KİTAPLAR KÖYÜN KAMBURU (Yazan: — Kemal Tahir. İstanbul, Dü- şün Yayınevı 1959. 320 sayfa, 750 kuruş. "Düşün Serisi: 5”) Kemal Tahir "Köyün kamburu" ile son beş yıl içinde beşinci roma- nını, veriyor. Hepsi de epey hacimli, n bir hazırlık devresinin mahsu— lü olan, aşağı yukarı hep aynı çev- reden birçok tipleri geniş bir devre ıçınde toplıyan bu eserler, yavaş yar ş bu kadar geniş bir roman çalış- masının gideceği yola, "roman fleu- ve'e doğru ilerlemektedir. Nitekim, "Köyün kamburu"nda, — geçen yılki "Yediçınar yaylası" manlarından bazıları ün kamburu" ise Çalık Oğlan' adıyla tanınan Kerimdir. Kemal Tahir, ro- manının ilk 30 sayfasında bu kor- kunç yaratığın menşeini, — ortodoks naturalistlerin kuru ve ukalâca an- latımından uzak, büyük bir canlılık— la çiziyor. Çalık Oglan Narlıca yünün ilk "belâsı" -zira köyün ikin- ci ve asıl belâsı Çalık Oğlandır- Parpar Ahmedin oğludur. Frengi nöbetlerine tutulduğu vakit — bütün öyü ayağa kaldıran, karısı Topal öldüresiye döven Parpar Ah- medin bu halleri, romanın ıkıncı can- lı tipi Uzun İmam tarafından "ecin- nilere" hamledilir. Uzun imamın tav- siyesiyle Parpar Ahmet bir direğe bağlanıp "karnındaki — ecinniler"den kurtulması için bütün köy delikan- lıları tarafından sopalarla — dövülür- ken öte yandan yediği dayaktan ya- rı Ölü haldeki Topal Ayşe Çalık Oğ- lanı dünyaya getirir. Parpar Ahmet, aynı gece ölür ama, arkada sanki Narlıcadan intikam alması için Ça- lık Oğlanı bırakır. Çalık Oglanın da- ha doğumundan başlıyan — uğursuz- luk, yıllar yılı birikerek korkunç bir âfet gibi Narlıcanın üstüne çöker. Çalıkın korkunçluğu once fiziki ya- pısından ileri geliyor: "Vakti gel- Ayşeyi meden doğan bebek, kabuksuz yu- murtaya benziyordu. Başını yuvar- lamak için biraz sıktılar. Kafa uza- Aman diyerek tepesini bas- dı gitti. hamur gibi tırdılar. Surat mayalı yassılandı. Söyle böyle düzeltip olu- runa bıraktılar.... Yapısı da adam yapısına benzemıyordu Aşağısı in- ce kısa, Bu acayip gövdenin, ellerine daya- narak beli kırılmış hayvan gıbı yer- de sürünmesi, goren erin — yüreğine ürküntü verıyord Yedi yaşına girdiği vakit Uzun İmamın eline verilen Çalık Oğlan, aklı ezbere yattığı için Kur'anı ça- buk söküyor. Fakat Çalıkın ilk o- yunları, köyün on oniki yaşındaki kız çocukları ıle döl gütmeğe gıttıgı vakit başlıyor. Yaşının büyük o sına rağmen hiçbir işe yaramaz, hıç bir 'şeye aklı, ermez, sandıkları için . Çalıklı kızların arasına bırakmakta mahzur, görmüyorlar. Gündüzleri da- 30 var güden, geceleri ise köyde gizli- ce dolaşıp bütün olup bitenleri gören Çalık, koyun bütün kirlisini önce kü- çük kızlara, daha sonra köyün ileri gelenlerıne tatlı tatlı anlatıyor, lıcalılar önce bundan pek — hoşlanı- yorlar.. Ama bakıyorlar ki, Çalık Oglanın köyde olup bitenlerden Öğ- renmedıgı kalmamış, herbirinin giz- lisini öğrenmiş, hepsini bir düşünce- dir alıyor. Bu ara da, kendisini med- reseye göndermesi için din dersleri aldığı Uzun İmamla çatışan Çalık, İmamın Kur'an derslerine gelen kü- çük kızlara sarkıntılık ettiğini de yaymağa başlayınca, İmam ve Muh- tar elbırlıgıyle Çalıkı medreseye u- zaklaştırıyorlar. Çorum — medresesi, Çalıkın entrika ve kötülükteki ola- ğanüstü — kabiliyetini gelıştırmege yarıyan tamamıyle çürümüş bir m essese. Çalık Oğlan, — Narlıçaya ıkı yıl sonra, Rus . Japon savaşı sona erdiği vakit dönüyor. Bu arada Meş- rutiyetin ilânı, —Trablus ve Balkan harbleri geçiyor, nihayet