SİNEMA Filmcilik Korku filmleri modası "Kan içerek yaşıyan ve insan yiyen tâ yıldızların ötesinden dünya ka- dınlarıyla birleşerek üremeye gelen tüyler ürpertici canavarların serü- venlerini anlatan filmler, son iki yıl- dır irili ufaklı Hollywood şirketlerinin üzerine düştüğü korku filmlerinin ü- rünleridir. Korku ve dehşet filmleri bütün saçmalıklarına ve gülünçlükle- rine karşılık, dünyanın her yerinde geniş bir seyirci bulmakta, yapanla- nyla getirtenlere etek dolusu para- lar kazandırmaktadır. Film yapıcı- ları, çocuk terbiyecilerinin sızlanma- larına, ruhbilimcilerin verdikleri-veya verdirdikleri- odemeçler ve yazılarla vakit geçirmeden karşı koymakta, terbiyecilerin ileri (o sürdüklerini yi- ne bilim yoluyla çürütmeye ( çalış- maktadırlar. Meselâ California Üni- versitesi psikiatri profesörü Dr. Mar- tin Grotjahn'a göre, korku ve dehşet filmleri seyirci üzerinde iyileştirici rol oynamaktadır. Dehşette bünyemiz ü- zerinde sıhhi bir fonksiyonu vardır. Dehşetin çocuk üzerindeki etkilerine gelince, 13-19 yaşları arasındakiler için dehşet ve korku filmleri cesare- tin bir başka şeklidir, çevreye karşı bir meydan okumadır. Bu çeşit film- ler çocuklara, büyüme çağlarında cin- siyet ve kahramanlıkla meşgul ol- dukları zaman yol göstermektedir. Yapıcılar ve dağıtıcılar bu çeşit filmleri evetleyen psikiatrlar bulmak- ta birbirleriyle âdeta yarış etmekte- dirler. Bilim adamları, heyecan veri- ci bir yazı okunur veya bir dehşet filmi seyredilirken duyulan hissi şo- kun sıhhi bakı tesirleri olduğu kana- atindedirler. Eski medeniyetlerde, in- aanüstü korkunç canavar maskeleri şenliklerde ve büyük törenlerde kul- lanılmaktaydı. Yine eski Yunan tra- gedyalarında dehşetengiz olaylar ve meşum düşler önemli bir yer tutmak- taydı. Tragedya yazarları için ana amaç, Seyircileri dehşet içinde bı- rakmak ve hislerine bu yoldan tesir etmekti. Günümüzde bile bâzı ülke- lerde yapılan festival o senliklerinde korkunç maskelere geniş yer verildi- ği görülmektedir. Bu da insanüstü varlıklardan ve dehşetengiz canavar- lardan hoşlananların oldukça kaba- rık bir sayıda olduğunu göstermek- tedir. Sinemanın canavarları Dehşet ve korku filmlerini savunan tezlerden biri de İngiliz Sansür Kurulu Genel Sekreteri John Trevel- ya'nındır. Genel Sekreter, bu tip AKİS, 13 ŞUBAT 1961 filmlerin gençlere cesaretlerini ölçme fırsatını verdiğine inanmaktadır. İ- kinci Dünya Savaşına yetişme- miş ve görmemiş olan gençler, yeni bir savaşı nasıl o karşılayacaklarını merak etmektedirler. Bu erak da onları dehşet filmleri görmek ve bu filmlerin, üzerlerinde ne gibi bir te- sir yapacağım e yoluna gö- türmektedir. Atom savaşların dehşetini belirten filmler ise, halkın zekâsını körletir kanaatiyle pek faz- la ilgi görmemektedir. Rağbet bulan- lar dehşet filmleriyle, feza ve meçhul- ler dünyasına ait olanlardır. Başlan- gıçta, İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle bu tip filmler seyircinin il- gisini büyük çapta kaybetmişlerdi. 