Duruşmaların Anatomisi Bu adama da Düşük denmezse... Gönül istiyor kii "D.P. oya avı" na çıkmış akl-ı evvel parti liderlerinden bir kaçı Yassıadaya götürtilsün- ler ve orada. düşük denmesini istemedikleri tipleri bir seyretsinler. Eğer böyle bir ziyaret bitirdiğimiz hafta- nın sonunda tertiplenseydi ve üstadlar sanık mikrofo- nu başına gelen Tevfik periyi görselerdi her halde iti- razlarım derhal geri alırlar ve siyasi mânada da değil, ahlak, karakter ve şeref bakımından böylesine düşük bir adamın aşağı yukarı on yıl Türkiye Cumhuriyeti Hü- kümetinde vazife görmüş olması karşısında oturup ağ- larlardı. Yassıada duruşmaları tarihimize hizmetlerin en büyüğünü yapmaktadır. Bu duruşmalar, sonunda ilân edilecek hükümleriyle değil, cereyan tarzları sayesinde kendilerini suni propagandalarla ilahlaştırmış bir avuç insanın gerçek içyüzünü ortaya sermiştir. Tâ 27 Mayıs sabahına kadar Adnan Menderesin pek çok kimsenin kalbinde bir mevki işgal etmekte olduğuna saklamaya imkân yoktur. Eğer Adnan Menderes e sabah bir duvar dibinde "ihtilâlin Adaleti" ile cezalandırılmış olsaydı bu mevkiini ilelebet muhafaza eder, hattâ körler öldükle- rinde badem gözlü hale Tekliklerinden bir ilâh merte- besine bile yükselebilirdi. Ama Yassıada duruşmaları, başka hiç bir fayda sağlamamış da olsa, bu tipin nasıl iğrenç, bayağı bir tip olduğunu herkesin gözleri önüne »ermiştir. 27 Mayıs sabahı, o dört elle sarıldığı Başba- kanlıktan düştüğünden dolayı Düşük olan Adnan Men- deres ruh itibariyle Düşüklük payesini Salim Basolun ve arkadaşlarının karşısında almıştır. Şimdi, aynı sa- londa, Menderesin ideal arkadaşları kendilerini ve o ina- nılmaz tıynetlerini bir bir belli etmekte, böylece hak- larındaki son sempati kırıntılarını da yitirmektedirler. Bitirdiğimiz haftanın sonunda bu «ıra Tevfik Deriye gel- mişbulunuyordu. Bütün birsalonun ve salondakileri ta- kiben milyonlarca radyo dinleyicisinin (gözleri öniinde bu acaip başlı, acaip saçlı adam aynı zamanda bir de acaip ruh haleti taşıdığını belli etmiştir. Bir tanık ifade veriyor. Genç bir üniversite öğren- cisi. Bu arada, Başbakan Yardımcısıyken karşılaştığı Tevfik Deriyle alâkalı bir hâtırasını da naklediyor ve onan herkesçe malüm zihniyetinin - Meclisi dikensiz gül bahçesine çevirmek, onun şahane buluşudur- bir yeni misalini veriyor. Bunun dışında tanık o karanlık Nisan sonu günlerinde, alınıp götürüldüğü zindanlarda Namık Gedikler, Ethem Yetkinerler, Kemal Binatlılar tarafın- dan nasıl dövüldüğünü anlatıyor. Bu ifade karşısında sanıklardan ilk söz alan Tevfik Deridir. Küstah bir ta- vırla mikrofon başına geliyor ve kurnazca, tanığın ken- disiyle hangi tarihte karşılaştığım soruyor. Koca tilki! Sualin sebebi pek basittir. Tevfik İleri Menderes kabi- nelerinde az bir süre Başbakan Yardımcılığında bulun- muştur. Eğer tanık ayda veya günde yanılırsa, "İşte, yalan söylüyor! Ben o tarihte Başbakan Yardımcısı de- dildim.." diye parlayacak. Ama tanık anlattıklarından o kadar emindir ve geçmiş hâdiseler yüreğine öylesine işlemiştir ki ayı ve günü değil, karşılaşmama saatini, şartlarını, konuşulanları, görüşmenin şahitlerini de bir çırpıda söyleviveriyor. Ama, insan bir kere yüzden na- sipsiz buluna! Oyununun netice vermemiş olmasına rağ- nlen, on parmağında on kara bulunduğunu on