914 umumi seferberliği, belki bütün askeri tarihi- ((lmızde çeşi olmayan şartlar içinde yapılmıştır. Or- dunun, yeni teşkilâtıyla seferberlık tertibi ilk defa ola- rak gerçekten umumi ve geniş nispetteydi. 20 senelik bütün hizmet yaşlıları çağırılmışlardı. Memleketin her tarafında hesapsız merkezlere insanlar akın etmiş ve yığılmışlardı. Bir sene evvelki Balkan — bozgunundan sonra seferberliğe bütün vatandaşların bu kadar şevk- le gelişleri çok ümit verici bir haldi. Yalnız insanca bütün mükellefler değil, nakil vasıtası bakımından da memleketin bütün varlığı merkezlerde toplanmıştı. Her hayvan ve her çeşit araba seyyar orduyu teşkil için verilmişti. Merkezlerde bir araya gelen insanlar Ve vasıtalar sulh zamanının nizami ordusunu süratle doldurmuşlar ve birçok insan ve vasıta arta kalmıştı. "Seferber ordu, kıtaların sulh garnizonlarında te- şekkül etti. Bu orduyu, sefer mevcudu ile milyonu bu- lan bu, orduyu, giydirmek ve beslemek bir büyük me- seleydi. Hazarda kuvvetli ordu teşkili ve seferde onun kullanılması herşeyden evvel bir mali kudret meselesi- dir. Mali vaziyetin sağlam olmadığı yerlerde, bu zayıf- lığın sarsıntılarını, her hizmetten evvel orduların ve mleket müdafaasının çekmesi mukadderdir. Umumi seferberlıkte orduyu teçhiz etmek ve beslemek için ma- lt Zzayıflığın ilk günden hissolunduğunu — bilmiyorum. Bildiğim birşey varsa o da ilk günden geniş ölçüde harb tekâlifi konulmasıdır. Mal olarak ve tasavvur olunu- bilirse Harbiye, Nezareti levazımı geniş mikyasta el koymuştu "Bizde seferberlik yapıladururken Avrupada aske- ri hareketler başlamıştı. Berlinde bizim Ataşemiliter Hasan Cemil Çambel Almanyanın harb ilân etmesini öğrenir öğrenmez, siyasi vaziyete bir teşhis koymaya çalışmıştır. Harbiye Nezaretinde seferberlik ile uğra- tan daire müdürünü, Harbiye Nazırını ve Genel Kur- may Başkanı General Moltke'yi görmeğe — muvaffak O kadar telâşlı işleri içinde Alman askeri makamları bizim — Ataşemiliterimizin — müracaatlarını reddetmemişlerdir. O gün akşama kadar Hariciye Nâ- diri muavini Simerman da dahil olmak üzere Alman ricalinden Hasan Cemil beyin öğrendiği sır şudur: O gün, Almanyanın harb ilân ettiği gün, İstanbulda Tür- kıyeyle Almanya arasında bir ittifak muahedesi imza- lanmıştır. Bu ittifak muahedesini biz hiç bir yerde bu- lamadık. Herkesin bilip, şikâyet ettiği gibi bu ittifa- kın imzasından kabine, âzalarının dahi haberleri yoktu. Bizim Anayasaya "Harb ilânı Büyük Millet Meclisinin selâhiyetindedir" hükmü bu dersler neticesinde konul- "Berlinde Alman Genel Kurmay Başkanının heye- canla takip ettiği meseleler İtalya ve Polonyaya ait idi. General Moltke İtalyadan hiddet ve nefretle bah- sediyor, "çete" diyordu. Romanya için de hiddeti daha az değildi. İtalyanın üçlü ittifaka dahil oluğunu her- kes biliyordu. Ama harb halinde Romanyanın ilk günü harbe girmesini ümit ettirecek bir İ ü Alman ricali 4 Ağustos harb ilâ ve Romanyadan uğradıkları ümitsizliğe karşılık Türk- lerle ittifak etmekle teselli bulmuşlardır. "Biz seferberliğin devam ettiği günlerde harbe girmek taahhüdünden tamamile habersiz olarak çatı- şıyorduk. Hattâ bir gün Ahmet İzzet Paşaya gitti- ğimde, Paşa bana harbe ne vakit girileceğini sorduğu zaman, böyle bir ihtimalin bahis mevzuu olmadığını, umumi seferberliğin bir ihtiyat tedbiri mahiyetinde gö- ründüğünü masumane ve kanaatle söylediğimi hatır- larım "Memlekette seferber ordu teşekkül ettikten son- ra, kıtalar ilk konuş tertibini almışlardı. İstanbul et- rafında bir, ordu toplanmış. Gelibolu — yarımadası bir kolordunun dağınık kuvvetleriyle tutulmuştu. Trak- yada hazırlıklı bulunuyorduk. Bir kudretli ordu d Rusya