SİNEMA Türkiye Sinema Ahlâk Yasası Hadise, geçen hafta perşembe günü patlak verdi. Teni Taksim sine- masından sonra, son iki yıldır Beyoğ- filmlerle adım rejisöre çıkartan Hulki Esnerin "İlk Aşk'ı takılmıştı. Daha önce yine aynı rejisörün bir başka filmi -"Aralan oYavrusu"- ayni sinemada gösterilmişti ama, bu filmin "İlk Aşk" kadar ne seyircinin ve ne de sinema tenkitçilerinin ilgisi- ni üzerine çektiği pek iddia edilemez- di, "İlk Aşk'ı seyredenler, film iler- ledikçe bunu bir başka zaman bir başka yerde görüp görmedikleri konusunda bir tereddüt geçirdiler. Hafızalarımı zorlayanlar ise, "tik Aşk'ın geçen yıl Beyoğlu sinemala- rında gösterilen rejisör Leo Mac Ca- reyin "An Affair to Remember-U- nutamadığım Aşk"'ınm baştan aşa- gıya bir yerli kopyası olduğunu ha- tırlayıverdiler. Asıl (o kızılca kıyamet de bu "hatırlayıverme"den sonra kop- tu. Tenkitçiler haklı olarak bu "Si- nema aktarmasının nasıl olup da bu kadar büyük bir pervasızlıkla ya- pılabüdiği sorusunu rejisör ve opro- düktör Hulki Sanere yönelttiler ama, rejisör Saner, herhangi bir karşılık vermektense susmayı tercih etti. Buhrana karşı Hulki Saner hâdisesi, epeyi bir za- mandır hazırlık safhasında olan, sonra da hazırlayıcılarının çekmece- lerinde tozlanmaya bırakılan "Sine- ma Ahlak Yasası"nın yeniden orta- ya çıkarılıp üzerinde konuşulması- na sebep oldu. Basın Ahlâk Yasasın- dan İlham alınarak düzenlenen "Si- nema Ahlâk Tasası" hazırlayıcıla- rına -bir sinema tenkitçisi, bir sine- masever hukukçu ve iki de rejisör- göre, sinemamızdaki ahlâk enflâsyo- nunu önlemeye çalışacak ve 27 Ma- yıstan sonra filmcilere rahat bir so- luk aldırması beklenirken daha da sık boğaz eden sansür kuruluna hiç ol- mazsa iyi niyet yönünden yardımcı Hazırlayıcılar, sinemasının gidererek uluslararası sinema sanatı ile arasındaki farkı kapatmasının ve demokratik bir dü- zen içinde gelişmesinin kendi kendini kontrol etmekle Bağlıyacağı imkan- larla gerçekleşebileceğine inanıyorlar- dı. Bunun için de bir ahlak yasası ve bu ahlâk yasasını yürütecek -Basın AKİS, 13 MART 1961 Ahlâk Tasasında olduğu gibi bir Ba- sın Şeref Divanı yerine -bir Sinema Denetleme Kurulu düzenlenmişti. Bu Denetleme Kurulunda barodan, ba- sından, üniversiteden, vilâyetten, mit- il eğitimden ve belediyeden seçilecek veya hemen istenecek üyeler bulu- nacak ve üyeler iki yıl süreyle ku- rulda vazife alacaklardı. Kurulun görevi Sinema Ahlâk Yasasım o hazırlayan- lar, her şeyden önce Türk sine- masının içinde bulunduğu bugünkü keşmekeşi gözönünde tutmuşlardır. Yasa, bu önleyebilecek midir? prodüktörler ve sanatçılar dan iyi karşılanır ve kabul elbette bir takım faydalar sağlaya- caktır. Bugün Türk sinemasını etle- rinde tutanlar iyi batı filmlerini ken- dilerine o Ör alamamaktadırlar. Getirticiler, festivallerde başarı ka- zanmış filmleri, iş yapmaz düşünce- siyle (oOalmaktan