naktaydı. Conrad Wolfun bu yeni filmi-daha önce Rusların da füme aldıkları- babası yazar Fredrich Wolf un bir tiyatro oyunundan sine- maya aktarılmıştı. "Profesör Ma- melooh"da anlatılan, Yahudi bir Alman operatörünün Hitlercilere inanmayışıyla kendi liberalizmiydi. Rejisör Conrad Wolf-belki de Mosko- va gibi festivale katılmak amacını güttüğünden-söyleyeceklerini | hırslı ve sert bir edayla veriyordu. Ama bütün bu hırslı ve sert edası- na karşılık eserinin -sinema olarak- yine de güzel olan bölümleri de yok değildi. Ne yazık ki filan, hikâyenin tamamı uzun uzun karşılıklı konuş- malar ve konuya göre gereği olma- yan fikirlerin doldurulmasıyla değe- rinden düşürülmüş ve ağırlaştırılmış- tı. Moskova Festivalinde bir Keneto Shindo'nun "ile" adlı filmi de olma- mış olsaydı yarışmanın blânçosu bü- yük bir zararla kapanacaktı. 195. yılı Cannes Festivalinde gösterilen ve o günden bu yana kolay kolay u- nutulmayan "Hiroshima Çocukları"- nın bu ünlü yaratıcısı, sesli sinema- nın doğuşundan bu güne pek az de- nenmiş bir yolu seçmişti. "ile"nin en büyük özelliği, herhangi bir kar- şılıklı konuşmadan yoksun oluşuydu. ilm süresince kahramanlarının ses- leri yalnızca iki defa işitiliyordu. Bi- rincisi bir mutluluk çığlığı, ikincisi ise bir ıstırap çağırısıydı. Hikayenin tek yorumu müzikle yapılıyordu. Zor ve çapraşık görünen bu yolu seçme- sinin nedenini rejisör Shindo bir ko- nuşmasında şöyle (açıklamaktadır: “Yeni filmim ile ile beyaz perdede köylülerimin toprağa karşı giriştik- leri savaşlarını anlatıyorum. Bu ses- siz ve korkunç savaşı anlatmakta kelimeler pek zavallı (o kalıyorlardı. Ben de bu zavallılığı yenebilmek için filmimi sessiz olarak çevirmeye karar verdim. Köylünün O açıklıyamıyacağı duygularını anlatmak için en iyi yol buydu." Bir bakışta insana inandırı- cı gelmeyen bu fikir çevresinde tar- tışmak her zaman mümkündür ama, Shindo'nun filmi festival filmlerinin üstünde ve ayrıca büyüleyici bir gü- zellikteydi. Böylesine şiirleştirilmiş bir sinema eseri daha bulup göster- mek kolay birşey olmasa gerektir. Shir onun filmi hem korkunç güzel- likteki bir şiirliliğe ulaşmış ve hem de sesli filmin doğuşundan bu yana, montajda da erişilmemiş hatırı sa- yılır bir kudrete varmıştı. 34 SPOR Teşkilât Galeriye biir! ami bir nöbettir. Şimdi nöbeti rediyoruz" dedi ve dalgın dalgın karşıya baktı. Yanyana sıralanmış resimler yi- ne dikkatini çekmişti. Bu seferki di- gerlerinden farklıydı. Başını sola çe- virdi, resimler devam ediyordu. Ar- kasına döndü, resimlerin son sırasını gördü. Sonuncusu Faik Gökaya aitti ve yanında diğer çerçevelerin büyük- lügünde bir çerçeve alacak kadar yer kalmıştı. Altı saat önce görevinden istifa eden Futbol Federasyonu Baş- kanı Muhterem Özyurt, bu boşluğa dana dikkatle baktı. Birkaç gün son- ra bu boşluk ta dolacaktı. Futbol Federasyonunun, daha önce federas- yon başkanlığı yapmış şahısların re- simlerinin asılı bulunduğu küçük o- dalarından birine gelenler, Özyurtun resmini de bu boşlukta göreceklerdi. Geride bıraktığımız haftanın ikin- ci yarısında, cuma günü istifa eden Kurmay Albay Muhterem Özyurt, bir yıl önce Federasyona Başkanlığına (o getirilmişti. (o Bir yıl müddetle prensiplerine bağlı kaldı, ama hatalarım kabulden çekinmedi. Bundan bir süre önce, Merkez Da- nışma Kurulunun kendi kararım de- giştirerek federasyonun