CEMİYET Bitirdiğimiz haftanın başlarında ce- reyan eden bir hâdise, bizde "ilim, sanat ve teknik adamları" tâbirinin geniş tutulmasının, bin meslekte bin ipi çektikten sonra edinilen parayla bir gazetenin sahipliğini kapanların dahi elifi görünce mertek sanmaları- na rağmen bu kategoriye katılması- n ne münasebetsiz neticeler doğu- rabileceğini gösterdi. Hem de, pek eğlenceli şekilde... O gün Yeni Sabahın ünlü patronu Sefa Kılıçlıoğlu, yatağından mutlaka ters taraftan kalkmıştı. Tarihi Yas- sıada duruşmalarındaki bir (Bk: Yas- sıada Duruşmaları) ifşaatın yapıldı- ğı şuralarda, koyu esmer rengini büsbütün kapatan İtalyan stili üç düğmeli lacivert bir elbise giymiş Kılıçlıoğlu, İstanbulun muhteşem Be- lediye Sarayının şatafatlı Meclis Sa- lonunda bir toplantıyı takip ediyor- du. Konu, Vali ve Belediye Başkanı çift yıldızlı General Refik Tulganın anlattığına göre, imarzede Hürriyet Meydanının düzenlenmesi için hazır- "şehir otoriteleri"nin müzakeresine sunmaktı. Toplantıda Teknik Üniversite temsü- cileri, Güzel Sanatlar Akademici Mü- dür ve Muavini ile Mimari ve Heykel Bölümü profesörleri, eski Şehremin- lerden Emin Erkul, İller Bankası Temsilcileri, Türkiye Mimarlar Bir- liği üyeleri, oBelediye alâkalıları ve bâzı gazeteciler oKılıçlıoğlu ile Dün- yadan Falih Rıfkı Atay, Bedii Faik ve Yeksa Ragıp Önen hazır bulunu- yorlardı. Tulgadan sonra töz alan Fen İşleri Müdürü Kurmay Yarbay Turan Ertuğ, "ilim, sanat ve teknik adamları"nın plân hakkmdaki fikir- lerini açıklamalarını rica etti. İstan- bul Üniversitesinin cerbezeli Rektö- rü Ord. Prof. Dr. S. S. Onar toplantı başkanlığına getirildikten sonra, plâ- nı hazırlayan Yüksek Mimar Dr. Tur- gut Cansever mufassal izahat verdi ve yerine geçti. Onar, söz istiyenleri sorduğu za- man, en öndeki altı şeref koltuğun- dan Atayın yanındakini kendine lâ- yık gören Kılıçlıoğlunun konunun al- lâmeleri dururken İlk olarak, planın raptedildiği beyaz (panonun başına yaydan kurtulan ok gibi cesaretle fırladığı görüldü. Kılıçlıoğlu, şimdi Yassıadada ikamet etmekte olan i- marcı eski ve düşük ideal arkadaşı- na yakınlığının verdiği vukufla ko- nuştu. Ne de olsa memleketi baştan başa imar eden üstadla temasları ne- ticesinde birşeyler öğrenmişti. Adam kendisini 00002 numaralı otomobili- ne bindirip az mı gezdirmişti ve Kı- lıçlıoğlu bu "hamle"leri az mı alkış- lamıştı! Menderese "İstanbulun III, Fatihi" diyen Yeni Sabah değil miy- di? Efendim, İstanbul Üniversitesi- nin heybetli antresinin önünden ge- çen yolun 12,5 metre genişlikte ola- cağım söyliyen Turgut Bey yanılıyor- du. Artık dünyanın hiçbir yerinde, hattâ Şamda bile dar yol kalmamış- tı. Trafik bakımından son derece mahzurlu olacaktı. Naçizane teklifi, genişletilmesiydi... Kılıçoğlu konuştukça Meclis Sa- lonundaki tebessümler, Oo kıkırdama- lar ve mırıldanmalar artıyordu. Fa- kat Kılıçlıoğlu kendisine gösterilen saygısızlığın Oo sebebini ancak yarım saat sonra öğrenebildi. Kılıçlıoğlun- dan sonra da tenkidler yapan "ilim, sanat ve teknik adamları"na cevap vermek üzere plânın başına geçen Canseverin anlattığına göre, Kılıçlı- oğlunun gösterdiği 12,5 metre geniş- liğindeki mahal yol değildi ki... Bu, muhteşem antrenin hemen önünde inşa edilecek, trafikle uzaktan yakın- dan hiçbir alâkası (obulunmıyan ve ancak 8-9 basamak merdivenle çı- kılacak bir terastı!.. Kılıçlıoğlu, eaat 10 da açılan ve 17.30'a kadar süren toplantıyı, 11.15 te terketti, gitti! Sefa Kılıçlıoğlu imar mütehassısı rolünde Yağ satarım, bal satarım, ustam öldü ben satarım! 32 AKİS, 13 MART 1961