Haftanın İçinden Bağdattan Dönecek Hesap Partiler a seçim demenin teşkilat demek olduğu bir gerçektir. C.H.P,, itibarının bu memlekette en düşük okluğu 1954 yılında sırt yaygın bir teşkilâta bulundu- gundan dolayı üç buçuk milyon oyu derlemeye muvaf- fak olmuştur. Bu, elbette demek değildir ki C.H.P., teş- kilâtı marifetiyle üç buçuk milyon oy sağlamıştır. Teş- kilât sağlaman. Teşkilât derler. 1950 - 54 yılları arasın- da C.H.P. nin pek talihsiz bir muhalefet yapmakta ol- ması neticesi bu parti milletin gözdesi değildi ama, Tür- kiyede üç buçuk milyon müşterisi mevcutta. Çeşitli se- beplerden dolayı partiye olan bağhlıklarını muhafaza etmiş bulunan bu kütlenin oylarını C.H.P., sağlam bir teşkilât olduğundan dolayı başarıyla sandıklara aktara- bilmiştir. Şimdi, yeni partilerin teşkilât kurma yarışını sey- rediyoruz. Bu yarışta, haklı veya haksız, bir takım ha- reketleri, bir takım sözleri yadırgıyoruz. Bunların için- de bizi tedirgin edenler oluyor. Belki de bazılarımız po- litikayı fazla semavi bir saha saydığımızdan küçük he- saplar, basit taktikler, aşağılık demagoji ağırımıza gi- diyor. Hele, biraz fazla evhamla pek tehlikeli addedi- lebilecek sahalarda at oynatmaya, pala sallamaya kal- kışanlar olunca üzalüyoruz, sinirleniyoruz. Bunların, demokrasi oyununun tabii icaplarından olduğuna neden- se unutuyoruz. Unuttuğumuz başka bir nokta De- mokrasinin, bütün kusurlarına rağmen en faziletli rejim olduğu ve Türk milletinin, bütün eksiklerine rağ- men son derece sağlam bir sağduyuya sahip bulundu- gunu 1945'ten bu yana ispat ettiği oluyor. Eğer bu asıl mühim gerçeği hatırdan çıkarmazsak, partilerin teşki- lât kurma yarışını gönül ferahlığı içinde ve hattâ tadını alarak seyredebiliriz. Tepemizde bekleyenin ekmeğine yağ sürecek olan, bizim telâşlanmamız ve itidalimizi kaybetmemizdir. Tarihte bir çok demokrasi odejenere olmuşsa gerçek sorumlular sorumsuz politikacılar de- gil, soğukkanlılıklarını muhafaza edememiş kudret sa- hipleridir. Açıklık rejimlerinde devlet adamlarının. Ur tek pusulası olmak gerekir: Tahammül! Gemiler, o pu- sulanın gösterdiği istikametten kaptan ayrılınca batar. O istikametten ayrılmadı mı, gemi mutlaka selâmete çıkar. Bugün, bir zümrüd-ü anka kuşu yeni kurulan baş- lıca iki partinin liderlerinin rüyasına girmektedir. Bun- lara bakılırsa, son seçimlerde D.P. nin bilinen ve bilin- meyen usullerle aldığı dörtbuçuk milyon oy -Suzan Sö- zenln meşhur romanının adıyla- bir Sahibini Bekleyen Kadın gibi muallâktadır. Ona şirin görünüldü mü, o okşandı mı, ona kompliman yapıldı mı bu dilber hatun kendisini hemen Y.T. P. veya TA. P. rumuzunu taşıyın partinin kucağına t nın pek çok kimseyi irkilten " "Türkiyede kuyruk ve dü- şük yoktur" sözü böyle bir inancın icabıdır. Sayın Ay- dın Yalçının pek az kimse tarafından görüldüğü için pek az akis bırakan, fakat mahiyet itibariyle T.A.P. nin sayın liderinin demecinin aynı olan başyazılarında yap- tığı basit demagoji bu ümidin neticesidir. İki yeni parti batarı şanslarını kuyruklara ve düşüklere şirin görün- mede gördüklerinden zümrüd-ü anka kuşu avında sa- --- Bölükbaşıya ciddi rakip kesilmişler, bu yüzden de ümüsnala- AKİS, 13 MART 1961 Metin TOKER çoktan hükme bağlanmış bir takım eski tartışmalarda Menderesin itibarını kaybetmiş tezlerini meşale diye ele almışlardır. Sayın Yalçına bakılırsa Menderesin -bugün sıkıntısını omuzlarımızda çektiğimiz- ekonomi politika- sı bir şaheserdir. Demokrasimizin dejenere olmasına ise, ah o İsmet Paşa veC.H.P. yok mu, onların tutum- ları sebep olmuştur. Sayın Gümüşpalanın partisinden gelen sesler de, bunlardan farksızdır. Tıpkı, sayın Bö- lükbaşının organı Kudretin herkesi her gün inandırmak istediği hususlar gibi.. İki yeni parti bu davranışlarının meyvalarını da almaktadırlar: Eski D.P. militanları iki yeni teşekkül arasında taksim olmaktadırlar. tâbirle kılıç artıkları ise -yahut pala artıkları- C.K.M.P.. de başlarım sokacak Ur yer bulmaktadırlar. Siyasi partiler için teşkilâtın seçimlerde önemli bir yer tutması, siyaset hayatımızın bu havarilerini bir yanlış hesabın kurbanı yapmaktadır. Bu siyaset hava- rileri, frenklerin dediği gibi "ağaçların yüzünden or- manı görememekte" dirler. Zannetmektedirler ki sağ- ladıkları üç nalla bur attır ve iş dördüncü nala kalmış- tır. Halbuki aslında, ellerine geçirdikleri bir naldır ve dana üç nala bir ata muhtaçtırlar. Politikada hayaller gerçeklerle karıştırıldı ve gözler olanı değil de olması arzulananı gördü mü salim neticeye varma imkânı za- ten ortadan kalkar. Sayın Gümüşpala veya sayın Yal- çın değil ama, onların partilerinde bulunan ve memle- ket realitelerini bir zamanlar pek âlâ görebilen kimse- lerin bir parti kurar kurmaz nasıl olup ta şeşi beş gör- meye başladıklarım anlamak hakikaten zordur. O dört- buçuk milyon oy, 27 Mayısta ihtilâl değil de seçim ya- pılsaydı mevcut değildi. 27 Mayısta ihtilâl değil de se- çim yapılsaydı C.H.P. rahat bir ekseriyetle iktidara ge- lecekti ve bu millet kendisini aldatan Bayarla Mende- resi sandık başında temize havale edecekti Zaten D.P. nin, hazırlandıklarını bizzat Bayarların, Mendereslerin ve arkadaşlarının Yassıadada itiraf ettikleri seçimi Ur türlü göze alamamasının, evvelâ Tahkikat Komisyonuy- la son demokrasi kırıntısını da yok etmeye teşebbüsü- nün sebeb-i hikmeti budur D.P. teşkilâtı, Bayarla Men- deres seçimle düşmeyi göze alıp milleti sandık başına çağırsaydı, şüphe yok bir kısım oyu derleyecekti. Ama bu, asla dörtbuçuk milyon oy olmayacaktı. Seçim ya- pılsaydı derlenebilecek bu oyların bir muazzam kısmı ise, 27 Mayıs sabahı uçup gitmiştir. Bir iktidar, bir milleti kendisinden kurtulmak için İhtilal yapmaya ka- dar götürecek ve sonra aynı millet bir yıl geçince o iktidarın şarkılarını söyleyenlerin peşine takılacak! Bu- nu sanabilmek için, bu milleti hiç tanımamak lâzımdır. Bunu umabilmek için, sosyal hiç bir mefhumdan anla- mamak lâzımdır. Görülecektir: Yeni partiler ilk seçim- lerde, bugün o türkülerle devşirdikleri eski D.P. mili- tanlarıyla başbaşa kalacaklardır. Şimdi bir çoklarımızı ürküten politikaları, büyük hezimetlerinin ani sebebi olacaktır. Bırakalım söylesinler, bırakalım yazsınlar ve bırakalım yapsınlar. Bardaklarda koparılan fırtınalar karşısında memleketin İdarecileri osoğukkanlılıklarını muhafaza edebildiler ve vâdeyi uzatmadılar mı, bu se- çim sonrası, akla gelebilecek bütün harman sonlarının en eğlencelisi olacaktır.