24 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

24 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanınİçinden Anayasayı H* milletin lâyık okluğu idareye mazhar olduğu her kes tarafından bilinen, çok söylenen bir formüldür. Böyle bütün formüller gibi bunun da gerçeği bir komp- rime haline getirdiği, hâdiseleri basitleştirdiği, bir kli- şe - fikir olduğu doğrudur. Ancak hakikat payı taşıdığı kolay kolay inkâr edilemez.. Tarih boyunca milletlerin daima lâyık oldukları idareyi mi buldukları bilinmez. Fakat tarih şahittir ki nerede bir cemiyetin bek etme- diği idare kurulmuşsa, o idare uzun zaman payidar kal- mamıştır. Hak edilmemiş bir iyi idare de, hak edilmemiş bir kötü idare de mutlaka sonda tabiatın kanunlarına boyun eğmişler ve ilimdeki mutavassıt kaplar nazari- yesi sosyal hayatta da hâkimiyetini tescil ettirmiştir. Mesele şüphesiz, platonik bir liyakat meselesi de- ğildir. Mesele bir cemiyetin hangi sistemi savunacak fert lere ve müesseselere sahip olduğunun tesbiti meselesi- dir. İdarelerin gerçek teminatını sayfalarda yatan me- tinlerden veya namlulara takılı süngülerden ibaret san- mak, hattâ bunların öyle büyük, devamlı bir kudrete sahip olduklarım hayal etmek fazla safdilliktir. Şimdiye kadar en mükemmel metinlerin en berbat idareleri Önle- yemediği çok görüldüğü gibi en aksak metinlere daya- nılarak en mükemmel idarelerin kurulduğu, işletildiği tecrübeyle sabit olmuştur. Weimer Anayasasından bir Hitler doğmuş, asırlaruı ötesinden kalma basit bir şart İngilterede, hem de bir krallık müessesesinin yanında dünyanın en ileri demokrasisinin o işlemesini mümkün kılmıştır. Cemiyetlerde İleri hamleler, çok zaman üstün şa- hısların eseri olmuştur. Ancak hamleleri muhafaza ede- bilmek, ya da edememek üstün şahıslardan sonra cemi- yetlerin haklarım ne nisbette koruyabildiklerine o bağlı kalmıştır. Fertler terakkiyi benimseyip gereğini yap- mışlarsa, müesseseler sistemi savunmakta üzerlerine düşen vazifeyi başarmışlarsa iyi idare sürüp gitmiştir. Ama en sıkı kalıplar, değiştirilmemesi içki bütün nazari tedbirler alınmış metinler kendilerine bağlı kuvvetleri cemiyet içinde bulamadılar mı, kısa zamanda birer kâ- ğıt parçası haline gelivermişlerdir. Bizde, çok zaman bir hatalı fikir zihinlere hâkim olmuştur. Denilmiştir ki demokratik nizamın geçirdiği buhranlar ve hastalık hep bu nizamın gerekil metinler ve müesseselerle birlikte kurulmamış olmasının netice- sidir. Eğer iktidar seçim yoluyla el değiştirmeden evvel bu değişikliğin teminatları sağlanabilseydi, iki meclis ya da anayasa mahkemesi, değişmez parlâmento tüzüğü ya da demokratik bir anayasa hazırlanıp yürürlüğe ko- nulabilseydi fena niyetli idareciler bu fena niyetlerini tatbik imkânlarım bulamazlardı. Düşüncede bir haklı tarafın bulunduğu muhak- kaktır. Teminat, kâğıt üzerinde de bulunsa bir bağdır ve bir bağı koparıp atmak bir hiçi kenara itmekten el- bette ki daha zordur. Ancak belirli yollardan cemiyete hâkim olmasını bilenler, cemiyette kendi maksatlarına alet edebilecekleri kuvvetleri geniş nisbette bulabilir- ler, buna karşılık önleyici kuvvetlerle ender karşılaşır- larsa niyetlerini gerçekleştirmede pek de öyle zorluk çek mezler. Fertlerin