1947 ile 1952 yılları arasında sayılan beşi onu geçmemekteydi. Bu durak- lama sonundadır ki genç film yapıcı- ları kendilerine geldiler. Onun için Bud Abbot ile Lou Costello'nun en kuvvetli rakipleri. Frankenstein ile Dracula idi. Yeniler gökyüzü serü- venlerini işlemeyi daha uygun bul- maktaydılar. Bu tip filmler de kısa zamanda yayıldı ve fezanın uydurma, gülünç hikâyeleri seyirci tarafından bir komedi havasında seyredilmele- rine rağmen yine de fazlasıyle ilgi uyandırdılar. Bir başka ki adamı, doktor Frederic Wertha ise, yayınladığı "Seduction of İnnoceni " adlı kita- bında dehşet filmlerinin Ooçocuklar üzerindeki tesiriyle, ayıplarını mazur göstermek için psikiatr ağzıyla konu- şan filmcilerin iddialarım incelemek- tedir. Wertham'a göre çocuğun, ken- disini herhangi bir romandaki kahra- man ayarında görmesinin, içindeki mücadele ve savaşma hislerinin ifa- desi olduğu iddiası yersizdir. Sebe- bine gelince, bu tip çocuk kitapları küçüğün şahsi fikirlerinin aynası de- gil, çevresinin, aynasıdır. Bu kitaplar toplumsal gerçeklerin ta kendisidir. Dolayısıyla da küçüğün hareketleri- ne yalnızca tesir etmekle ki ayrıca hareket tarzım değişti de sebep olmaktadır Korku filmlerinin geçmişinde Günümüzde büyük seyirci ço- gunun dehşet ve korku filimlerine karşıdavranışlarının sebeplerin an- lamak için bu tip filmlerin geçmiş- lerini incelemek gerektir. (Kısa zaman öncesine kadar Almanya, sa- vaşın zararı ve yenilmenin sarsıntısı içinde olduğundan, dehşet ve korku filmlerine konu teşkil etmekteydi. Bu seriden ilk Amerikan filmleri, bu fe- lâket zincirlemelerini başarıyla işle- di. Ama ekonomi giderek kuvvet ka- zandıkça, dehşet filmleri de İlgiyi kaybettiler. Amerikanın da savaşa katılmasıyla bu filmlerin çevrimi bü- tün bütüne durdu. 1943 yılında yeni seriler başladı. Savaş sonunda da ye- ni durgunluk başgösterdi. Son bir iki yıldır da yeniden ilgiyi. üzerine çek- miş bulunmaktadır. Bu tip filmler, yeni çevrimlerinde eskiye bakarak zaman zaman bâzı değişikliklere (o uğramıştır. Alman filmlerinin temelini masallar, tabia- tüstü olaylar ve milli düşünceler teş- kil etmektedir. Amerikan yapısı ilk Frankenstein ve Dracula serilerinde güçlü bir edebiyat, orijinal ve inan- dinci bir konu, stilize edilmiş bir fantezilik vardır. Gökyüzü serüven- lerini hikâye eden yeni tip- filmler ise, fizik ve fen yoluyla meydana ge- tirilen masalları kendisine konu e- dinmektedir. Başlangıçtakiler, gök- yüzüne roket yolculuğu şeklinde be- lirmişti. Dehşet, bu filmlerde yolcu- lerin meçhullerinden çıkagelen garip yaratıkların saldırma ve ziyaret yeri hâline getirildi. Gerçekte ekonomik bakımdan bu pek de faydalı olma- maktaydı. Gerçi bir canavar yarat- mak, feza gemileri ve bu gemilerin uğrağı feza şehirleri kurup yapmak- tan daha da ucuza geliyordu assa» birinciler, ikincilere bakarak çok da- ha gülünç filmlerdi. Buna karşılık yine de sevilip yayılmakta devam et- tiler. Son çevrilenlerde hayal ve İcatla- ra fazlasıyla yer vermektense cana- ye çalışmaktadırlar. Bu yen seriler- de savaş ve savaşın ekonomik ye top- lumsal düzene getirdiği büyük zarar- lar, asıl konuyu teşkil etmektedir. Konular da, insanların yaptığı en bü- yük bir bombanın patlamasıyla at- mosferde ortaya çıkan değişiklikler sonunda hayat bulan insanüstü var- lıkların dünyamıza inmesinden doğ- maktadır. 33