MUSİKİ Besteciler Bir yeni ses.. O akşamki konser, "Çağımızda Mu- siki" serisinin diğer konserleri gibi olsaydı, icralar bittikten sonra fuayede yapılan tartışmalar vakit geceyarısına yaklaşana kadar sürüp gitmiyecek, toplantının belki sabaha kadar sürmesini önlemek için Max Polikoffun müdahalesi gerekmiye- cek, dinleyicilerden birkaçı üstünkörü birkaç sual soracaklar, besteciler is- teksiz, baştansavma cevaplarını vere- cekler, yarım saati genel olarak aş- mıyan bu sözde hasbihalden sonra za- ten konuşulacak mevzu kalmamış o- lacağı için herkes evine dönecekti. Kemancı Max Polikoffrun, çağdaş bestecilerin eserlerinin çalınmasına, tanıtılmasına imkan vermek maksa- diyle, New Yorkun Kaufmann salo- nunda tertiplediği "Çağımızda Musi- ki" konserlerinin herbirinde, çoğu A- merikalı olmak üzere, genç ve vait- kâr bestecilerin eserleri çalınır, son- ra da besteciler dinleyicilerle birlik- te fuayeye geçerler orada olan ken- di eserleri, gerekse musikinin yeni meseleleri üzerinde dinleyicilerle ko- nuşurlar. Konuşmaların süresini ve seviyesini, bestecilerin şahsiyeti tayin eder. Eğer besteci, dinleyiciyi tahrik edecek bir eser vermişse, fuayede ha- va iyice elektriklenir; dinleyiciler can alıcı mevzular ortaya atarlar; arala- rında besteciyi itham ya da onu mü- dafaa lüzumunu hissedenler olur; cep- heler teşekkül eder ve bir mücadele- dir başlar. "Çağım Musiki" serisinin geçen hafta verılen konserinden son- raki hasbıhal safhası işte böyle bir hava içinde cereyan etti; bir ara Öy- lesine elektriklendi ki, sesler iyice yükselmiye, titremiye başladı; surat- lar kızardı; hattâ yumruklar sıkıldı; toplantıyı idare eden Polikoff'un ha- vayı yatıştırma teşebbüsleri ve niha- yet "haydi artık evimize gidelim" ika- zı olmasaydı, toplantı herhalde saat- lerce sürecek, belki de sözün yerini adale alacaktır. O günkü konserin programında dört bestecinin eserleri yer almıştı. Fakat havayı elektriklendiren eser, Morton Feldman'ın "Atlantis" i oldu. Diğer besteciler, piyano için fantezi- siyle halk önüne çıkan William Ma- yer ya da keman ve piyano için mu- sikisi halka dinletilen Donald Erb, he- men hemen hiç ilgi çekmediler ve su- ale muhatap olmadılar. Hattâ, ikinci yaylı kuarteti dinletilen Arnold Schön berg'i temsil eden bestecilerin yanında yer alan, Felix Greissie -Schönberg'in damadıdır- bile fazla ilgi çekmedi. 30 Gerçi Schönberg'in adı geçen kuar- teti bundan yarım yüzyıl önce Viya- nada çalındığı zaman huysuz dinle- yicileri yatıştırmak için polis müda- halesi gerekmişti ama Schönberg bu- gün, hiç olmazsa "Çağımızda Musiki" konserlerinin devamlıları için, Brahms veya Schumann gibi, musiki tarihine rahatça yerleşmiş bir eski besteciy- di. Ortada bir Morton Feldmann me- selesi varken, kim onunla uğraşırdı. Notasız nota... Moı'tonFeldman çağımızın besteci- liğinin gerçekten rahatsız edici, zihin kurcalayıcı, hattâ uyku kaçırıcı bir meselesiydi. İki ay öncesine ka- dar, onu şahsen tanıyanlar dışında bu Amerikalı bestecinin adını bilen, Arnold Schönberg İlgi çekmedi... eserlerini