Bacakları titriyordu, Nihayet daya- namadı: "— Ya apamıyacağım efendim. Be- ceremiyeceğim. Müsaade (o ederseniz yazılı bırakayım..." dedi ve elindeki kâğıt tomarını Divan Kâtibine ver- di. Savunmaların Ziyadesiyle eğlen- celi kısmı, bay Yüzde Onun konuş- tuğu kısımdı. Zorlu son derece nük- tedan bir diplomat olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Efendim, politi- kaya girmişti. Girmesiyle, dedikodu oklarının üzerine çevrilmesi bir ol- muştu. Esasen büyük politikacıların hepsine aynı hücumlar yapılırdı. Bü- yük Frederick ve Lincoln de dediko- duya hedef olan devlet adamları ara- sındaydılar. Hattâ ve hattâ Ameri- kanın kurtarıcısı Washington için bi- le neler söylenmişti! Ee, kendisi için de elbette ki söylenecekti. Şu dün- yada Ağa Hanın otomobilinin üzerine bin tane yalan düzülmüştü. ( Zorlu gibi bir diplomatın üzerine düzülme- yecek miydi ? Adamın otomobilinin resmi çekilmiş, Zorlunun otomobili diye gösterilmişti. Zorlu savunmasında bunlara te- mas etmesinin sebebini (Başsavcının iddianamede kendisinden "midesin- den yakalanmıştır" diye (o bahsetme- sine bağlıyordu. Yoksa bahse değer konular değildi. Kaldı ki, kendisinin midesinden şikâyeti de yoktu. Ömrü- billâh ne yemişse, öğütmüştü!.. Salim Başol Sabırlı bir adam AKİS, 31 TEMMUZ 1961 Ağlamaklı Sesler A. Hamdi Sancar A Seni saat sekiz olup ta radyolar açıldı mı, bir takım ağlamaklı sesler kulakları dolduruyor. O kadar ki, neredeyse dinleyenlerin bile ağlayacağı geliyor. Gözlerin önünde talihsiz kader kurbanları, babasız yavrucuklar, karalara bürünmüş dullar canlanıyor. Terennüm edilen, sâdece masumiyetler, sâdece masum oylardır. Hep inanarak verilmiş, hiç farkına varılmaksızın verilmiş, hep iyi niyetle verilmiş masum oylar! Bunlardan dolayı mı, şu boyunlara ip geçirilecektir? Günah olmaz mı, çık olmaz mı? Reva mıdır bu, bu ağlamaklı seslerin melek sahiple- rine a A seslerin melek sahiplerini bundan onbeş ay önce tanıma- yanlar için, şefkat ve merhamet hislerinin uyuşturucu tesirlerine kapıl- mak kolaydır. Ama düşünmek lâzımdır ki, şimdi böyle konuşan Ahmet Hamdi Sancar 1960 yılının baharında dünyaya dunum attıran bir kaba- dayıydı. Nusret Kirişçioğranun ağzından sâdece tehdit dökülüyordu. Bahadır Dülger, kendi meslekdaşlarına dahi her cefayı reva görüyor, bir Basın Himmler'i rolünü şevkle, şevkle yapıyordy. Hepsini bir kena- ra bırakınız, dünyaya pek geç gelmiş bir yeni Neron tipi yaratan Adnan Menderesin bugünkü ağlamaklı sesinin tüyleri diken diken etmemesine imkân mı vardır? Bu ağlamaklı sesler, alındıkları tellerde sıkı sıkıya muhafaza edil- meli ve politika hayatına yeni yeni kabadayılar çıktığında millete din- letilmelidir. Millete dinletilmelidir ki millet, onlara mukavemetin ne de- rece kolay olduğunu ve her işin "fertlerin medeni cesareti"ne bağlı bu- lunduğunu hatırlasın Tarihte, bizim D.P. takımıma marifetlerini yapmış iktidar takım- ları yok değildir. Ama bunlardan hiçbiri, bizimkiler kadar alçak çıkma- mıştır. En kötüsü içinde bile başım dik tutanlara rastlanmıştır. Bizde ıkan, bir kaç şirretten Başkası olmamıştır. Şirretliğin ise kahram: lıktan fersah fersah uzak bulunduğu herkesin bildiği gerçektir. arın, ağırından köpük saçarak bu milleti baskı altına almaya kal- kışacaklar yeniden belirirse, bunların iki kadeh parlattıktan sonra kara- cüppelisinden meşum kalem sahiplerine, bunak ve sağır politikacısından sokak çocuklarına herkese meydan okumaları bugün Yassıada Saatinde yükselen ağlamaklı sesler sayesinde sâdece komik, sâdece gülünç bulu- nacaktır. D.P. nin iktidar takımı sokak külhanbeylerinden devlet ada mı değil, düpedüz adam dahi çıkmadığının, çıkmayacağının bir delili olarak tarihimizdeki ibret levhalarının en manalısını teşkil etmiştir. Zaten, türk toplumuna tek hizmetleri de budur! 21