çalışma pro; ramını bozması sonucunda istifa et- miş; fakat istifası oOnaylanmamıştı. Ancak, iyi biliyordu ki, Danışma Kurulunun kararının uygulanması çok büyük güçlükler çıkaracaktı. Nitekim, Toprakspor ve Adana De- mirspor takımlarının yaptıkları mü- racaat, Beden Terbiyesi Genel Mü- dürlüğü yetkililerini şaşırttı. Çünkü iki takım baraj maçlarının tekrarını istiyorlardı. Halbuki transfer ayının sona ereceği ve yeni milli lig sezonu» nun başlıyacağı bir sırada böyle bir tekrar imkânsızdı. Klüpler itirazla- rında dayatınca, Genel Müdürün ka- rarsızlığı daha da arttı, Önce itirazın görüşülmesi için Merkez Danışma Kurulunun" toplantıya çağrılacağı a- çıklandı. Ancak, toplantı günü den Terbiyesi Genel Müdürlüğüne Danışma Kurulu üyelerinden sâdece Prof, Rasim Adasal geldi. Bir tek Adasal ile karar alınamıyacağı mu- hakkak olduğu için Danışma Kuru- lunun toplantısı bu şekilde suya düş- tü. Fakat cevaplara, menfi de-olsa, bir karşılık verilmesi gerekliydi. U- zun bir bekleyişten sonra Beden Ter- biyesi Genel Müdürü Bekir Silahçı- lar, geride bıraktığımız hafta içinde ateşli bir demeç, verdi. Demeç baş- tan sona, Futbol Federasyonu Baş- kanı Muhterem Özkurtu hedef tutu- yordu. Silâhçılar, Özkurtu görev bil- memekle, üst makamları töhmet al- tında bırakmakla suçladı ve "bunla- rın hesabı sorulmuştur" demekten de çekinmedi. Bunlar, Genel Müdürün Özyurt aleyhinde bu görevi yaptığın- dan beri kullandığı ilk sözlerdi. Si- lâhçılar ayrıca, mesuliyeti'Genel Mü- dürlükten atmak için, kararı Futbol Federasyonunun vereceğini, tatilde bulunan Danışına Kurulu üyelerini toplamanın imkânsız (bulunduğunu da bildirdi. Aslına rücü pyvamat gerçekten çok sertti. Spor- la ilgili herkes, bu beyanattan sonra, Genel Müdürle Futbol Fede- rasyonu Başkanının anlaşmalarını imkânsız gördüğü için, her an bir is- tifa beklemenin doğru olacağını ileri sürüyordu. Tahminlerde pıl dığı görüldü. Muhterem Özyurt, bi- tirdiğimiz hafta içinde, perşembe gü- nü, "İstifa etmeyi düşünmüyorum" demesine rağmen, cuma sabahı istifa mektubunu Devlet Bakam Sıtkı U- laya verdi. Aynı sabah birkaç gaze- tede Özyurtun görevinden affedildi- ğine dair haberler çıktı. İstifanın bu haberlerle bağlantılı olacağı muhak- kaktı. Özyurt, Genel Müdürle anlaşa- mıyacağına inandığı için fahri göre- vinden ayrılıp, asli görevi olan as- kerliğe dönüyordu. İstifa derhal ba- sına açıklandı ve Devlet Bakam Sıtkı Ulay. aslında Muhterem Öz- yurtun üç gün önce' istifa ettiğini de bildirdi. Bu şekilde, bir suredir bek- lenen istifa gerçekleşmişti. Özyurt, aynı gün yaptığı basın çanlar ama istifasının sebebini a- çıklamak istemedi. Salı günü yapıla- cak toplantıda, gerekirse, herşey a- çıklanacaktı. Üzgün olduğu her ha- reketinden belliydi. Ancak bu üzün- tüsü daha çok prensiplerini kabul ettirememesinden, o dolayısıyla Türk sporuna İstediği şekilde hizmet ede- memesinden ileri geliyordu. Bu ara- da, birçok işi de yarım bırakarak ay- rılıyordu. Ayrılmasa dahi, prensip- lerine uyacak şekilde görev yapaca- ğına inanamıyordu. Veda konuşması kısa sürdü. Son sözleri: du. Muhterem Özyurt için bu görev burada bitmişti. O artık herzaman- ki görevine devam edecekti. Üzerin- deki askeri elbisesine bir daha bak- tı, sevinci arttı. Çünkü asıl görevini bir daha hatırlamıştı. AKİS, 31 TEMMUZ 1961 - Bu görev de burada bitti" ol-