dinlemiş olan pek az kişi rdı. Fakat Kasım ayı sonlarına doğru Columbia plâk firması "Musi- kide Yeni İstikametler" adlı serisinin ikinci plâğını baştan başa Feldman'ın musikisine ayırdığı zaman, musiki dünyası bu isimle ilgilenmiye başla- dı. Plâğı dinliyenler, bazen Anton Webern'e, bazan John Cage'e benzi- yen, fakat belirli bir şahsiyeti olan bir musikiyle karşılaştılar. Bunda zihin kurcalıyacak bir şey yoktu. Zihin kurcalıyan asıl, plâğın kapağında, Feldman'ın musikisi hakkında verilen izahattı. Bu izahata göre Feldm plakta yer almış eserlerinden ıkısı— , yeni bir notalama sistemiyle yaz- mıştı, Geçen hafta Kaufmann salo- nundaki konserde çalınan "Atlantis" de bu sistemle notalanmış bir eserdi. İşte herkesi rahatsız eden, Feldman'- ın nota sistemiydi. Çalınan eser, or- taya çıkan netice bakımından, hiçbir bestecinin musikisine — benzemiyen basmakalıp klişelerle uzaktan veya yakından hiçbir alakası olmıyan, renkli, sürükleyici, değişik bir musi- kiydi. Fakat bu eserden hoşlanan bir dinleyici, "Atlantis" in bir başka kon- serde çalınacağını öğrense ve gidip dinlese, aynı zevki alabilir miydi? Da ha doğrusu, aynı eserle karşılaşabi- lir miydi? Böyle bir suale müsbet ce- vap vermek imkansızdı. Çünkü Feld- man'ın yeni notalama sistemi, buna imkân vermiyordu. bilinen notalamadan ta- mamen vazgeçmişti. Musikisini kâğıt üstüne notalarla değil, başka şekil- lerle kaydediyordu. Feldman'ın eser- lerinden birinin bir sayfasına uzaktan bakıldığında, yalnız ölçü çizgileri gö- rülüyordu. Besteci bunların içine yal- nız, hangi çalgıların, ölçünün hangi bölümünde çalacaklarını işaretlemişti. Hangi notaları ne sürede çalacakla- rını değil. "Atlantis" te olduğu gibi, bazı eserlerinde, çalgıların hangi sa- hada -tiz veya pes- çalacaklarını da belirtmişti. Adı geçen eserde bütün çalgılar, piyanonun birkaç pes nota- Besteci, diğinde canının istediği notayı seçmek te serbestti. Demek ki Feldman'ın musikisinde irticale bol bol yer kalı- yordu. Öyleyse ortaya çıkan eseri Feldman'ın saymak mümkün müydü? Böyle bir suale de tabiatiyle "evet" demek imkânsızdı. Ses yerine söz Kesinlikten bu derece uzak bir nok- talama sistemi, bestecinin isteği- ne az çok yaklaşan bir musikiyi icra sırasında hiçbir zaman meydana çı- karamıyacağı için Feldman, nota ka- ğıdını, birçok yerde nota yerine ke- limelerle doldurmuştu. Bundan başka icranın hazırlanması sırasında çalgı- cıların başında bulunup onlara sözle talimat vermek lüzumunu hissetmişti. Zaten icrayı, Morton Feldman'ın ne demek, ne yapmak istediğini bilen, besteci John Cage idare ediyordu. Şüp hesiz ki, Feldman'ın eserini çalacak her icracının, eserin sahibinin arzu- larına azçok yakın sesler ortaya çı- karabilmesi için, denen şeyi yakından tanıması lâzım- dı. Bu tanışıklık da, besteciyle otu- rup yarım saat konuşmakla değil, onunla birlikte yaşamakla, ömrünü onun hayatının, düşüncelerinin, duy- gularının incelenmesine vakfetmek- mümkün olabilirdi. Yoksa ic- racı, ne yolda yetişmişse, o yolda bir musiki yapacak, Feldman'ın musiki- AKİS, 24 ŞUBAT 1960