kaçınmaktadırlar. Meselâ. adı dillerde dolaşan, . girdiği festivallerde arka arkaya armağan- lar kazanan bir Satyajit Ray, ancak Hindistan Kültür Ataşeliğindekilerin gayretkeşliğinin yüzü suyu hürmeti- ne yurdumuza getirilmiş ve sinema- ya yakın ilgi duyanların toplandık- ları bir iki salonda seyirci karşısına çıkabilmiştir. Gösterilen 16 mm. lik kopyanın yerine 1000 dolar gibi ucuz bir fiyata satılığa çıkarılsa 35 mm. lik kopyası, iş yapmaz korkusundan bir türlü alıcı bulamamış, gümrük- lerde uzun bir sure yattıktan sonra gerisin geri yollanmıştır. Tenkitçile- rin baskısına dayanamayıp getir- tilen De Sica'nın bir "Bisiklet Hırsız- ları", oOAntonioni'nin bir "Le Amic- he-Kadınlar Arasında" sı, Truffaut'- nun "400 Darbe"sinin yerlerine yeni- lerinin getirileceği şüphelidir. Adı geçen filmler alışılmışın dışında ol- duklarından normal seyirciyi tatmin etmemiş ve dolayısıyla da iş yapma- mıştır. Sinema Ahlâk Yasası bu çe- şit yabancı filmlerle, ssnemamla için ileri bir adım sayılacak (yenileşme hareketine katılan filmler için, ilgi- lilerden vergi indirimi alma yolunda da çalışacaktır. Bu çeşit yenileşme- ye katılan filmlerden mesela Osman Sedenin "Düşman Yolları (o Kesti"si, Atıf Yılmazın "Bu Vatanın Çocuk- ları", "Karacaoğlanın Kara Sevdası" ve "Suçlu"su, yerli filmleri yerli film yapan iş unsurlarına yer vermediği ve tâvize yanaşmadığı için ne seyirci ve ne de sinemacılar tarafından ilgiy- le karşılanmıştır. Yasanın 9. madde- Çetin Karamanbey Bir hazırlayıcı sinin o fıkrası bunları düşünerek ha- zırlanmıştır ve "Sinema Denetleme Kurulu incelediği filmlerden sinema ve öğretici filmleri tesbit eder ye bunların vergi indiriminden faydalan- maları için ilgili resmi omakamlar nezdinde gerekli teşebbüslerde bulu- nur" deme ir. Yanlış İşleyen bir sistem Türk sinemasında gerçi (o başlangıç- tan beri öğretici ve eğitici film- lere tanınan bir vergi indirimi yok değildi. Var olmasına vardı ama, yan- lış işliyordu. Meselâ tarihi olmaktan çok geçmişimizi ogülünçleştiren ve gücümüzün dışında çevrilmiş bâzı uydurma tarihi filmlerimizle, son iki yılın modası çocuk filmlerimiz "eğiti- ci ve öğretici" görülerek vergi İndi- rimine tâbi tutulmuşlardır. oSırılsık- lam bir melodram havasında götürü- len, her türlü yerli film trükleriyle doldurulan ve üstelik örnek bir çocuk rini hikâye eden " nasıl olur da "öğretici ve görülür ve okul çocuklarına tavsiye edilebilirdi, burası şimdiye kadar an- yılmamıştır. "Ayşecik", ne okul ça- ğındaki ve ne de ondan küçük ço- cuklar için "öğretici ve eğitici" bir yanı olan filmdir. Bu vergi indirimi, zaten seyircinin ilgisini çekmiş ve bol para kazanması mümkün prodük- töre daha da çok kazanması için ka- pıları ardına kadar açmaktan başka ne olbilir? Üstelik, aslında bir çık- maza giren sinemamızı yeni bir mo- daya sürükleyerek, kişiliğini bulma yolundan Oouzaklaştırmaya (o yaramış- 35