YASSIADA DURUŞMALARI ne âit bulunduğunu söyledi. Gerçi üçüncü celse bir "İtiraflar Günü Oldu ve sâdece Celâl Bayar değil, Di- laver Argun, Namık Argüç ve bil- hassa Şem'i Ergin de hakikatleri ol- duğu gibi anlattılar ama, tabii işgal ettiği makam ve D.P. iktidarındaki rolü dolayısıyla düşük Cumhurbaş- kanının anlattıkları şimdiye okadar Yassıadada duyulan en alâka çekici sözler oldu. Bayarın tek handikapı, kültürsüz- lüğü ve iptidailiğiydi. Bu yüzden mübalâğaya (kaçtı ve "erkeklik"ini fazla belli etmek, jestinin altını pek kalın çizgiyle çizmek suretiyle tutu- munun uyandırdığı takdir hislerini kısmen hasara uğrattı. İkide bir "Ta- rihte bir şey gizli kalmasın", "bana zarar verecek de olsa hakikati söy- leyeceğim", o "doğru bulunduğu için itiraf ediyorum ki...", "teyit ederler- se, yazılanların doğruluğunu virgü- lüne kadar kabul ederim", "maiyeti- min hareketlerinde ne suç varsa, bu- nun cezasını yüklenmeye hazırım" tarzındaki formülleri kullanmak hatasını işlememiş bulun- saydı şüphesiz jesti kendisine (oçok daha fazla sükse sağlayacaktı. Buna rağmen, bir defa daha bir insanın ne derecelere düşebileceğinin canlı mi- salini atırlamıyo- rum", "öyle şey olmadı'larıyla veren ziyadesiyle, Adnan Menderesin yanında Bayar bir yıldız gibi parladı. Böylece, Yassıa da duruşmalarının başından beri Ba- yarla Menderesin değişik istikamette gelişen prestijleri, kendi o yollarında bir adım daha ilerledi. Bayannki bi- raz daha yükseldi, Menderesinki bi- raz daha alçaldı. O akşam ve onu ta- kip eden akşam Yassıada saatini din leyen milyonlarca insan D.P. iktida- rının hakiki ruhunun kim olduğunu anlamakla beraber bir sualin oceva- bım da derin derin düşünmekten ken- dilerini alamadılar: Menderes deni- len adam bu mudur ve bu adam mı dörtyüz kişilik D.P. Grubuyla, birlik- te milletin bir kısmım peşinde sürük- lemeye muvaffak olmuş, kendini on- lara üstün insan olarak tanıtmış- tır? İlk kılıç şakırtıları Celse açıldığı zaman, saat dokuz- buçuğu biraz geçmişti. Dinleyi ciler gibi sanıklar da kalabalık Ool- duklarından herkesin yerine oyerleş- mesi oldukça uzun zaman aldı. Kafi- lenin başım, mutad veçhile Celâl Bayar çekiyordu. Düşük Cumhur başkanı pek şık ve yeni bir bej trenç- kot giymişti. Başında yeşil şapkası, ellerinde (oOkürklü eldivenleri (o vardı. Salonun kapısında bunları çıkarıp eline aldı ve içeriye öyle girdi. Üze- rinde lacivert elbisesi vardı. o Arka- Bir Mülakat Gür yeli sert hatlı yakışıklı tarafından AKİS muhabirine vee sından, lacivert trençkotuyla Adnan Menderes geliyor, onu zayıflamış, süzgün, saçları biraz daha beyazlaş- mtf, çehresinde bıyıklan yabancı du- ran Ethem Menderes takip ediyordu. Dinleyiciler arasında bulunan Bayan Erkmen ve Bayan Kırdar eşleri Hay- reddin Erkmenle Lütfi Kırdarı se- lamladılar. Menderesin Bakanları, protokoldeki sıralarına göre sandal- yalara yerleştiler. Ama salonda asıl sevinci, Divan üyelerinin muhafızı Havacı (Yüzbaşı Halet Altınanıtın sert ayak seslerini takip etmesi evvelki dâvada yerini hukuki Selman Yörüke bırakmış, doğrusu istenilir- se o celsenin tadı pek de çıkmamış- tı. Hakimlerin başında, biraz zayıf- lamış ve yorgun görünen -rahatsız bulunuyordu- oOBaşkan Başol salona girince bir uğultu dinleyici sıraların- dan yükseldi. Başkan, -avukatların yoklaması artık Fenerbahçe vapurunda yapıl- dığından- kararnamenin okunmasına devam edileceğini bildirdi. Bahis, An- kara hâdiseleriydi. . Düşük Mendere- sin 29 Nisan günü gençlere karşı nasıl davrandığı anlatılıyordu. o Baş- kan Başol bir zamanlar Türkiye Cum- huriyeti Başbakanı o sıfatım taşıyan adamı mikrofon başına çağırdı ve kararnamenin o faslında yazılanlar Başol meden örnek insan Başola sualler sordu, cevaplar aldi İşte aşağıda okuyacağınız mülakat tedir. — Meslek olarak niçin adliyeciliği seçmiş bulunu- yorsunuz ? u ka girmemde belki Ankara — Mektepte derslerin hepsini seviyordum. Huku- ukuk Fakültesinin açıl- adam oturduğu koltukta hafifçe doğruldu ve : AKİS çi fazla derine gif- Başolun AKİS e söylediklerini ihtiva etmek- veya doktorluğu tercih etmiş olacak." — Duruşmaları açarken niçin "Sanıklar bağlı olmayarak getirildiler. e devam olundu' tâbirini kullanıyorsunuz." Müdafiler hâzır. Açık olarak mış olması da âmil olmuş olalabilir. Bununla beraber ad- liyecilik ve hâkimlik mizacıma uygun..." "— Niçin oğlunuz da sizin gibi hukukçu olmadı?" — Oğlumu hukukçu yapmak istedim. Oğlumun da her bilgiye istidadı var. Benim anladığıma göre, ilk zamanlar hâkimlerin maaşı azdı. O sırada da tstanbul- da bulunuyordum. Geçim darlığının oğlumun çocuk ruhunda tesiri olmalı id, da- ha kazançlı olduğunu duyup öğrendiği mühendisliği uruşmayı acarken söylediğim birkaç cümle dirmaşmaznın, esaslı merasimine taallük eder ve söylen- mesi lâzımdır. Ama bunu, her hâkim başka türlü ifa- de eder. Meselâ, sanıkların getirildiğinin, elleri kelep- çeli olmayarak duruşmaya alındığının ve duruşmanın aleni olduğunun zabıtlara geçirilmesi lâzımdır. Ben bu- nu daha sade bir dille ifade etmeyi tercih ettim. Hatta, 'bağlı olmayarak' kanuni bir tâbirdir, Türk Ceza usu- lünün 216. maddesinde yazılıdır." AKİS, 13 ŞUBAT 1961