itibaren tatbik edilecekti. Kabul edi- len değişikliğe göre, yeni hükümler kanunlaşıncaya kadar zirai kazanç- lardan vergi alınmayacaktır. Mem- leket umumi efkârına hakim kana- aat ve kuvvetli cereyan her vatan- daşın takati nisbetinde mutlaka ver- gi vermesi olduğu halde, bu deği- HAYAT şiklik müsbet ve makul karşılandı. Ancak, hareketin doğruluğunu kabul edenler, politikacıların işi sürünce- mede bir: zirai kazançları çık- maz ayın son çarşambasında vergiye tâbi tutmaları endişesini izhardan da geri kalmadılar. Buna karşı, Hü- kümet ve Basın dikkatli, tedbirli, u- yanık bulunmak zorundadırlar. Şurası bir gerçektir ki Her yeni vergi, onun mükellefi haline getiri- len zümre için tadsız bir hâdisedir. Evvelâ cepten para çıkacaktır. Bu- nun yanında, bir çok çapraşık muame- le zaman ve emek alacaktır. Çifti sürüp çubuğu yakmak varken, bir de vergi ödemenin ziraatçileri memnun etmeyeceği tabiidir. Bu milli olmak- tan ziyade beşeri bir davranıştır. Nitekim bu yüzden, daha zirai ka- zançların vergilendirilmesi temayü- Tarlada çalışan çiftçi Kitabı olacak 23 lü başgösterdiğinde mukavemet te- şebbüsleri olmuştur. Ancak, ortada k açık 'bir haksızlık bulunduğun- dan prensibe itiraz kolay olmamış- tır. Büyük zirai kazanç sahipleri he- men "Canım, biz hiç vergi ödemeye- lim demiyoruz” bayrağını ellerine almışlar ve işi yokuşa sürme yolunu tutmuşlardır. Söyledikleri (arasında haklı noktalar da olduğundan, bun- ların taraftar bulması güç olmamış- tır. Fakat M. B. K. idaresi, sadece vergi politikası (bakımından değil, sosyal adalet açısından da fikrinde ısrar etmiş ve kanun çıkmıştır. Ancak, tatbikatın hazırarışıda bir büyük hata yapılmıştır. leri zirai hususiyetlerden pek, de ha- berdar bulunmayan maliye uzmanla- rı kaleme almışlar ve maliyeci gö- züyle vergi tarhına kalkışmışlardır. Bunun yanında, vergi mükellefi ha- line getirilen kütlenin şartla- rı hemen hiç kaale alınmamış, sevi- yesi göz önünde Pr eee Geniş çoğunluğuyla köylü olan bu zümre- ye yeni mükellefiyetler yüklenirken bunların altından kalkabilip kalka- mama imkânları lâyıkı veçhile dikka- te alınmamıştır. Bu yüzdendir ki, hiç vergi istemeyenler kendi ekmeklerine yağ sürüldüğünü O farketmişlerdir. Kanunun Mir kabiliyeti bulunma- dığı hem görülmüş, o haksızlıklar İhtiva ettiği anlaşılmış ve a im mesi lüzumu ortaya çıkmıştır. Bazı aksaklıklar Evvelâ, defter tutma zorluğu hemen herkesi ayağa kaldırmıştır. Gelir yük şehirlerde bile tek tük mevcut- ken tarım bölgelerinde, küçük top- luluklarda bunları ele geçirmek aya gitmekten Zor iştir. Halbuki, yıllık hasılat tutan 100 bin liradan aşağı olan çiftçilerin kazançları götürü gider esasına göre tesbit olunacak- tır ama, 100 bin lira veya daha faz- la hasılat gerçek kazanç esasına gö- re vergilendirilecektir. 100 bin lira- lık hasılat ise, rakkamın ilk nazar- da yüksek görünmesine rağmen bi- zim ölçülerimizle olağanüstü o değil- dir. Zira işletme hesabı tutmak bu hasılat tutarını bulan çiftçileri ha- kikaten pek zor durumda bıraka- caktır. Ayı şekilde, "Gerçek ve ki usulde hasılat”, "Gerçek ve götürü sulde giderler", "Bilanço esası" “Zirai kazançlarda asgari kazanç esas" gi- bi fasıllarda da fazla miktarda "ma- sa başı kokuşu" mevcuttur. Bunlar tatbikatta, basta Maliye mekanizma- adeletsizlik unsuru haline getirecek- tir. Tıpkı başka bir çok sahada oldu- ğu gibi vergi ödememek akıllılık, ö- AKİS, 19 ŞUBAT 1962