yıllar- Teşkilata ait meselelere belki her vakit basiretle değil ama, daima cesaretle el koymak kararını vermiş- tir. Bu kararın tatbikatı, C.H.P. nin bu en yüksek organının uzun zamanı- nı almakta, illerde görülen huzursuz- luklar üzerinde tartışmalara, dikkat- li çalışmalara yol açmaktadır. İstan- bulda çıbanın başının koparıldığı hu- susundan emin pek az hayalperest vardır. lstanbulda kongrenin yapıl- ması, C.H.P. nin "Kongrelerini yapan Parti" hüviyetine sadık kalması bir zaruret sayılmaktadır. İstanbulun kaderini, seçim günü talihlerini baş- ka illerde arayacak kimselerin elin- de bırakmak ise, akıllıca bir hareket olarak görülmemektedir. Üstelik, İs- tanbul teşkilâtında derhal faal vazi- fe almaya hazır birçok hakiki kıyme- tin bulunduğunun ve yakında "herkes tarafından takdir edilen isim" lerin C.H.P. ye katılmaları bombasının patlayacağının — bilinmesi — seçimler mevzuunda ortada olan İstanbulda kefeyi muhtemelen C.H.P. tarafına -Kemal Aygünün bütün tertip ve gay- retlerine rağmen- eğecektir. İstanbul gibi İzmirin de parti içi çekişmeye sahne olduğu Genel Merkezde bilin- mekte ve üzüntüyle karşılanmakta- dır. Fakat bunların "İktidarın yakın- laşması arazı" olduğu gözden kaçma- maktadır. Bu bakımdan C.H.P. ikti- dara mümkün olduğu nisbette müte- canis, ne yapacağını evvelden karar- laştırmış halde gelmek için Genel Merkezin çok çalışması lüzumuna inanmış haldedir. Dört bir kösed nkarada hava bu iken, C.H.P. pa- zar günü yurdun dört bir tarafın- daki kongrelerine devam etti. Kemali Beyazıt sabahleyin Ankaradaki evin- den ayrılırken cebinde bir band taşı- yordu. Bantta, İsmet İnönünün Sa- karya kongresı delegelerine hıtaben söylediği bir mesaj vardı. Ayrıca Ge- nel Başkan Hendekli gençlere bir ha- tırasını anlatıyor, Milli Mücadeleye katılmak üzere İstanbuldan Ankara- ya gelirken Hendekte geçirdiği saat- lerin hikâyesini naklediyor, böylece herkesin merak ettiği bir mevzuda tafsilât vererek alâkayı bir defa da- ha C.H.P. nin üzerinde topluyordu. Kongrelerde hatiplerin yaptıkları ko- nuşmalar da, mutad veçhile Basında erekli yeri almakta güçlük çekme- di. B.M.M. de Bütçe müzakerelerinin her seçım arifesinde olduğu gibi- sö- nük geçmesi ve uzun zamandan beri kesif halde devam etmesi B.M.M. dışı siyasi faaliyete olan alâkayı ve iti- barı yeniden arttırmıştı. Böyle bir devreden sonra C.H.P. milletvekille- rinin ekipler halinde yurdu tarama- ları şüphesiz akisler uyandıracaktı. Herhalde bu hafta görülen, C.H.P. millet önünde spektaküler çalışmalar AKİS, 24 ŞUBAT 1960 İsmail Rüştü Aksal Hava değiştiren lider yaparken D.P. nin bütün ümidini rad- yoya bağlamış olduğuydu. Halbuki radyonun bilhassa son Meclis müzake releri boyunca tuttuğu tek taraflı yol hâlâ bu derlet vasıtasının ıslah edile- ceği ve seçimlere öyle gıdılecegı ümi- dinde olanların dahi gözünü açtı. İnsana inanılmaz görünmektedir. Ama bir takım mânâsız, soğuk nu- tukların, çatık kaşlı demeçlerin saat- ler ve saatler, hem de kelimesi keli- mesine Tradyoda yayınlanmasından D.P. bir seçim faydası ummaktadır! Üstelik okunanlar sadece Hükümet Azası sıfatını taşıyan Demokratların partizan nutukları da değildir. Me- selâ Samet Ağaoğlunun savunması dinleyiciye -dinleyen — varsa- bildiril- mektedir de, meselâ Mükerrem Saro- lun Basın mevzuundaki parlak fikir- leri nakledilmektedir de bunların kar- şı tezleri mevzuunda devletin radyosu tam bir süküt muhafaza etmektedir. Böylece radyo, D.P. nin çalışmasını teksif ettiği tek saha olarak göze çarpmaktadır. Tıpkı, ayaklarının kuv- vetine ziyadesiyle güvenen talihsiz tavşanın, kaplumbağa ile girdiği ya- rışın son merhalesine kadar uyku kes- tirmekte bir mahzur görmemesi gibi.. Bu hafta, bundan bahseden bir An- karalı "galiba D.P. hikâyenin sonunu okumamış" dedi. manalı bir şekilde yukarıları parmağıyla göste- rerek "Eee" diye ilâve etti, "Kültür meselesi!" D.P. hakkında : AKİS'i zevkle okumak için C.H.P. nin koyu bir taraftan değil, herşeyden evvel önce vatan ve mil- letinin menfaatini ve istikbalini düşünen bir vatan — evlâdı olmak yeter de artar bile. Gazetecilere a- yırmış olduğunuz sütunlar da di- ğerleri kadar cazip ve sürükleyici. İktidarı teşkil eden bu insanlar acaba bir çoklarını hapse atmak ve bol bol tekzip kaleme almakla suç- larının örtbas edildiğini mi sanı- yorlar? Bir gece içinde Radyo Ga- zetesinde okunan tekziplerin he- men hepsi Kasım Güleğin omuz- larda taşınmadığından mizin cop kullanmadığından bah- sediyor. Eksik olmasınlar, bir İs- tanbullu olarak doğrusu bu kar- şılanış haberleri beni pek memnun etti. Eğer bu tekzipler olmasaydı, ben nasıl bilirdim Güleğin omuz- larda taşındığını? Bir Pulliam dâvası büyütüldü, büyütüldü ve bir çok gazeteciler Ankara Hiltona davet edildiler. Ne- tice ne oldu? Küçük bir Pulliam dâvası gelişerek — kendini herkese tanıttı ve hakikatin ne olduğunu gösterdi. Her hususta olduğu gibi inkâr hususunda da yanlış yola gittiklerini acaba ne zaman öÖğre- necekler? Önümüzdeki seçimler- den sonra mı? Gökçe Enis — İstanbul Ohan Eyüboğlunun istifa ederek her Türkün vazifelerinden ad- dederek C.H.P. sine geçişini esef- le okudum. Acaba Orhan beyfendi Halk Partisine geçmiyen, D.P. de kalan vatandaşları hakiki Türk saymıyor mu ve bunların her Türk' ün vazifelerini hakkiyle yapmadık- larından 6 ncı Şb. Müdürü olarak emin midirler? Yazıklar olsun ki senelerce mühim bir mevkiyi bu Hükümet sayesinde işgal etmiş olan Orhan Eyüboğlu, kendisince seçimler are- fesi yakın diye C.H.P. ye geçerek belki İstanbul dan C.H.P. adayı o- larak kendisini rüyasında görmüş olacak. Üzülmesinler; 6 ncı Şb. Müdürlüğü boş kalmayacağı gibi, bu seçimleri de D.P. kazanacak ve Orhan bey yaya kalacaktır. İ. Hakkı Agır — Diyarbakır