yıllık AKİS, 13 MART 1961 D.P. iktidarı devrinin her ânında ona buna çirkef at- makla göstermiş bulunan Tevfik İleri gene de ithamını ileri sürüyor: "Tanık bir baştan ötekine yalan söyle- inektedir" Niçin? Sebebi belli değil. Zira çocuk, bir karşılaşmanın tafsilâtım, o teferruatım ortaya dökmüş. Anlattıkları bilinen bütün vakıalara uyuyor. Ama bu, Tevfik İlerinin, bu düşük, düşük, düşük adamın şirret- liğine mani değildir. Başka vakıaların "Bay yüzde o un veya İstanbulun haraçcı ve şişman valisinin. şirretlik etmelerine mani teşkil etmediği gibi.. Tevfik İleriye bakılırsa, -daha önce "Bay yüzde on" da aynı iddiayı herkesin kahkahaları arasında ortaya atmıştı-, kendisi Bakanlığını alâkalandırmayan tek işle uğraşmamıştır! Aynı zamanda, bütün Bakanlık devre- sinde Adnan Menderesten de tek emir almamış, onun müdahalesiyle karşılaşmamıştır! Yassıada duruşmaları bir koltuk için Menderes tipinde bir adamın elinde uşak, uşak ne kelime, kukla olmuş bu insanların nasıl komp- leksler içinde bulunduklarım da gösteriyor. Nitekim bi- tirdiğimiz haftanın sonlarındaki o celsede Başsavcı Ege- sel Tevfik İlerinin iddialarından birincisini "Said-i Nür- sinin öpülen eli" ve "Necip Fazıla Örtülü Ödenekten verilen para" hâdiselerini hatırlatarak cevaplandırmış, dinleyiciler tarafından da şiddetle alkışlanmıştır. Tevfik İlerinin Menderesin kuklası olduğunun da delilleri çok- tur. D.P. nin son ve ziyadesiyle meşhur Büyük Kong- resinde Menderesin kaşkarikolarını Başkan Tevfik İle- ri organize etmiştir.İspatçılar, bu düşük zatın manev- ralarıyla partiden atılmışlardır. Bir başka hadise, şimdi sanık sandalyalanndan ikisini işgal eden Tevfik İleri- İzzet Akçal kombinezonunun eski Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağa karşı açmış oldukları bir mücadele- nin neticesidir. Dâvalarını Mecliste kazanan çifte kum- rular, patronları Menderesin bir el işaretiyle derhal ge- rilemişler ve bir yeni dalavereyle aynı mesele Meclise getirildiğinde Menderesin direktifini kabul etmişlerdir. Bu yüzden binlerle mahkümun haksız yere aylar ve ay- lar hapishanelerde fazladan yatması pahasına,. Yassıada duruşmaları gösteriyor ki nasıl Demok- rasinin fazileti varsa, ihtilâlin de bir fazileti bulunuyor. Eğer demokratik rejime geçmemiş bulunsaydık koyun- larından haç çıkan nice hacı İtibar içinde siyaset hayat- larım devam ettireceklerdi. Hakiki hüviyetlerini açığa vuran bir takım hareketleri yapmaya lüzum hissetme- yecekler» gölgesine sığındıkları rejimin ve şahsiyetlerin himayesinde bir başka çeşit insan olarak kendilerini ce- miyete satacaklardı. Nihat Erimler, Atıf Topaloğlular, Server Somuncuoğlular, Lütfl Kırdarlar, Behçet Uzlar ve kâh menfaat karşılığı, kâh korku dolayısıyla şu son yıllarda bir pespaye rejimin kulluğuna rıza gösterenler, adına Demokrasi denilen rejimin fazileti sayesinde ce- miyetimizin kurtulduğu sahte şövalyelerdir. Ama De- mokrasiden sonra gelen İhtilâl de cemiyetimizi bir baş- ka sınıfın lçyüzüyle karşıkarşıya getirmiştir. Ellerinde kudret tutarken korkak yüreklere dehşet salanlar, el- lerinden kudret gidince ne hale düştüklerini, nasıl düşük olduklarını Yassıadada gözler önüne sermişlerdir. On- lardan alınacak ibret, sahte putların uzun yıllar cemi- yetimizde türemesine bir set teşkil edecektir. 23