YASSIADA DURUŞMALARI sıralarında bir genç kadın, hafiften te bessüm etti. Nilüfer Gürsoyun bu te- bessümünü babası görmedi. Duruş- ma pazartesiye bırakıldı ve sanık- lar geldikleri gibi salondan çıkarıl- dılar Mahkeme salonunun kapısından dışarı adımını atan Bayar birden bir balon gibi Omuzları çöktü. Adımları müteredditleşti. o Hareket- leri yavaşladı. Düşük Cumhurbaşka- nı son atımlık barutunu, söylemeğe günlerdir cesaret oOedemediği sözleri saffederken harcamış gibiydi. Primadonnalar ygeuki ertesi günkü celse bam- başka bir canlılık içinde cereyan etti. Bir defa, sahnede bir çok yıldız vardı. Menderes, Zorlu, Köprülü, Gökay, Hadımlı Bayatın yanında ar- şı endam ediyorlardı, öğleden son- rası için ise Başkan tatlı bir sürpriz hazırlamıştı. Şahitlerin odinlenmesi- e i İstanbulun eski dehşe- tengiz Örfi İdare Komutanı Nured- din Aknozu, şehrin son "Kudretli A- dam"ı Kemal Aygünü, hâtıra defte- ri meraklılarındanŞemiErgini,-gö- beği erimiş göbekli vali Ethem Yet- kineri, Mecliste İnönüye milliyetçi- lik dersi vermeye Menderes tarafın- dan memur edilen Aleksandr Haco- pulosu salona aldı. Dinleyicilerin keyfine hakikaten pâyân yoktu. O gün her şey, gene saat tam 9.30'da başladı. Salon ağzına kadar dolmuş, 6/7 Eylülün onbir sanığı yerlerini almışlardı. Bayar iki kara subayının ortasında getirilmişti. Men deres bir kara, bir deniz subayının arasındaydı, ötekiler, ellerinde par- desüleri, birerle kol halindeydiler ve kafileyi Oktay Engin kapatıyordu. Menderes otururken Bayarın selâm- ladı. Fakat ikisi de birbirlerine yüz vermediler. Bu, daha ziyade bir “Gösteri Selamlaşması" idi. Düşük- ler artık il okuyorlardı ve ga- zeteler D.P. tidarının iki büyük başı dead soğukluğu (o belirt- mişlerdi. Bayar, başka anında bir başka dostluk gös- terisi yaptı. Menderesin dolmakale- mi yazmaz hale gelince cebinden kendi dolmakalemini çıkardı ve on yıllık Başbakanına verdi. Menderes, urbaşkanına kalemini iade etti. Galiba, Bayarın malın kıymetli olduğunu (biliyordu — Dâ- vasının tafsilatını gazetelerde oku- muştu. Düşük oOCumhurbaşkanı pek şık görünüyordu. Lâcivert elbisesini iyi bir terzi tarafından iyi dikilmiş iyi kumaştan bir koyu gri elbiseyle de- ğiştirmişti. Ayakkabıları ogene si- yahtı ama evvelki celselerde giydiği pabuçlar değildi. - Gömleği açık gri renkteydi. Buna mukabil düşük Men- deres kahverengi elbisesini muhafa- za ediyordu. Zaten sabık Başbakan sâdece gömlek Kile eN yetin- mişti. Mamafih gömleği de öte- kiyle aynı ek ve aynı biçimdi. O bakımdan iğ iyor. fark Fark, dstedin. fiziğindeydi. İlk celse- deki o bitik adam bu defa lar. ma yolunda olduğunu belli ediyordu. Konuşmak yaramıştı. Eski, fıstık Yassıada kumandanı Gerçek bir asker Yassıadaya süpürge gidiyor Temizlik var! haline dönmek üzere bulundu- ğu anlaşılıyordu. Gerçi yüz ifadesi gene bedbahttı. Ağzının çizgileri a- şağı aşağıydı. Tıpkı kaşlarının m. leri gibi. Biçimsiz burnu, bütün bi- çimsizliğiyle çıkmıştı. Sağlarının ar- ka tarafı kalkmıştı. Ama, ilk güne nazaran değişiklik aşikârdı. Kalaba- lık görmek, kalabalığın içine girmek, kalabalık karşısında konuşmak bu, D.P. devrinin şüphesiz en alâka u- gibi yandrıcı siması üzerinde canlandı- rıcı tesir yapmıştı. Celse boyunca hatası, tıpkı avukatlarından Burhan Apaydın gibi her fırsatta lâ- fa karışması, zır zır ortaya çıkması, bu yüzden zaman zaman terslenip a- zar işitmesi oldu. Böyle anlarda, ye- dönerken düşük Başbakanın kolaylıkla farkettiler ve o- nun kendisine "Sabık Başbakan" de- dirtmeme gayretlerini gülümseyerek hatırladılar. 9.30'da Yüksek Adalet Divanı ye- rini aldı. Gelenler ve gelmeyenler pin sanıkların yoklamasını yap- tırdıktan sonra avukat sıralarına Menderesin iki müdafii sağ taraftaydılar. Bütün diğer öteki avukatlar soldaki sıraları tercih et- mişlerdi. Okunan avukat isimleri arasında tanınanlardan Sahir Er- man, Enver Safter, Sulhi Dönmezer, Nurullah Kunter yoktular. Sahir Kurutluoğlu, Nüvit Yetkin ve Zeki Kumrulunun isimleri de Prof. Köp- bir göz attı. AKİS, 24EKİM 1960