yanındakilerden yırım adım ayrıldı. Pek dinç görünüyordu. Derledi ve ka- pının önünde bir an durdu, sonra: "—Bismillahirrahmanirrahim,ilk defa Eyi kısmet oldu" diyerek a dımım a pi Başkan bu günü hasret- le beklemişti. Başkam beraberindeki- ler ve basın mensupları takip ettiler. Üst salona girildi. Gürsel, Kurucu Meclis açıldığından ve (o çalışmalara başlandığından bu yana yem Meclis binasını biç görmemişti. salonları, salonlardaki muazzam sü- tunları hayranlıkla seyretti ve yanın- da bulunan Fahri Özdilekten yeni Meclis binası hakkında izahat aldı. Sonra hep birlikte Başkanın Kurucu Meclis çalışmalarım takip edeceği lo- canın bulunduğu kısma gelindi. Ne var ki bu arada, Milli Birlik Komi- tesinin, çekirdekten yetişme gazete- ci, işgüzar Basın Bürosu memuru, eski arkadaşlarının yolunu keserek, onları oraya kadar sevdiğini belli et- ti! Gürsel, kendisi için hazırlanan ye- re oturmak üzere ilerlediği sırada sa- londa bulunan Kurucu Meclis üyele- ri Başkam alkışlamağa başladılar. Bu alkış ayakta oldu ve uzun müddet de- vam etti. Sonra Gürsel salondakileri selâmladı ve alkışlar arasında yeri- ne geçti. Sol tarafında Fahri Özdilek oturuyordu, sağ gerisinde yaveri A- gasi Şen bulunuyordu. Bir ara Başka- ma, elindeki bir kaç yapraklık nutka göz attığı görüldü. Gürsel Kurucu Mecliste yapacağı ilk konuşmasını evvelden hazırlamıştı. Bunu bir kere daha gözden geçiriyordu. Mühim konuşma Bu sırada Başkanlık Divanı birleşi- mi açtı. Salon hayli kalabalıktı. On aralar Milli Birlik Komitesi üye- leri tarafından doldurulmuştu. Tem- silcilerr bar zamanki yerlerinde pek neşeliydiler. Bâzı gözler arka «ıralar- da irikiyım, beyaz saçlı, büyük baş- lı biradamı aradılar. Fakat C.K.M.P. nin lideri Bölükbaşı toplantıyı şeref- lendirmemişti. Başkanlık Divanı oyoklamaların bittiğini, salonda ekseriyetin bulun- duğunu ifade ettiğinde saat 15.10'u gösteriyordu. Bu sırada Gürsel bir bardak su istedi ve içti. Sonra yanın- dakilere, mikrofonu o kaldırmalarını, ayakta konuşmak istediğini bildirdi. Mikrofon kaldırıldı ve Başkanın bo- yuna göre ayarlandı. Gürsel, bütün gözlerin kendisine yöneldiği bir sıra- da ağırca yerinden kalktı ve mikro- fonun önünde durarak mühim konuş- masına başladı. Başkanın ilk sözleri: — Sizleri selâmlarım!" oldu. Daha sonra, hastalığı dolavısıyja AKİS, 13 MART 1961 Kulağa Küpe Abalı! hele son seçimlerde oyla- nı en iyi niyetlerle ve bir şeyler bekleyerek D.P. ye ver- miş bulunanlar gerçekten pek talihsiz. Baksanıza, başını yiyen az- gınlık günlerinde oOMenderes, kafayı da çekti mi yaptığı her marifeti bu kütlenin arzusu di- Şu, ye satmaya kalkardı. Sanki D.P.. ye oy verenler, üstada "Muhalefeti yok et, oÜniversi- teyi toz et, Basını duman et" demişler gibi.. Ne ise, o yıkıldı gitti. Ama bu sefer de, onun yeri- ne Kuyruklar türedi. Yâni, Menderesin peşine takılan ve Allah ne verdiyse cebe indiren, şimdi do bir yolunu bulup di- çarda kalanlar... Kendilerine Kuyruk dendi mi, o basıyorlar feryadı: Vay efendim, bu mem- olur da kuyruk denilebilirmiş, onlar da aynı toprakların ço- cuklarıymış, millet ikiye ayrı- lamazmış! Ayol, onlara kuy- ruk diyen yok. Kuyruk