Orhan Mersinli vazifesi başında Çalışkan cettepe Çocuk Hastanesindeki vazi- fesinden istifa ettirilip İstanbula ev aramaya gönderilmiştir. Ayşe Sar- per İstanbulda henüz müsait bir ev bulamamıştır. Bulur bulmaz telefon- İstanbul milletvekili listesinin başın- da bulunmaktadır. Ne var ki, eşi se- çilse bile bayan Sarper İstanbulda kalmağa kararlıdır. Ancak, o ayine-i devranın ne göstereceği hiç bilinme- mektedir ve yapılan denklerin açıl- ması o kadar zor değildir. Üner ailesi: Başkan Gürselin ilk ka- binesine aldığı Prof. Ragıp Üner, e- vini Ankaraya nakletmediği için, ai- lesi, 15 Ekim seçimlerini dört gözle beklemektedir. Zira Sağlık Bakanı Üner, seçimleri tâkiben İzmire, mua- yenehanesine ve İzmir Tıp Fakülte- sindeki kürsüsüne dönecektir. Bakanlık vazifesi verilir verilmez başkente gelerek bir dost evinde sa- yılı günleri geçirmeğe (başlayan Ü- nerlerin bu misafirlikleri, o bitirdiği- miz hafta sona erme belirtileri gös- terdi! Politika ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan oÜnerler yol ha- zırlığına giriştiler. C.K.M.P. Mızıkçılığın uvertürü İri yarı, gri elbiseli adam, elindeki ay bardağını şöyle bir tarttı, sonra büyücek bir yudum alarak konuşmağa başladı. "— Efendim, muazzam bir di kalabalık." Arkasına yaslandı ve devam et- tiz AKİS, şey- 16 EKİM 1961 Adam "— Sanki denizdi mübarek... Alabildiğine kafa deniziydi..." Küçük ve loş odadakiler birbirle- rine baktılar. Odanın dip tarafına konulmuş masanın başında oturmak- ta olan kalın kaşlı zat, kaşlarını hafifçe çattı. İri yarı adam durmadan konuşuyordu: "— Zaten, bizim namaz kıldığı- mız camiin cemaati bol olur." Ankara Radyosunun, Bölükbaşı- nın huylarına ve mizacına alışık ol- mayan müdürü Nusret Altuğ ile yanındakiler bu garip adama hayret- le baktılar. Vazifeleri icabı son gün- lerde bütün partilerin liderleriyle te- mas imkânını bulmuşlardı. Ama, Bö- lükbaşı kadar hafifine rastlamamış- lardı. Sanki, o iri yarı vücudun içi- ne helion gazı doldurulmuştu. Buna mukabil, hâdiseden haberdar olan gazeteciler güldüler. Bu, C. K.M. P. nin kerameti kendinden menkul lide- rinin bir eski âdetiydi. Etrafını tesir altında bırakmak için böyle palavra- ları sık sık atar ve sonra muhabir- lere: "— Yazdınız, değil mi? Deniz gibi in belirtin. Aman efendim, ne kalabalıktı o.. Görülmemiş şey.." di- ye, bıktırıncaya kadar ısrar ederdi. Hâdise, bitirdiğimiz haftanın son- larında birgün Ankara Radyoevinde, Müdür odasında cereyan etti. Çenesi çevik lider, partisi adına bir konuşma yapmak üzere Radyoevinde bulunu- serin sonbahar akşamı yanında Kadircan Kaflı M. P. li aday olduğu hal- de Radyoevinin holünde darbukacı Hüseyin İleri tarafından karşılanıp iltifata mazhar olduktan sonra, doğ- YURTTA OLUP BİTENLER ruca Radyoevi Müdürünün odasına çıkmıştı. Çenesi çevik liderin konuş- maları hâdise yaratan cinsten oldu» ğu için başta Müdür Nusret Altuğ, Rodyoevi idarecileri kendisini ome- rakla bekliyorlardı. o İrikiyım o li- derin o akşamki konuşması 19.20'de başlıyacak ve 10 dakika sürecekti. Erkenden Radyoevine damlayan lide- rin heyecanı tamdı. Saat 19.16'da ye- rinden kalktı ve meşhur 4 numaralı stüdyonun yolunu tuttu. Bölükba- oğlu vardı. ğunda, bir hanım spiker beş dakika- lık bir müzik programım henüz anons etmişti. İrikıyım lider büyük mikro- fonun bulunduğu kısımda madeni bir, sandalyaya oturdu ve beklemeğe ko- yuldu. Sıkılmış olacak ki, önünde du- ran sürahiden bardağa bir miktar su koydu ve içti. Bu sırada müşahit ü- ye Cemal Köseoğlu, radyo konuşma- sına dair zaptı hazırlamıştı. Zaptın tek boş kalan kısmı, ("konuşmanın konusu" kısanıydı. Köseoğlu son de- rece nâzik bir ifade ile yavaşça So- runca, irikiyım lider: " Bazı isnatlara cevap verece- gim" dedi. Zaptın boş kalan kısmına, "Bazı isnatlara verilen cevaplar" yazıldı ve işaretiyle birlikte, irikiyım lider makina gibi konuşmağa başla- dı. Bölükbaşının konuşması tamamen hücum mahiyetini taşımaktaydı, Bölükbaşı, hayaller içinde yüzdü- günü bir defa daha belli etti. Aman efendim, öyle yaman bir adamdı ki herkes kendisiyle meşguldü. Herkes kendisine komplolar kuruyordu. O bir aslandı. Öldüğüne dair rivayetler çı- karıyorlardı. -Bunu duyan da bir ken- disiydi-. Herkesin ondan ödü patlı- yordu. Bir konuştu mu, sanki zelzele oluyordu. Bu yüzden de, C. H. P. ve onun Bakan sandalyasında oturan ba- zı mensupları ve adayları, Bölükbaşı- nın radyo konuşmalarını sabote etmek için bir tertip hazırlamamışlar mıydı? Ama buna Yüksek Seçim Kurulu meydan vermemiş ve Bölükbaşıyı ko- nuşturmuştu! Çenesi çevik lider bü- tün bunları nevi şahsına münhasır telâkatiyle açıkladıktan sonra o suç- luların isimlerini de verdi: Baş suç- lu, İhtilâl Kabinesinde Basın-Yayın Bakam bulunan C. H. P.li Sahir Kurutluoğluydu. Ötekiler ise, C. H. P. nin Adana milletvekili adayı oBe- kir Tünay ve onun hususi kalem mü- dürü Mehmet Özer idi. Radyo dinleyicileri o gülmekten kendilerini alamadılar. Bu, pek basit bir taktikti. Bölükbaşı, muhtemeli hazimetinin kılıfını şimdiden hazır- lıyordu. Ankara Hiltondayken o her 21