İlk Dünya Harbi başlıyor. Sakatlığından dolayı askere alınmıyan Çalık, — savaştan yarı erkeği kırılmış olan Narlıcayı artık hâkimiyeti altına almağa ha- zırlanıyor. Yavaş yavaş köyün bü- tün işlerini Çalık çevirmeğe başlı- yor. Yalnız Uzun İmam ile Muhtar Kadir Ağayı değil, Yediçınar Yayla- sının mutlak hakimi Abuzer Ağayı bile yola getiriyor. Bir ara köye ge tirdiği Lâzlarla vilâyete para gotu— ren arabayı soyup büyük bir vurgun vuran Çalık Oğlan, çerçiliğe başlı- yor. Çalıkın artık tek derdi kalmış- tır: Çocukluğunda samanlıkta Peh- livan Hasanla sevişirken, gözetlediği köyün güzeli Peteki ele — geçirmek. Asker kaçağı olarak yaşıyan Pehli- van Hasan, Petekin bilmeden yardımı etmesiyle Çalık tarafından zehırlenı— or. Kadın biraz korku, biraz su ortaklığı, biraz da çerçilikte Çalıka ortak olarak kazandığı paraların te- siriyle Çalıkla — evleniyor. - "Köyün HERKES OKUYOR kamburu" şu cümlelerle sona er- mektedir: "Narlıcalılar bir — hafta sonra Petekle Çalık Hafızın şerbe- tini içerlerken: — Allah buna yürü yâ kulum! dedi, kurban olduğum, di- ye içlerini çektıler Anlaşılan yüre- ğini gayet temiz gördü Kemal Tahir, "Köyün kamburu" nda, şimdiye kadar çizdiği tiplerin belki de en canlısını Çalık Oğlan ile veriyor. Bu hilkat garibesinin, her- kes tarafından hor görülen, aşağı- lanan yaratığın her çareye başvura- rak, etrafındakilerin her çeşit zaa- fından faydalanarak sonunda Narlı- canın hâkimi olup çıkması, bu kü- çük ve dar çevrede, ancak bir avuç insan arasında geçmesine — rağmen Kemal Tahirin anlattıklarına çok daha geniş, çok daha beşeri bir de- ğer kazandırıyor. Çalık Oğlanın dü- zenleri, sinsiliği, korkuları, atılgan- lığı ve pusmaları kendi kuçuk çev- resınde en aşağı durumdan en ön geçmek için çalışan bu "ya- ratlk ın psıkolmısını büyük bir us- talıkla veriyor. Uzun İmam, Muhtar Kadir Ağa gibi ikinci derecede tin- lerle ve Narlıca köylüleriyle Çalık Oğlanın hikâyesi daha sağlam temel- lere oturtulmuş, daha canlı bir hal ehemmiyetli Harbinden İlk Dünya Harbine ka- dar olan en yılı ızah edilmiyen bir atlayışla geçiştirmesi bir yana bıra- kılırsa, Çalık Oğlan edebıyatımızın en hakiki, en alâka çekici tiplerin- den biri olarak tam bir bütünlükle işlenmektedir. mal Tahirin en büyük hususi- yetlerinden olan dil ve anlatımda uru"nda uru, daha tıtızlıkle işlenmiştir. Yazar her zaman büyü ir ustalıkla kullandı- ğı konuşmaları da bu sefer daha öl- çülü olarak ele almış. Kemal Tahir öbür romanlarında, kahramanların konuşurken agızlarının içine ak- tırmaları" durum urda da var. Fakat öbür romanlarda kitabı oku- yup kapadıktan sonra okuyucunun zihni daima, "bu adamlar karşı kar- şıya saatlerce konuşmaktan şey yapmazlar mı?" sualine maktaydı. "Koyun kam buru" nda bu— tün konuşmalar "gerçek zaman" i- çine sığdırılmış. Beş yıl içinde ardı ardına beş ro- man neşreden ve hemen — hepsinde, kendi başlarına değerleri bir yana, aynı yılın obur romanlarına göre üs- değerler larda oldukça çoğalan edebiyat mü- kâfatlarından — hiçbirinde — rastlıya- mazsınız. Sebebi anlaşılır gibi değil. Gerçi yazarın, yoluna devam için bu mükâfatlara muhtaç olduğunu san- mıyoruz. Yalnız şu var: Son yıllarda epey durgun olan roman sahasında Kemal Tahir, her hangi bir edebi- yat mükâfatına şeref verebilecek bir yazardır. Bizim anlıyamadığımız da, edebiyat mükâfatı dağıtanların ken- dilerini bundan ne diye mahrum ek- meleridir. AKİS, 2 MAYIS 1959