YASSIADA DURUŞMALARI Duruşmalar İdeal arkadaşlarında telâş Geçen mi başında, G * 95 olan salı ü Yassıadada İstanbul ve Ankara “olaylarıyla ilgili dâvaya de- vim edilirken dinlenen ilk şahit Tuğ- general Abdurrahman Doruk, ihti- lal öncesinin Örfi İdare günlerinden söz açarak bir hayli enteresan ifşa- atta bulundu. Olaylar sırasında İs- tanbul Örfi İdare Kumandanlığı Ha- rekât Başkanlığını yapmış olan Ab- durrahman Doruk, Celal Bayarın emriyle Aygün - Yetkiner ikilisi ta- rafından kaleme alınan ve en küçük topluluklara dahi ateş edileceğini a- çıklayan meşhur “15 numaralı teb- liğ"in İçyüzünü anlatırken aynen şöyle dedi: "— 15 numaralı tebliğ, Örfi İda- re Kumandanlığında kaleme alınma- mıştır. Bu tebliğden, Örfl İdarenin, yayınlandıktan sonra haberi olmuş- tur. Bu emir Yeni Sabah gazetesi matbaasında basılmış ve ordu birlik- lerine bizden (habersiz olarak gön- doribniştir. Altında da Fahri Özdi- kkin imzası mevcut değildir." Hâlen Jandarma Genel Kumanda- nı olan şahit olaylar hakkında bil- diklerini, oOduyduklarım anlatmağa devam etti. Ancak, ertesi gün Yeni Sabah gazetesini alanlar, İnsan işkil- li olunca nasıl heyecanlandığım gö- rüp gülümsediler. Yüce Divan önün- de bildiklerini, gördüklerini, okuyucunun anladığına göre . Yeni Sabahçılara bir şok tesiri yap- mış ve gazetenin en mütena köşesi kalın çerçeveli bir açıklamaya tah- sis edilmişti. "Yeni Sabaha dâir gü- lünç bir İddia" başlığıyla yapılan a- çıklama, başından sonuna telâş, he- yecan ifade ediyordu. Telâş Yassıa- dada başlamış, şahit General Abdur- rahman Doruku dinleyen Yeni Sa- bah muhabiri Kemal Savcı ifadenin sonunu beklemeden o soluğu Adanın sevimli PTT merkezinde almıştı. He- men toplanan gazetenin kurmay he- yeti bu derde bir çâre atamağa baş- lamıştı. Hele Yeni Sabah Gazetecilik nin başındaki türlü derdin yanına bir de bu mu ekleniyordu? Nitekim Kı- hçoğlu durumu örtbas etmek için ge- rekli bütün emirleri verdikten sonra üst kattaki odasına çekildi ve kötü kötü düşünmeğe bağladı. Yeni Sa- bahçılar aynı gün heyecan içinde, Abdurrahman Dorukun peşine düstü- AKİS, 13 MART 1961 Altay Egesel Formunda ler ve Paşayı günün geç saatlerinden Balmumcu Özel Garnizonunda bul- dular. Doruk, gayet tatlı bir dille Ye- ni Sabahçı ılara: — Ben duyduğumu söyledim" dedi. Bu sırada gazetenin Ankara bü- rosu da harıl harıl Fahri Özdileki a- ramakla meşguldü. Başbakan Yar- dımcısını işlerinin başında bulan mu- habir: "— Paşam, rahatsız edeceğim" dedi ve olup bitenleri anlattı. Yeni sabahla yersiz telâşına o gün hayret edenlerden biri de böylece Öz- dilek oluyordu. Ancak Özdilek de tebliğin nerede basıldığım kesin ola- rak bilmiyordu. Neye uğradıklarım şaşırmış olan Yeni Sabahçılar bütün bunları gazetelerinde açıkladıktan başka Yüksek Adalet Divanına da bir telgraf çekerek o Abdurrahman Dorukun bir defa, daha dinlenmesini istediler. Şaşkınlar Aynı gün şahit Abdurrahman Do- ruklar ifadesi üzerine perişan o- lanlar yalnız Yeni Sabahçılar değildi. Sanıklar locasında oOMenderesin he- men arkasında oturan İstanbulun sa- bık Merkez Kumandam Kemal Bi- natlı da -Telefon paşalarından biri- şahidin ifadesine itiraz ettikten son- ra dönüp iskemlesine oturacağı yer* de, şaşkın bir halde Menderesle Ber- kin arasındaki boş sandalyaya -bu sandalye Ethem Menderese aittir- o- turdu, ellerini kavuşturarak duruş- mayı takip etmeğe başladı. Bu yan- lışlığın ilk farkına varan, Aygün ol- du. Aygün çekingen bir tavırla Bi- metlm sol omuzuna vurarak: —- Aman paşam, yanlış oturdun" diye fısıldadı. Binatlı yaptığı yanlışlığın farkına varınca çocuk gibi kızardı, ezile bü- züle yerine geçti. 2 Mayıs 1960 günü Emniyet Birinci Şube müdürlüğünü Ziyareti sırasında, Bumin Yamanoğ- lunun yanağını okşayan ve "Vallahi İstanbulu yakacağım" diyen Binat- Lu, Teknik Üniversite öğrencisi Ke- mal Oyman, İktisat Fakültesi öğ- rencileri Uğur Cankoçak, Bahattin Gören ve Ticaret Lisesi öğrencisi Ha- lit Urbili dövdüğü açıklanınca mik- rofona geldi ve ellerini iki yana aça- rak: "— Yaşımı başımı almış adamım, böyle şey yapmadım" dedi. Binatlının bu itirazı olayların i- çinde yaşamış birçok dinleyicinin gü- lümsemesine sebep oldu. ruşma sırasında şahitler, din- leyenleri dehşet içinde bırakan iş- kence olayları anlattılar ve bir en- gizisyon yuvasına dönmüş olan, ihti- lâl öncesi Emniyet Birinci Şube mü- dürlüğünün karanlık hücrelerini ta- rife çalıştılar. Bu hücrelerden birin- de sabahlamış olan Memduh Eren dikkate değer hâtıralar anlattı. 27 Nisan gecesi gece saat üç sıraların- da Memduh Erenin hapis bulunduğu hücreye gelen Şevket Tahtaca ve Bu- min Yamanoğlu hem dayak atmışlar, hem de tabancayla tehdit etmişlerdi. Bu arada Bumin Yamanoğlu bir ta- savvurundan bahsetmiş, "Ben de mil- letvekili olacağım. Hem de Aydın milletvekili olarak (oMenderesin ya- nında yer alacağım..." demişti. Bu tasavvur açıklanınca dinleyiciler so- guk soğuk terlediklerini hissettiler. Bitirdiğimiz hafta aynı olaylarla alâkalı olarak dinlenen şahitlerden komiser Nazmi İyibil de düşük V.C. kumandam, İstanbul D.P.. İl ve Bele- diye Başkam Kemal Aygünün Üni- versite içinde kurduğu gizli istihba- rat teşkilâtını açıkladı. Böylece, eski bir Emniyet Genel Müdürü olan Ay- günün plân ve entrikaları ortaya çık- mış oluyordu. Şahit hu kadarla da kalmadı ve Jurnal teşkilâtına men- sup iki isim verdi: o Eyüp Yardımcı - Celâl Yardımcının yeğeni- ve Nazım Durmuşoğlu. Geçmiş günleri iyi bi- lenler. İçin hu isimler hiç de yabancı değildi. 21