sizsi- niz, siz! Anlatabilirsen, anlat. Ha, mesele anlaşılıyor. Ça- re de basit. Bu, D.P. ye en iyi niyetlerle ve birşeyler bekleye- rek oy vermiş olanlarla İnkılap- çıların mutlaka işbirliği yap- maları lâzım. Başlan İkinciler kesti, kuyrukları kesmek şim- di birincilere kaltyort kendisine gösterilen alâkadan dola- yı tefekkürlerini bildirdi. Salon al- kıştan inliyordu. Gürsel, Yüksek Mec- lisin çalışmalarını yakından takip et- mişti. Anayasa çalışmaları, seçim ka- nunları üzerinde yapılan titiz çalış- malar hayranlık celbediciydi. Gürsel bunun için İkinci Cumhuriyetin ku- rucusu durumunda olan Meclis üyele- rine samimi teşekkürlerini bildiriyor- du. Konuşmasının asıl mühim kısmı başladığında Başkanın heyecanlandı- ğı görüldü. Hattâ Basın locasında bu- lunan bir gazeteci yanındaki arkada- şına: "— Bak, Balkan ağlıyor" dedi. Halbuki Başkan ağlamıyordu, Sa- YURTTA OLUP BİTENLER dece üzüntüsünü izhar «diyordu.. Ko- nuşmanın dikkati çeken kısmı, son günlerde ortaya çıkan erken seçim havadisleri ve bir takım kimselerin D.P. oylarını avlama sevdasına düş- meleriyle ilgiliydi. Bu rüyayı gören- lere bizzat ihtilalin hap kat'i ihtar- da bulunuyordu, hem de Kurucu Mec- lis kürsüsünden... Gürsel bu D.P. oyu yp mma bahsetti ve : ' —Demokrat Partiyi eski perva- sız alışkanlığı içinde yeniden hortlat- mıya çalışanlar vardır ve onlar eski Demokrat Partinin, Anayasa husu- sundaki temiz anlayışımızı kabul et- miye müsait olmıyan bedbaht unsur- larıdır"dedi. Bu sırada salonda yeni bir alkış tufanı kopmuştu. Başkan Gürsel bu konuşması ve şu sözleriyle en mühim bir yarayı teşrih ediyor ve yaranın tedavisi için neler yapılması gerekti- -ini en vazıh ve en selâhiyetli bir şe- kilde ortaya koyuyordu. Nitekim sözlerine şöyle devam etti: "— Bunlar ihtilâlin manasım, he- defini hâlâ dan eski Demokrat Partili dürüst ve masum vatandaşlara kur yapmakta- dırlar. Bunlar tehlikeli bir ateşle oy- nadıklarının farkında değildirler, fa- kat bunlar asla ve asla düşüncelerin- de muvaffak olamıyacaklardır." Bu sözler de bir alkış salvosuyla kesildi. O anda Kurucu Mecliste bu- lunan herkes Başkanın söyledikleri- nin yerinde olduğunu kabul ediyordu. Doğrusu istenirse, seçim havadisleri- nin ortaya çıkmasıyla birden faaliye- te geçen bu D.P. oyu avcıları işi pek azıtmışlar, böyle bir ihtarı hak et- mişlerdi. Tekdir ve kötek Aslında, Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunayın yayınladığı ve Ordu - Millet münasebetlerini bahta konusu edip Türk Silahlı Kuvvetleri- nin gerçek arzusunu dile getiren me- sajdan sonra gelen Gürselin ihtarı bo- şuna değildir. Yurtta mevcut ve baş- kente agrandismanla akseden bir ta- kını kıpırdanışları İnkılâp Mahkeme- leri fikrini kudret sahiplerinin ciddi tekilde hatırlarına cak kudret sahipleri, yana pek az bir iki istisnayla hemen dalma yaptıkları gibi soğukkanlılık- larını ve temkinlerini elden kaçırma- mışlar, oyuna gelmeyi reddetmişler- dir, lira, bir ciddi tedbir gibi gelen İnkılâp Mahkemelerinin aslında sâ- dece tutulan yolu dejenere edeceği görülmüş ve iktidarın, gerekirse, her hangi (o kıpırdanışı (böyle olağanüs- tü tedbirlere lüzum kalmaksızın da bastırabileceği gerçeği göz önünde 9