24 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

24 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

okuyarak, bu mevsim, Şişlideki küçük Site Tiyatrosunda devam ettiriyorlar. Bu şuurlu hürriyet ve sanat aşkı on- larda varken muvaffak olmamaları için bir Sebep de yok. Zaten İstanbul seyircisi, her akşam dört kat merdi- ven tırmanmak, asansör başında kuyruk yapıp beklemek pahasına, ti- yatrolarını doldurarak onları des- teklemekten geri kalmıyor Kenter kardeşlerin ilk eser ola- rak sahneye koyup oynadıkları piyes, bir Fransız piyesi: "Claude Magni- er'nin "Evdeki Yabancı" -"Monsicur topu topu üç kişisi var. Bir Fransız komedisi olduğuna göre, tahmin et- miş olacağınız gibi, ezeli ve ebedi sa- cayağı: Karı, koca, âşık. Bütün vaka üçünün arasında, bir kır evinde geçi- yor. Otomobili o civarda bozulan genç, sevimli ve dilbaz bir erkek bu evin kapısını çalıyor, ortalarda kim- seyi göremeyince içeri giriyor. Mak- sadı, yardım istemek için en yakın garaja telefon etmek. Bu sırada, pek susadığı için, hazır bulduğu bir bar- dak suyu içiyor ve işte ondan sonra işler de arap saçı haline gelmeğe baş- lıyor. Çünkü içtiği su, evin genç ve güzel hanımının içine uyku ilacı hapı attığı sudur. İlâçlı su, bu davetsiz mi- safiri tabii çok geçmeden uyutuyor, hem de aynı ilâcın tesiri altında bu- lunan ev sahibesinin yattığı yatakta... Tabii çok geçmeden koca çıkage- liyor. İşin mahiyeti anlaşılıncaya ka- dar kızılca kıyamet kopuyor, hayli komik durumlar oluyor ve... Kocada o saflık, kadında o alâka görmek, tatlı sözler duymak ihtiyacı, davet- siz misafirde de o sevimli pişkinlik varken, sonunda herşey yoluna giri- yor, tatlıya bağlanıyor. Sahnedeki oyun yiz Kenteri çok değişik rollerde görmüş olanlar bile bu bulvar ko- medisinde, yalnız hisleriyle yaşıyan, zeki, ince esprit'li ve koket Fransız kadınının derisine girmekte gösterdiği intibak kaabiliyetine hayran Müşfik Kenter zevkle Yalnız, oyununda şu küçük nüans dikkati çekmekten geri kalmıyor: bir Fransız, bir Parisli aşıktan çok, bir İngiliz âşıkını canlandırıyor. Deliler resmigeçidi ju Şehir Tiyatrosunun Kome- di Bölümü, saat 6 tiyatrosunu, ün- lü İspanyol yazarı Lope de Vega'nın bir komedisi ile açtı: "Çılgın Dünya". dı sık sık anılmakla beraber, AKİS,24 EKİM 1960 dünya tiyatrosunun sayılı şöhretle- rinden biri olan, bu üzyıl ya- zarı, şimdiye kadar nedense bizde oy- nanmamıştır. Klâsik eserleri seven tiyatro adamlarımız da ona pek rağ- bet etmemişlerdir. £ Bunun sebepsiz olduğu sanılmamak. Bizde hiç bilin- meyen İspanyol tiyatrosunun, İspan- yol toplumunun havasım, hususiyet- lerini -dört yüz yıl geriye giderek- vermek, hale Lopa de Vega'nın rep- likler arkasında yatan ana fikrini, asıl söylemek istediğini günümüzün eğilimlerine göre yorumlayarak de- ğerlendirmek kolay değil... Sahnedeki oyun Bına bakarak, eseri sahneye koy- muş olan Asaf Çiyiltepenin hiç muvaffak olamadığı sanılmasın. Yur- dumuzda ve yabancı ülkelerde cid- di çalışmalarla kendisini bu işe hazır- lamış olan genç rejisör, Doğan Ak- selin modern, fantezili, hattâ nükteli dekor, kostüm ve maskleriiçinde; Lo- pe de Vega'nın eserini yüzyılların to- zundan silkeleyerek renkli, canlı, ne- şeli bir mizansenle, yenilikçi bir sah- ne üslübu ile seyirciye sevdirmek is- temiş. Şehir Tiyatrosunun Komedi TİYATRO Bölümünde böyle bir hava estirebil- menin bile küçümsenemeyecek bir başarı olduğu muhakkak. Ama eserin daha çok "vaka" ve "hareket*' tara- fı üzerinde durmuş, seyircinin yalnız göz ve kulak zevkini düşünmüş ol- ması "kafa"ya hitabedebilecek tara- fı ile uğraşmasına fırsat vermemiş Onun için şekil bakımından başarılı olan rejisi, öze ait "fikir yorumu" ba- kımından silik kalmış. "Çılgın Dünya" Yeni Tiyatro sah- nesinde, umumiyetle iyi oynanıyor. İki genç ve parlak istidat, Sibel Gök- sel ile Arslan Altın, inandırıcı, sü- rükleyici ve tatlı oyunlarıyla seyirci- yi tatmin ediyorlar. Tımarhane Ka- pıcısı'nda Turhan Göker, Tomas'da Feridun Karakaya pittoresk tipler Çi- ziyorlar. Müdür'de Reşit Baran, He- kim'de Necdet Mahfi Ayral, Yaban- cı'da Ercüment Behzat Lâv, ölçülü ve itinalı oyunlarıyla dikkati çekiyorlar. Çeşitli deli tiplerine gelince: Ne yazık ki yazarın kendilerine söylettiği söz- lerden Çok, rejisörün yüzlerine ve sırtlarına geçirdiği o acayip mask- ler, makyajlar ve kıyafetlerle dikka- ti çekmek istiyorlar. Muvaffak da o- luyorlar... 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: