YURTTA OLUP BİTENLER göre, meseleyi tamamile ümitsiz ha- le sokacak sekter davranışında 147'- ler işi için sâdece zarar vardı. Ba- kanlığı kabul etmeseydi, o kendisine bir söz söylemek kabil olmayacaktı. Ama yapması gereken, başta tuttu- ğu telkin ve ikna yolunda devam, işi Pan ayakta tutmanın çâresini bulm ll kimbilir, kendisine yüzde yüz hak verilemiyorsa bu, hareketinin yüzde yüz sebebinin de "hissettirerek açıkladığı" sebep olmamasının neti- cesdydi. Kabinenin dengeci Turhan Feyzioğlumun istifası ile ka- bine içindeki denge bozulmuş ol- siyasi parti- temsil eden du. Yâni kabine içinde, leri -zahiren de olsa- mitesindeki arkadaşları ve Bakanla- rıyla gerekli temaslara başladı. Bu temaslar, bir isim üzerinde durulma- sına sebep oldu. Bu isim, Reşat Tar- du idi. Tardunun işi başaracağından emin bulunan Bakan arayıcılar, isim üzerinde ısrar ettiler. Tabii son söz, her zaman olduğu gibi, Gürsele kal- dı. Tardunun Gürsel tarafından da tasvip edileceğine muhakkak naza- rıyla bakılmaktadır. Bu arada bir C.H.P. li, Rüştü Özal İmar ve İskâna getirilince denge yeniden kuruldu. Fakat, Feyzioğlunun istifası, kabi- ne içindeki mütecanis çalışmayı ak- satmadı. İstifa haberinin üzerinden hemen iki gün geçtikten sonra, haf- tanın ortasındaki Çarşamba günü kabine, Feyzioğlunun katılmadığı ilk Bakanların sayısı aynı hizaya gelmiş oldu ki bu, bütün gözlerin bir kere daha 3. Gürsel kabinesine çevrilme- sine sebep teşkil etti. Milli Eğitim Bakanlığı, Feyzioğlunun istifasından sonra Ahmet Tahtakılıçm uhdesine verilince siyasi kuliste ister istemez bir "0000!" sayhası (yükseldi. Bazı aklıevveller, bu muvakkat vekâleti, ilâ Milli Eğitim Bakanlığının bir Partili Bakanın uhdesinde bulunması gibi gülünç bir sebebe bağladılar. As lında iş, hiç de öyle değildi. En mü- sait Bakan Tahtakılıç olduğu için Milli Eğitim Bakanlığına da vekâlet girişildi. Akla ilk gelen isimler Gür- sele bildirildi, o da Milli Birlik Ko- 8 toplantısını yaptı. gösterdiği sıralarda (o Başbakanhğm üst katındaki Bakanlar Kurulu top- lantı salonunda yapılan toplantıya, -Kızıloğlunun OoOGürsel (o tarafından Çankayaya çağrılması sebebiyle, te- amüle uyularak- en yaşlı üye, Milli Savunma Bakanı Muzaffer Alankuş başkanlık etti. Böylece şans bir de- fa daha Kızıloğluna oyun oynadı ve Kızıloğlu, Başbakan Yardımcısı ola- rak ilk Bakanlar Kurulu toplantısı- na başkanlık etmekten mahrum kal- dı. İşini 10.30 da bitiren Kızıloğlu, Bakanlar Kurulu Toplantı salonunun kapısından içeri girdiğinde, kabine, bakanlıkları ilgilendiren meselelerin müzakeresini yapıyordu. Tabii Kızıl- oğlu, toplantıya başkanlık etmek Saatlerin 9.15 i, üzere yerini Alankuşla değiştirmedi ve Milli Savunma Bakanının yerine oturdu. Haftanın ortasındaki bu kabine toplantısının ikinci mühim meselesi tütün piyasası ile ilgiliydi. Bakanlar Kurulu bu hususu da karara bağla- dı. Gündemde başka madde olmadığı için toplantı pek uzun sürmedi ve Bakanlar, bakanlıklarının bütçesini tetkik etmek üzere bakanlıklarının yolunu tuttular. Y.T.P. İngiliz atı doğuramadı Bitirdiğimiz haftanın son günü An- arada, Ulus Meydanının hemen ci- varmdaki Vilâyet binasının nöbet tutan genç adamlar 13'e birkaç dikleri aşina simaların gelmedikle- rini görünce, omuzlarım düşürüp de- rin birer "of!" çektiler. Takvimler 11 Şubat 1960 tarihini gösteriyordu. Genç adamlar, siyasi faaliyet izninin 13 Şubat 1960 tarihine kadar verilmiş olmasına bir kere daha sevindiler. Hiç değilse malüm nöbet için sâdece ve sâdece bir pazartesileri kalmış oluyor- ral. Aksi takdirde, bekledikleri aşina simalara kalsaydı, pazartesileri çar- şambalar takip edecek, yeni pazarte- siler boy gösterecek, nihayet bir çık- maz ayın son çarşambasında Alican ve arkadaşlarının meşhur partileri kurulmuş olacaktı. Genç adamlara,, sondan bir evvel- ki bu nöbetinden iki gün önce gecik- me Ankarada pek ekzantrik bir şe- kilde basın mensuplarına izah edildi. O gün ağzının kenarında yarılanmış ve söndü sönecek Sipahi sigarası bu- saçları arkaya taralı, kalın ayağa şey söyliyeceğini anlatmak istercesine bir hareket yaptı. Kaşlarını yukarı doğ- ru kaldırarak birkaç saniye durakla- dı. Sipahi sigarasından bir nefes a- hp, sigarayı sönmekten kurtardık- tan sonra, karşısında Ge ia duran Ee adamlara döndü ve — Haa, bakın hasyl asül bi- le geç doğurur. Bir kedi üç ayda yav- rular, asil bir İngiliz atının doğumu ise ancak onbir ayda olur. İşte, bi- zim gecikmemiz de bu yüzden" dedi. Sonra sözlerinin tesirini anlamak istercesine karşısındakileri birer bi- rer süzdü. Ayakta duran iki kişi gül- düler. Aslında, yapacak başka birşey olmadığı için gülmüşlerdi. Orta boylu adam devam etti: — Çalışılıyor. Kurucular herşeyi inceden inceye tetkik ediyorlar. Hep- sinin tamamlanması, dört başı mâ- AKİS, 13 ŞUBAT 1961