okuyarak, bu mevsim, Şişlideki küçük Site Tiyatrosunda devam ettiriyorlar. Bu şuurlu hürriyet ve sanat aşkı on- larda varken muvaffak olmamaları için bir Sebep de yok. Zaten İstanbul seyircisi, her akşam dört kat merdi- ven tırmanmak, asansör başında kuyruk yapıp beklemek pahasına, ti- yatrolarını doldurarak onları des- teklemekten geri kalmıyor Kenter kardeşlerin ilk eser ola- rak sahneye koyup oynadıkları piyes, bir Fransız piyesi: "Claude Magni- er'nin "Evdeki Yabancı" -"Monsicur topu topu üç kişisi var. Bir Fransız komedisi olduğuna göre, tahmin et- miş olacağınız gibi, ezeli ve ebedi sa- cayağı: Karı, koca, âşık. Bütün vaka üçünün arasında, bir kır evinde geçi- yor. Otomobili o civarda bozulan genç, sevimli ve dilbaz bir erkek bu evin kapısını çalıyor, ortalarda kim- seyi göremeyince içeri giriyor. Mak- sadı, yardım istemek için en yakın garaja telefon etmek. Bu sırada, pek susadığı için, hazır bulduğu bir bar- dak suyu içiyor ve işte ondan sonra işler de arap saçı haline gelmeğe baş- lıyor. Çünkü içtiği su, evin genç ve güzel hanımının içine uyku ilacı hapı attığı sudur. İlâçlı su, bu davetsiz mi- safiri tabii çok geçmeden uyutuyor, hem de aynı ilâcın tesiri altında bu- lunan ev sahibesinin yattığı yatakta... Tabii çok geçmeden koca çıkage- liyor. İşin mahiyeti anlaşılıncaya ka- dar kızılca kıyamet kopuyor, hayli komik durumlar oluyor ve... Kocada o saflık, kadında o alâka görmek, tatlı sözler duymak ihtiyacı, davet- siz misafirde de o sevimli pişkinlik varken, sonunda herşey yoluna giri- yor, tatlıya bağlanıyor. Sahnedeki oyun yiz Kenteri çok değişik rollerde görmüş olanlar bile bu bulvar ko- medisinde, yalnız hisleriyle yaşıyan, zeki, ince esprit'li ve koket Fransız kadınının derisine girmekte gösterdiği intibak kaabiliyetine hayran Müşfik Kenter zevkle Yalnız, oyununda şu küçük nüans dikkati çekmekten geri kalmıyor: bir Fransız, bir Parisli aşıktan çok, bir İngiliz âşıkını canlandırıyor. Deliler resmigeçidi ju Şehir Tiyatrosunun Kome- di Bölümü, saat 6 tiyatrosunu, ün- lü İspanyol yazarı Lope de Vega'nın bir komedisi ile açtı: "Çılgın Dünya". dı sık sık anılmakla beraber, AKİS,24 EKİM 1960 dünya tiyatrosunun sayılı şöhretle- rinden biri olan, bu üzyıl ya- zarı, şimdiye kadar nedense bizde oy- nanmamıştır. Klâsik eserleri seven tiyatro adamlarımız da ona pek rağ- bet etmemişlerdir. £ Bunun sebepsiz olduğu sanılmamak. Bizde hiç bilin- meyen İspanyol tiyatrosunun, İspan- yol toplumunun havasım, hususiyet- lerini -dört yüz yıl geriye giderek- vermek, hale Lopa de Vega'nın rep- likler arkasında yatan ana fikrini, asıl söylemek istediğini günümüzün eğilimlerine göre yorumlayarak de- ğerlendirmek kolay değil... Sahnedeki oyun Bına bakarak, eseri sahneye koy- muş olan Asaf Çiyiltepenin hiç muvaffak olamadığı sanılmasın. Yur- dumuzda ve yabancı ülkelerde cid- di çalışmalarla kendisini bu işe hazır- lamış olan genç rejisör, Doğan Ak- selin modern, fantezili, hattâ nükteli dekor, kostüm ve maskleriiçinde; Lo- pe de Vega'nın eserini yüzyılların to- zundan silkeleyerek renkli, canlı, ne- şeli bir mizansenle, yenilikçi bir sah- ne üslübu ile seyirciye sevdirmek is- temiş. Şehir Tiyatrosunun Komedi TİYATRO Bölümünde böyle bir hava estirebil- menin bile küçümsenemeyecek bir başarı olduğu muhakkak. Ama eserin daha çok "vaka" ve "hareket*' tara- fı üzerinde durmuş, seyircinin yalnız göz ve kulak zevkini düşünmüş ol- ması "kafa"ya hitabedebilecek tara- fı ile uğraşmasına fırsat vermemiş Onun için şekil bakımından başarılı olan rejisi, öze ait "fikir yorumu" ba- kımından silik kalmış. "Çılgın Dünya" Yeni Tiyatro sah- nesinde, umumiyetle iyi oynanıyor. İki genç ve parlak istidat, Sibel Gök- sel ile Arslan Altın, inandırıcı, sü- rükleyici ve tatlı oyunlarıyla seyirci- yi tatmin ediyorlar. Tımarhane Ka- pıcısı'nda Turhan Göker, Tomas'da Feridun Karakaya pittoresk tipler Çi- ziyorlar. Müdür'de Reşit Baran, He- kim'de Necdet Mahfi Ayral, Yaban- cı'da Ercüment Behzat Lâv, ölçülü ve itinalı oyunlarıyla dikkati çekiyorlar. Çeşitli deli tiplerine gelince: Ne yazık ki yazarın kendilerine söylettiği söz- lerden Çok, rejisörün yüzlerine ve sırtlarına geçirdiği o acayip mask- ler, makyajlar ve kıyafetlerle dikka- ti çekmek istiyorlar. Muvaffak da o- luyorlar... 33