Menderes de gidince... Şah bir yandan bu dış politika endi- şeleriyle uğraşırken diğer oyandan da iç politikasının yarattığa mesele lerle karşı karşıya bulunuyordu. Bu meselelerin başında, hiç şüphesiz, İk- tisadi kalkınma geliyordu. Şak İra- nın iktisadi kalkınması için büyük bir kampanya açmış ve İranın her tarafında birden, aynı zamanda, bü yük projeler gerçekleştirmek için ça hşmalara başlamıştı. Bu planın yürü- tülmesi için gerekli dış finansmanın en önemli kısmı, Musaddıkın işbaşın- dan uzaklaştırılmasından sonra İran ekonomisinin gittikçe daha fazla da- yandığı A.B.D. nden temin ediliyor- du. Bu bakımdan, dış finansman ko- nusunda başlangıçta büyük bir güç- lük çekilmiyordu. Fakat zamanla 1- ran bütçesinin bu kadar büyük bir yatırım yükünü çekemeyeceği anla- şılınca, A.B.D. de daha dikkatli dav- ranmak mecburiyetini duymuş ve bir kalkınma planı o hazırlanıp iktisadi stabilizasyona gidilmeden yardım ya- pılmayacağını söylemeye başlamıştı. Diğer yandan süratti kalkınma çaba- ları bazı sosyal güçlükler de doğur- muştu. Bütçe açıklarının oenflâsyon yoluyla kapatılması hayat pahalılı- gım arttırmış, endüstri kollarının ge- lişmesi sosyal tabakalar arasında git- tikçe genişi yen farklılaşmalar ya- ratmış ve enflasyonun tabii bir sonucu olarak, iyi ödenmeyen aydınlar ara- sında hoşnutsuzluk odoğmuştu. Du- rumlarından hoşnut olmayan aydın- lar siyasi bir kuvvet olarak teşkilât- lanmak gereğini duyuyorlar, kendileri ne politika prensibi olarak dış politi- kada tarafsızlığı, iç politikada sosyal adalet ve güvenlik esaslarına daya- nan bir devletçiliği seçiyorlardı. İşte İranda işlerin tam bu merkezde olduğu bir sırada Ortadoğuda üçüncü bir olay daha oluverdi ve Menderesle arkadaşları iş başından uzaklaştırıldı. Bu olay Şahın durumunu büsbütün güçleştiriyordu. Artık Şah, gittikçe büyüyen iç huzursuzluk karşısında Bağdat Paktına hiç güvenemez ol- muştu. Bu durum karşısında Şah için yapılacak iki şey kalıyordu: Batıya bağlı kalmaya devam etmekle bera- ber Sovyetler Birliğiyle omünasebet- lerini iyileştirmek ve İran içinde ger- çek bir parlamenter sistem kurmak... Nitekim Şah, 1960 yılı sonlarına doğru, bir yandan Sovyetler Birligiy le dostâne mesajla! odeğiş tokuş e- derken, diğer yandan da İran Parlâ- mentosu için yeni seçimlerin yapıla- cağını ilan etmiştir. Seçimcilik oyunu İran, merkezle bağları çok güç ku- rulan, dağılık bir arazi üzerinde ki- mi zaman yerleşmiş, kimi zaman gö- AKİS, 13 ŞUBAT 1961 çebe insan topluluklarım barındıran bir ülke olduğu için, burada seçimler bir gün içinde yapılamaz. İranı karış karış dolaşan seçim kurulla- rı hergün bir başka bölgenin oylarım toplarlar ve seçim, bu yüzden bir aya yalan bir zaman tutar. Üstelik böy- lesine ouzayan bir seçim, bile oya- pılmasına çok müsait okluğu için her seferinde itirazlar göklere yükselir. Eğer seçimleri osürükleyen o poli- tik liderler -ki bunlar çok defa aşiret beyleridir- seslerini fazla yük- seltmezlerse, İtirazlar büyük bir hu- zursuzluğa sebep olmaz. Fakat ge- çen Ağustos ayında yapılan seçimler bundan öncekiler gibi olmamış ve se- çimlere yapılan itirazlar yalnız Tah- randa değil, bütün İranda geniş