ve nüesseselerin rolü, hayatiyet sahibi bir varlık olan cemiyetlerde elbette ki ölü metinlerden AKİS, 24 EKİM 1960 Okurken... Metin TOKER daha kuvvetlidir. Nitekim on yıllık bir idarenin gittik- çe artan kötülüklerini ne Meclis, ne Anayasa, ne Adalet durdurabilmiş, harekete geçen azimli ve taze kuvvetler gerekli "dur" sesini yükseltmişlerdir. Halbuki normal işlemeleri şartıyla bizim Meclis sistemi de, Anayasamız da, Adalet mekanizması da böylesine berbat bir idare- nin fenalıklarını önleme kudretine kâğıt üstünde sahip- tiler. Şimdi, Birinci Cumhuriyetin tecrübelerinden ağzı yananların İkinci Cumhuriyete lüzumundan dar bir ce- ket giydirme meylinde oldukları seziliyor. Birinci Cum- huriyetin fazla bol ceketi Sayarlara ve Mendereslere hareket serbestisi sağlamış bulunabilir. Ancak ilk sı- kıntıda patlayacak darlıkta bir başka ceketi bütün dert- lerin çâresi olarak memlekete sunmak fazla basiretli bir yol değildir. İcra organlarının muhtemel aşırılıklarım önlemenin usülü bunları kudretsiz hale getirmek sayı- lamaz. "Çirkin Politikacı"lar yüzünden demokratik sis- temlerin ayrılmaz parçası bulunan siyasi partiler birer sabıkalı muamelesi göremez. Hele politikayı politika- cıların elinden alıp amatörlerin eline terketmek bütün usülleri tersine çevirmektir ve şimdiye kadar bu gibi ted birler Demokrasiden ziyade diktatörlerin işine yaramış- tr. Hareket kabiliyeti, hareket imkânıyla aşırılıklar arasında bir normal denge kurulmadığı takdirde sâdece aşırdıklar değil, aynı zamanda devlet idarelerine elzem canlılık, dinamizm, ateş ve hizmet aşkı da kayboluverir. Nasıl nizamlar sâdece namussuzlar düşünülerek konul- mazsa ve kanunlar herkese sanık gözüyle bakılarak hazırlanmazsa, tıpkı onun gibi devlet mekanizmasının işlemesini sağlayacak mekanizma da şüphe, korku, çe- kingenlik ve endişe temeline bina edilemez. Aksi halde çocuk mutlaka ölü doğacak ve fazla itina onu hayatın- dan edecektir. Pek çok sahada olduğu gibi, emniyet ve itimat ha- vasının yarınki siyaset hayatımıza hâkim olması mil- letçe başarımızın başlıca şartıdır. Suç işlenmesini önle- mek maksadıyla bir kısım fiilleri toptan yasak etmek pek basit bir davranıştır. Müeyyideler ancak suçu önle- me gayesi taşıdığı müddetçe makbuldur. Herkesin hare- ket serbestisini zedeledi mi, zararı faydasından büyük hale gelir ve en kısa zamanda tatbik edilmez hale düşer. Devlet gemisi yürüyecektir. Kaptana doğru yolu göste- recek, kaptan yolu şaşırdı mı ihtar sesini yükseltecek aletler elbette ki lüzumludur, faydalıdır. Ama her kap- tanın mutlaka bir alçak olabileceği hesaplanarak dü- men zincirlendi mi o gemi yürümez. Yahut, yürümesi mutlaka gerekiyorsa zincir parçalanır ve o zaman bek- lenilenden daha büyük tehlikeler yolcuların başında asılı kalır. Bütün bunlar herkes tarafından bilinen, basiretin ve aklıselimin görmek için kâfi geldiği pek basit haki- katlerdir. En ufak tarih anlayışı, en küçük ibret hissi bunları harcıâlem saymaya yeter de artar bile. Ama gene de, memleketin en mümtaz ilim adamları tarafın- dan hazırlanmış müstakbel Anayasamızın metni dik- katle okunduğunda bu fikirler zihinlere (o takılmaktan geri kalmıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: