yapan, mantık ve kürsü oyunlarına vakıf daha fazla elemana malik oldu- ğunu gösterdi. Üstelik, tabii Başkan- lık Divanı zorlamaları neticesi de ol- sa, bunlardan D.P. daha iyi faydalan- dı. C.H.P. takımının iyi elemanlardan seçılmemesı haklı davalarda C.H.P. nin açık vermesine yol açtı. C.H.P. aylarca süren hazırlıklarından ve elin- deki -çoğu resmi- vesika ve delil bollu- ğundan tam manasıyla istifade ede- medi. Milletvekillerinin yorgunluk ve uykusuzlukları yüz çizgilerinden ve gözlerini oluşturmalarından belli o- luyordu. Ancak Turhan Feyzioğlu, Suphi Baykam, Fethi Çelikbaş ve Nüvit Yetkin üstte güreşebildiler. Bu yüzden Uşak Valisi İlhan Enginin müthiş İçişleri Bakanı Dr. Namık dıyla gönderdiği tüyler ürpertici mek- tup, Verner Taschenbrecker -Ağaoğ- lu Firmasının Batı Almanyada bir fabrikaya yazdığı yüz kızartıcı yazı D.P. milletvekillerini dahi sam rette dehşete düşürdüğü halde Meclis içinde -dışında değil- kafi derecede kıymetlendirilemedi. D.P. adına ko- nuşan Celal Yardımcı gibi hakikaten usta davrandılar, cazip ko- nuşmalar yaptılar ve arkadaşlarının manevi ezikliğini telafi edebildiler. C.H.P. lilerin alınacak kararı ön- ceden bildikleri ve dolayısıyla şu ve- ya bu muhtemel neticeden hangisi- nin hasıl olacağı gibi bir hususu me- rak etmeden fantezi sayar göründük- leri Tahkikat Önergeleri Müzakerele- rinde, D.P. lilerin oyununa gelmeleri de başka bir hikâye oldu. D.P. nin taktiği, muğlak geçiştirecekleri esas noktadan kaçmak, şahıslara hücum ederek sorumlulara mukabil taarruz imkânları vermekti. İşte C.H.P. böy- le bir akışa ve zaman zaman da te- hevvüre kendini kaptırıverdi. Meselâ kendisi hakkındaki tahki- kat önergesinin müzakeresinde ilk sözü alan Verner Taschenbrecker'in kayınçosu yer yer patetik safhalar gösteren ve sonlara doğru duygulara hitap eden konuşmasıyla pekâlâ "Bu um yahu!" intibaını uyan- dırabılmıştı Fakat B.M.M. nin şüp- hesiz en iyi hatiplerinden biri olan Ağaoğludan sonra kürsüye gelen tah- kikat Öönergesi sahiplerinden Bay- kam, hemen havaya hakim oldu. Hele o yüz kızartıcı mektubu okuyunca, itaatkâr D.P. Meclis Grubu bile kı- pırdandı. Fakat fanatik Koordinas- yon Bakanı Sebati Atamanın, Ağaoğ- lunu kurtarmak azmiyle bilhassa gi- riştiği tahriklere kapılarak fuzüli bir hassasiyet ye sinirlilik gösteren C.H. P.liler, kendilerini D.P. liderin çıkar- dıkları bir meydan kavgasının içinde buluverdiler. Fedakâr Atamanın mak- satlarına en fazla hizmet eden Yetkin AKİS, 24 ŞUBAT 1960 Samet Ağaoğlu Mesut kayınço oldu. Neticede C.H.P. nin Ankara milletvekili İsmail İnanın burnu kı- rıldı. Bütün müzakereleri B.M.M. de- ki odasında hoparlörden -Bütçe mü- zakereleri sırasında da Başbakanlıkta yapılıveren hususi bir mekanizma ile odasından- takip edip direk- tifler ve Başbak, yüz mil- letvekilinin katıldığı meydan kavga- İsmail İnan Kurban YURTTA OLUP BİTENLER sının patlak verdiği sırada, bir müd- det için Umumi Heyet Salonunda be- lirdi. Meydan kavgasından sonra D.P. Meclis Grubu içindeki tesanüt artmış, C.H.P. ye düşmanlıklar yeni- den bilenmiş, müteakiben söz alan muhalif milletvekilleri de uzun uzun konuşup esas noktadan inhiraf ettik- lerinden öfke ve korkudan çehresi volkan kraterine dönen — Ağaoğlu gümbür gümbür —yuvarlanmaktan kurtulmuştu. Fakat, dikkatini kendi itaatkâr Grubunun bir oyun oynamaması he- define teksif eden İktidarın, Meclis- teki bu kolay galebesi, bi Ööğreneceğini öğrenmişti. Hele müthiş bir psikoloji hatası neticesi radyo tek taraflı neş- riyata koyulunca Meclis dışındaki in- tiba Meclisteki intihadan bambaşka oldu. Nitekim bu hafta Türkiyede herkes artık meşhur Verner'in mektubundan, şişman Umum Müdürün 40 milyonluk cömertliğinden, Dr. Gedikin şifrele- rinden... ve bu İktidarın ilk seçimler- de mutlaka gitmesi lüzumundan bah- sediyordu. C.H.P. Tavşan ve kaplumbağa hikâyesi (*Jeçen haftanın son gecesi, Ankara- daki meşhur -ve yeni- Balin Ote- lin koskoca salonunda tavandan bir boya parçası düşseydi yere varması- na imkân olmayacaktı. Zemin katın- daki geniş salon tıklım tıklım, hem e pek güzide, pek nezih ve kibar bir kalabalıkla doluydu. Gece leri içinde hanımlar smokinleriyle — beyler zarifti. Bir köşeden manzarayı seyre- den ve "vazife" ile oraya gelmiş inti- baını veren orta yaşlı, bilmiş görü- nüşlü bir adam yanındakilere: — Bee, dedi, İktidara gelmek üze- re bulunan Partilerin baloları işte böyle olur.. Kaç senelik tecrübemiz var. 1950 nin arifesindeki D.P. gece- leri de aynen bunun gibi olurdu. Bak, sana bir şey söyleyeyim. Her miyar şaşar, bu miyar şaşmaz!" O gece, Balin Otelin salonları yıllık balosunu veren C.H.P. tarafından tu- tulmuştu. Saat 23 e doğru İsmet İnö- nü de, şakır şakır yağan yağmura rağmen dinç ve neşeli halde baloya geldi, bir saat kadar kaldı ve tıpkı içeri girerken olduğu gibi hakikaten coşkun alkışlar arasında çıkıp gitti. Eğlenceler, Balin otelde ve diğer bazı yerlerde daha uzun müddet devam etti. Fakat, geçen haftanın sonundaki gece, hayatın asıl tadını çıkaranlar 13