hududunda, Erzurum civarında — toplanıyordu. İstibdattan 1914 UM[MI Demokrasiye Suriyede ve Irakta seferber olan kıtaat mahalli askeri kuvvetleri teşkil ediyordu. Hattâ ilk günlerde Iraktaki ordunun usya hududuna getirilmesine teşebbüs edil- dıgını hatırlıyor Seferberlık tertıbatının ilk günlerinde beni Liman Paşanın kumanda ettiği Birinci Ordunun Genel Kur- mayına vermişlerdi. Büyük karargâhtan ayrılmış bu- lunuyordum. üyük ordu sefer mevcudu ile her yerde — gece gündüz çalışıyordu. Redif teşkilâtı kaldırılmıştı. Mu- vazzaf ordu mevcutları ve vasıtaları tamamlandıktan sonra, harbe girmeksizin çalışmağa — başlamıştı. Bir ordunun harb kabiliyetini arttırmak için bu hal hiç bir zaman ele geçmezmiş fevkalâde bir fırsattı. İlerde de böyle bir fırsatın ele geçmesi tabiatıyla beklenemez. Seferberlık ilân olunup, sonra hiç bir arızaya uğramak- sızin sefer evcudu ile beklemek bizim seferlerımızde misali olmayan bir hâdisedir. "İkinci Cihan Harbi seferberlikleri bir dereceye kadar bunu andırırsa da, orada da esaslı fark şudur ki, o zamanki kuvvet arttırmaları umumi seferberlik ha- linde olmamış, vakit vakit kısmi seferberliklerle ter- tip alınmıştır. ALMAN ORDULARININ HÜCUMU A vrupada Almanya ve Avusturya orduları ilk gün- «ÂÂ den hudutları geçmiş, taarruza başlamışlardı. He- yecanlı harb havadisleri zihinleri işgal ediyordu. Al- man yüksek subaylarının halleri günde iki defa neşe- den düşünceye geçiyordu. Memlekette yayılan harb havadisleri Genel Kurmayın ciddi bir kontrolü altın- aydı. Fransız kaynaklarından sızan haberlerin Fran- sızca İstanbul gazetesinde ara sıra — neşrolunmasına karşı Genel Kurmayda ve Heyeti İslâhiyede ne kıya- metler koptuğunu hatırlarım. Hükümet erkânının Av- rupadaki vaziyet hakkında sefaret kaynaklarından ne dereceye kadar bilgi edindiklerini bilemiyorum. Bizim mumi ajans havadislerinden öğrenebildiğimiz az ve karışıktı. Belçikânın istilâsı, hücumla beraber tahak- kuk etmiş zannolunuyordu. Liege kalesinin mukave- met etmekte olduğunu arasıra işitirdik. - Karşı taraf müttefik hükümdarları Belçikaya tebrik — telgrafları gönderirlerdi. Bu erler derhal düzeltilirdi. Doğru haber almamak için butun tertipler yapılmıştı. Liman Paşa Birinci Ordu Kumandanı olm beraber gene Islah Heyetinin reisi ve Genel Kurmayın bekçisiydi. "Avrupada Alman orduları Paris üzerine ilerliyor- lardı. Almanya doğusunda Rus ordularının taarruzları General Von Hindenburg tarafından tekrar tekrar mühim mağlübiyetlere uğratılmışlardı. Bu zaferler memlekette yayılırdı. Hususiyle ordu — safları bunlara mubalagalı değer vermeğe çalışılırdı. fer günü harbe girmekte Türkiye için son fırsatların kaybolmakta olduğu havası telkin edilmek istenirdi. "Bir defa Von Feltman ile harbe girmek mesele- sini konuştuğumu hatırlarım. Bana niçin harbe girme- diğimizi soruyordu. Sebep —olmadığını — söylüyordum. Orduyu hnasıl besleyeceğimizi hatırlatıyordu. Harbe girerş_el_(_ nasıl besleneceğini ben soruyordum. GÖÖBEN VE BRESLAV MARMARADA <<B u gunlerın mühim bir vakası Alman kruvazörleri Gööben ve Breslâv gemilerinin Çanakkale, boğa- zından Marmaraya geçmeleridir. Akdenize korsanlığa çıkmış olan Alman gemileri İngiliz donanmasının sıkı takibi karşısında Boğaza — yanaşmışlardı. O günlerde Almanya ile Türkiye arasında çok heyecanlı muhabe- reler geçmiş ve nihayet Enver Paşanın içeriye alma emri Almanyada büyük sevine yaratmıştır. " Gööben ve Breslav gemileri Almanyaya duşman olan müttefik devletler tarafından şiddetli itiraza uğramış, bu vazi- yet gemilerin satın alınmış ilân olunması ile geçiştiril- miştir. Kruvazörler, bütün mürettebatları olduğu gibi mahfuz kalarak bayraklarını değiştirmişlerdir.