Orkestralar Rockefeller emal Reşit Reyin İstanbul Şehir COrkestrası geçen Pazar — sabahı çalgıları Şan Sinemasında verdiği konserinde, Rockefeller Vakfının yaptığı 40 bin dolarlık yardımla satın alınan yeni çalgılarım resmen dinleyicilere tak- dim etti." Rockefeller Vakfına 1thaf edilen konserin programında, Tür yede ilk defa çalınan bir Amerıkan eseri de vardı: Gershwın in 1924 yı- lında bestelediği ünlü "Rhapsody in Blue". Şehir Orkestrasının — dinleyicileri bir müddettir orkestranın, her Za- mankinden çok daha kötü icralar çı- karmıya başladığının farkındaydılar. Bunun sebebi, orkestra üyelerinin yeni çalgılara henüz alışamamış ol- malarıydı. Daha doğrusu iyi niyet, orkestranın çalış kalitesindeki menin sebebi olarak bu yadırgama— yı göstermeyi gerektirirdi. İstanbul orkestrasının seviyesinin yükselme- si için bütün ümitleri yeni çalgıla- ra bağlıyanlar şimdi, büyük bir ha- yal kırıklığına düşmekten, hattâ es- ünleri aramaktan kendilerini atamıyorlardı. Şimdi artık — başlıca temenni, bu alışma devresinin fazla uzun surmemesıydı. Pazar günkü konser böyle bir te- menniyi bilhassa gerektiriyordu. Çünkü Şehir Orkestrası uzun zaman- dır bu derece dağınık, derbeder, fal- solu bir icra çıkarmamıştı. Progra- mın tertibi de, günün mahiyetine ta- mamen aykırı düşüyordu. Yeni ça gıların takdimi maksadiyle — verilen bir konserde baştan aşağı orkestra eserlerinin bulunmasını — mantık ve sağduyu gerektirdiği halde, i konsertodan meydana ramda tek bir orkestra eseri, vertür bile yoktu. bir u- Program, Mozartt'ın keman v yola için Konsertant Senfonısıyle başladı. Solistler, Necdet tak ile talebesi Özer Sezgin, kimin talebe kimin hoca olduğunda dinle- yiciyi şaşırtan, fakat herhalde tale- seviyesini aşmıyan. bozuk ento- nasyonlu, üslupsuz, anti müzikal 1ıc- ralar makta birbirleriyle yarış ettiler. Böyle bir çalıştan sonra Nec- det Remzi Atakın Çaykovski keman konsertosunda — başarı — göstermesi beklenemezdı Bununla birlikte bu eser. umulana göre, sürpriz sa- yılacak bir başarıyla çalındı. Keman- cı Atak gerçi insicamsız bir — icra çıkardı; yer yer eserin güçlükleriy- le boğuşup durdu ve mağlübiyetlere uğradı, fakat, dünya çapında bir virtüöz edasıyla çaldığı yerler ço- ğunluktaydı. Bundan başka, icrasın- daki sıcaklığın ve -maksatlı olduğu anlaşılan, kabalığın da eserin karak- terine uyduğu şüphesizdi "Rhapsody in Blue"da piyanist Herman Miskciyan, çarpıcılığı olmı- yan. ritmik kesinlikten mahrum, lanık bir çalış çıkardı. Orkestra ise kaos halindeydi. 32 S İ Türkiye Kaçırılan fırsat B VSİ k defa bütün sinema tenkıdçılerı bır Türk filminin va- sat seviyeye çıktığında — birleştiler. Bu film, rejısor Memduh Un tara- fından çevrılen "Üç arkadaş"tı. "Üç arkadaş”, "dört başı mamur" bir film olmaktan uzaktı; fakat bugü- ne kadar çevrilen Türk — filmlerinin en iyisi olduğu şüphe — götürmezdi. Biri niyetçi, biri kundura boyacısı, biri seyyar fotoğrafçı olan üç ar- kadaş ile himayelerine aldıkları âmâ bir kızın macerasını anlatan "Üç ar- kadaş", kuruluşundaki sadelik, anla- tımındaki — fazlalıklardan — sıyrılmış durumuyla, fotoğraflarının ve çerçe- NEMA törü teşvik ettiler. Önce, yapılacak masraftan, resmi makamlarla gırışı— lecek temaslardan çekinen prodü tör, tenkidçilerin 1srarı karşısında buna yanaşır gibi oldu. Bu arada "Unifrance"ın İstanbula gelen Orta Doğu mumessılı Madam_oıselle Alice Licos'un seyrettiği "Üç arkadaş" hakkındaki ovucu sözleri, produkto— rün aklını bu işe daha çok yatırdı. Festival komitesine yapıl ası gere- ken müracaatı da yine tenkidçiler kaleme aldılar. Ama bunlar işin en kolay tarafıydı İşin en zor tarafı, "Üç adaş'ın Cannes Festivaline gidebilmesi için resmi makamlardan izin alınmasıydı. Bir filmin bir fes- tivale gönderilmesi için, normal san- sürden başka yetkili bir jürice "es- "Üç arkadaş"tan bir sahne Aman mesuliyet gelmesin! velemelerinin — düzgünlüğü, — seçilen — tetik" bakımdan da elenmesi yerin- dekorun uygunluğu ile, rahatsız et- de birşeydi, ama doğrusu mevzuatı- miyen montajıyla, aradaki mızda böyle bir mecburiyet yoktu lüzumsuz kavga sahnesine, yapmacık komikliğe, kundura boya- cısı rolündeki Semih Sezerlinin öbür oyunculara -Fikret akan, rem Nur, Salih Tozan- göre aksa masına rağmen iyi tarafları, aksı- yan taraflarından çok daha ağır ba- san bir eserdi. Sinemacıların çoğ öteden beri sinema tenkidçilerini kö- tü niyetle, yerli filmleri kasten be- ğenmemek, kötülemek ve kuçumse— mekle suçlandırmalarına rağmen, tenkidçiler "Üç arkadaş"ı elbirliğiy- le överek bu suçlamaları boşa çıkar- mışlardı, Tenkidçiler bununla da kal- madılar, -"Üç arkadaş"ın — Cannes Festivaline gönderilmesi için prodük- Bir film çevrildiği vakit sansür ko- misyonuna gidiyor, yurt içi ve yurt dışında oynatılması hakkındaki ka- rar orada alınıyordu. "Uç arkadaş" ise piyasaya çıkmadan önce bu ka- rarı almıştı Bununla beraber, Ba- Yayın ve Tur Bakanlıgı nedense kendını bu 1şe yetkılı göre- rek -hangi kanunun veya nizamna- menin hangi maddesine göre?. "Üç arkadaş”"ın elenmesini üzerine aldı. Bakanlık içinde meydana — getirilen bir jüri filmi seyretti ve "Üç arka- daşsın birkaç sahnesi kesilmek şar- tiyle festivale gönderilebileceği ka- rarını verdi. Filmin dağıtım hakla- rını alan ve festivale çok kısa bir AKİS, 2 MAYIS 1959