ka- rışıklıklara yol açmıştır. İran Şahmın genel seçimler yapı- lacağım bildirdiği sırada İranda en kuvvetli parti, o sırada Başbakan o- lan Dr. İkbalin başkanlığındaki Milli Partiydi. Bu partinin yamsıra Mu- saddık taraftarlarının kurduğu Milli Cephe ile aşırı solcuların toplandığı Tudeh Partisi de yer almakta, fakat bunların ikisi de Şah tarafından ka- nun dışı ilân edildiği için seçimlere katılamamaktaydı. Halbuki en az iki parti olmadan İranda parlömanter bir rejim kurmak imkânsızdı. Böyle olunca da, Şah için yapılacak bir şey vardı: Milh Partinin karşısında yer alacak ikinci bir parti daha kurmak... Şah, bu işle dostu Esadullah Alâmı Dr. Musaddık Şahın, şeytanı DÜNYADA OLUP BİTENLER görevlendirmişti. - Alamın kurduğu Halk Partisi kısa zamanda gelişmiş. kuvvetti bir taraftar kitlesi kazan- mıştı. Diğer yandan henüz bir parti halinde teşkilâtlanmamış aydın mil- liyetçiler de iki büyük bağımsız li- derin etrafına toplanmışlardı. Bun- ların birincisi İranın eski Maliye Ba- kanlarından ve Washington Büyük- elçilerinden Ali Amini, o ikincisi de Muzaffer Bahalydi. Bu Od lider de, genç aydınlar gibi düşünerek, dış po- litika prensibi olarak tarafsızlığı, iç politika prensibi olarak da milliyetçi bir sosyalizmi benimsemekteydiler. Seçimlerin ilk günlerinde, sağdan soldan ilk itirazlar gelmeye başla- makla beraber, büyük bir yolsuzluk görülmüyordu. Fakat seçim Tahrana doğru yaklaştıkça sesler de yüksel- meye başladı. Sesi yüksek çıkanların başında Şahın dostu Alâm gelmek- teydi. Aminiye göre yapılan bir se- di partisini desteklediğini, buna kar- şı Başbakan İkbalin oyaptığı büyük baskılar sonunda partisinin ancak 47 milletvekili kazanabildiğini ileri sü- rüyordu. Alâmı Amini takip etmek* teydi. Aminiye güre, yapılan bir se- çim değil. oynanan bir komediydi. Dr. İkbali desteklemeyen yerlerde seçim sandıkları yakılmış, oylar de- giştirilmişti. Nihayet çok geçmeden Bahai de sesini yükseltenlerin arası- na katildi: Başbakan İkbalin yap- tıkları artık çizmeyi aşmıştı. İkba- lin partisine ezici bir çoğunluk Bağla- yan seçim derhal iptal edilmeli, he- men yeni seçimlere gidilmeliydi. Poli- tikacıların bu iddialarını öğrenciler, ticaret ve din adamları da destekle- yince Şah İçin seçimleri iptal etmek- ten başka çare kalmadı. Bunun üze- rine Dr. İkbal de istifasını verdi, ye- rine Şerif İmami getirildi. İşte geçirdiğimiz o haftalar içinde Tahranda yeni karışıklıklara yol açan geçen Ağustos ayında iptal edilen se- çimlerin şimdi yeniden başlamasıdır. Milliyetçi liderlerin büyük çoğunluğu bu seçimlerin de dürüst yapılmadı- ğından şikâyetle, bu sefer Şerif 1- mamiye karşı cephe almış bulunu- yorlar. Bunlara genç aydınlarla üni- versite öğrencileri de katılmışlardır. Geçen Ağustos ayında olup bitenler bir kere daha tekrarlanmaktadır. Şahın açmazı şuradadır: Şah, İ- randa barınabilmek için kendi eliyle parlömanter bir sistemin temellerini atmak, bunun için de orta sınıf halkın politikaya girmesine mmak zorundadır. Halbuki orta sınıf halkın büyük çoğunluğunun oMusaddıktan vana olduğu anlaşılıyor. İş başından uzaklaştırıldıktan altı yıl sonra. Mu- şaddık Saba oyun oynamaya devam etmektedir. 29