YURTTA OLUP BİTENLER bir düzine kadar hanımdı. Eşleri ya- nındaydı, eşleri kendileriyle alakadar oluyor, hattâ dans ediyordu, eşleri yemeği yarıda bırakıp "Toplantıya gidiyorum" diye fırlamamıştı, eşleri gündelik hayata ait basit plânlar ya- pıyor, çocukların sıhhatini soruyor, iki dans arasında kendilerine iltifat bile ediyordu. Hatta ve hatta, eşleri politikadan bahsetmiyordu ve bu, o hanımların hayatında dünyanın en büyük değişikliği idi. Zira bahis mev- zuu hanımlar C.H.P. Merkez İdare Kurulunun azalarının eşleriydi ve ko- calarının sabahlara kadar çalışmala- rından hakikaten bıkmışlardı. Parti- nin balosu, onlara bir gecelik saadet hakkı tanıdı. Ama ertesi sabah içle- rinden bir çoğu -meselâ Kemali Be- yazıtın eşi, meselâ Kemal Satırın eşi, meselâ Suphi Baykamın ve İsmail Rüştü Aksalın eşi- pek erken saatler- de kalkacaklar, eşlerinin çıkacakları Adapazarı seyahatinin, veya Meclis çalışmasının, yahut bir müşterek top- lantının hazırlıklarını tamamlayacak- lardı. Kemali Beyazıt ve Kemal Satır pazar sabahı Sakarya il kongresinde bulunmak üzere Ankaradan ayrıldı- lar, Ismaıl Rüştü Aksal İsmet İnö- nüyle bi çalışmaya koyuldu, Suphi Baykam öğleden sonra Meclis- teki konuşmasını yaptı, Turan Güneş- ler, Emin Paksütler, Turgut Göleler, Turhan Feyzioğlular işlerinin başına döndüler ve C.H.P. ileri gelenlerinin aileleri için hayat, bir gecelik rüya- dan sonra tekrar eski şeklini aldı. 1940 dan beri memleketteki siyasi hayatın perde arkasını takip fırsatı- nı bulmuş kimseler bir zamanlar D.P. idarecilerinin de böyle çalıştıklarını ve iktidara böyle gelmiş bulundukla- rını hatırlamaktan kendilerini alama- dılar. Işıklı bir bina Hakıkaten uzun aylar vardır ki -İs- mail Rüştü Aksalın Genel Sekre- terliğe getirilmesinden bu yana- Kı- zılaydan geçenler köşe başında yük- selen bir binanın ışıklarının geceleri pek geç vakitlere kadar yandığını görmektedirler. Binanın üzerinde kır- mızı renkte büyük bir tabela asılıdır ve bu tabelâda beyaz harflerle "C, H.P. Genel Merkezi" yazmaktadır. Binada en geç çalışanlar Merkez İda- re Kurulunun azalarıdır. Bu çalışma- lar tabii en rasyonel tarzda cereyan etmemektedir, ekseriya konuşulmak- ta, böylece kendimize mahsus usul- lerle, havanda su dövülmektedir. Bir mesele hakkında herkesin, hal çaresi bulmaktan ziyade kendi talakat ka- biliyetini gösterme fırsatı araması da seyrek görülen hadiselerden değildir. Bütün bunlara rağmen C.H.P. teşki- lâtına verilen hayatiyet ve bir dina- mizm başlangıcı bu heyetin ekserisi genç azalarının gayretleri neticesidir. Geçen haftanın içinde Kızılaydakı binada, hemen bütün odalarda, Mec- liste cereyan eden müzarekelerin neticeleri tartılıp biçildikten — sonra Mart ayına ait plânlar üzerinde ka- fa yorulmasına başlandı. Mart ayı, ğine göre "nabız yoklama" turneleri- ne tekrar başlamamak için sebep yok- tu. Tabii, evvela İsmet İnönünün ne- relere gitmesinin münasip olacağı görüşüldü. Fakat başka bir fikir da- ha cazip göründü. Mart başında mil- letvekilleri süratle yurdu taramaya koyulurlardı. Son günlerde bir hayli dolaşan Genel Başkan kongrelerde bulunmak üzere yeniden yola revan olabilirdi. İsmet İnönü, bu mevzuun görüşül- düğü bir sırada, geçen hafta içinde, neşeli kahkahalarından birini attı ve "Başkan, dolaşmalarına herhalde de- vam edecektir. Orada burada gene konuşur. Ama, her seferinde cevabını almakta gecikmeyecektir" dedi. C.H. P. Genel Başkanının son zamanlarda gayet Trahat, gayet ince konuştuğu kimsenin gözünden kaçmadığı gibi, bundan hakiki bir zevk aldığı da ya- kınları tarafından görülüyordu. Teşkilâtın meseleleri kat Kızılaydaki binanın pencere- lerinde ışıkların sabahlara kadar yanması sadece seçimlerle doğrudan doğruya ilgili meselelerle alâkalı de- ğildir. Genel Merkez, uzun yıllardan sonra -herkese mavi boncuk dağıtı- lan, hattâ bir takım kimselerin el al- tından kolyeler elde ettikleri uzun C.H.P. Genel Merkez İdare Kurulu üyeleri Hayat hakkı yok AKİS, 24 ŞUBAT 1960