tik usuller sayesınde hasta tepeden tırnaga yıkan |leri ve ayakları n dakika sıcak suda tutulur. Frik- siyona yapılır, pudralanır. Bu ame- liye esnasında. hususi odada olmıyan ve koğuşta yatanların karyola per- deleri kapatılır. Bu perdelerin ehem- miyetli olduğunu unutmamak lâzım- dır. Hasta lavmanı yapılırken, yıka- nırken ve bazı hususi — vaziyetlerde seyredildiği hissine kapılmak istemi- yecektir; bu onun en tabii bir hakkı- dır. Hastanın ruühi ihtiyaçlarının maddi ihtiyaçlar kadar mühim o ğunu da unutmamak gerekir. Bunu anlayıp ayarlıyacak olan şahıs gene hemşiredir. Çay saati gelince bu se- fer hemşire güler yüzle hastanın ça- yını, südünü veya meyva suyunu ge- tirir. Mutfakta çalışanlar, hastalarla temas ettirilmez ve has- ta odalarına giremezler. 24 saatte bir nöbet değiştiğine göre, ce, va- zife başında çalışan hemşireler var- dır. Bunlar fazla ücret alırlar ama asla kaçamak yapıp uyumaya kalk- mazlar. Hademeler yerleri siler A merikada ihtisasa — karşı — saygı tamdır. Bu kadar uzun tahsil ya- pan bir hemşire bile ancak adale ve cilt altına iğne yapabilir. Damar iğ- neleri doktorların selâhiyeti altında- dır. Bir hademenin ise bütün vazi- fesi yerleri Bilip parlatmaktır. Has- tanın bardağına — dahi el süremez. Hemşire yardımcısı denilen bir sını- fın yaptığı iş ise, her sabah hasta- ların bardak ve surahılerını toplayıp kaynatmak, çiçeklerin suyunu değiş- tirmek, hastaların gazetelerini temin edip kapıcı ile arada irtibatı kur- maktan ibarettir Yardımlaşma Bır hemşireye beş hasta düşer. Ba- n bu beş hastanın beşi de agır— dır, bazan beşi de hafif hastadır. Bu takdirde hemşirenin biri koşup diğe- ri oturmaz. Teamül buna aykırıdır. eam - Work denilen yardımlaşma hastahanelerin âdeta bir kanunu, de- ğişmez kaidesidir. İşi az olan hemşi- re isi çok olana yardım eder ve mu- hakkak sekiz saat çalışır. Bizde Hemşirelik A siye Yücesana göre henüz mem- leketimizde pek yakın bir mazisi olan hemşirelik mesleği — yakın za- manda bu seviyeye erişecektir. Çün- kü kadınların bu sahaya atılmaları da Cumhuriyet devrinin eseridir ve 1925 senesinde aşılan mektep 1927 sunesınd ilk mezunlarım vermiştir. 1936 senesinde bu tahsil devresi ki- fayetsiz görülerek müddet üç seneye çıkarılmıştır. Şimdi ise, hemşirelerin be olmaları mecburıyetı de kabul e- dildiğinden hemşirelik i dört senedir. Ama tahsil müddeti ve dere- cesi ne olursa olsun, hemşireyi hem- şire yapacak şey meslek aşkıdır. A- siye Hemşire maddi imkânsızlık ba- hanesiyle vazifeyi tam olarak yap- mamayı mazur, görmemektedir. Öğ- rencilerine: "Size kırk hasta da düş- se, gene hastalarınızı manevı bakım- dan tatmin edebilirsiniz” demekte- dir. Bir hastayı en çok üzen şey yal- 28 Atatürk'ün Bizden Beklediği Profesor Afet İnan, Ankarada, Türk Hava Kurumu salonun- da "Türk Kadınının Siyasi Hak- ları"na dair bir konferans verdi, Kadının Sosyal Hayatını Tetkik Kurumu adına yapılan bu konuş- ma, birkaç noktadan — büyük e- taşımaktadır. — Evvelâ gerici hareketlerin sezildiği şu günlerde kadın — haklarının memleketimizdeki durumunu göz- den geçirmemizde ve başka mem- leketlerle — kıyaslamalar yapma- mızda elbette ki büyük fayda var- dır. Ben şahsen kadın olarak, iti- raf etmek isterim ki, bu hakların hakiki değerini ancak geri zihni- yette kimselerin türemesi ile da- ha iyi anlıyabildim. İnkılâplarımı- zı hazır buldum, onların yokluğu- nu bilmedim ve bir gün de onlar- dan mahrum edilebileceğimi tasav- vur etmedim e bunun için de Türk kadınının Cumhuriyetten ev- velki karanlık devresine lâyıkı ile dönüp bakmadım. Bizim nesil için ve bizden sonra gelenler için, işin, bu bakımdan, ciddiyetini kavra- mak hakikaten güçtür. Bence bu- gün inkılâplarımızın korunmasın- kâfi derecede titizlik göster- meyen aydın kadınlarımız mesele- yi tam manasıyla kavrıyamıyan, düşünmek istemiyen, Medeni Ka- nunun kendilerine tanıdığı eşitlik haklarından, hürriyetten, sandı basına gidip oy kullanmaktan, mil- letvekili olarak Büyük Meclise gir- hakkından mahrum olunabile- ceğini tasavvur edemiyen kadın- lardır. Bunlara bir bakımdan hak Vermemek imkânsızdır. Ama son günlerde görüyoruz ki, timizin büyük bir kısmmda kadın- larımız bu haklarının mevcudiye- tinden kâfi derecede haberdar de- ğillerdir. İşte bunun içindir ki ka- nızca maddi yokluklar değil, alâka- sızlıktır. Bir hemşire duyduğu sev- gi ve gösterdiği alâka sayesinde git- tiği hastahaheye, her nerede ve ne şartlarda olursa olsun, ışık göt bilir. İşte hemşireye halkın saygısmı kazandıracak şey de budur. Bazan imkânları yaratabiliriz, bazan da bi- raz dikkatle boşlukları telâfi edebi- liriz. Meselâ belki hastayı lavman yaparken — karyolasının — kenarında, onu gözlerden muhafaza edecek bir perde bulamayız ama koğuşun ardı- na kadar açık duran kapısını da mı kapatamayız? Bir hemşire isterse, alâka ve şefkatle çok şey yaratabi- lir. İlk önce istemek lâzımdır En mükemmel insan siye Yücesan. prova — salonunu terkederken, Kızılay Hemşire o- kulunun ilk altı aylık namzet öğren- ci devresini bitiren öğrenciler "Kep giyme merasimi"ne hazırlanıyorlar- Jale CANDAN dın haklarının sık sık dile getiri- lip anlatılmasından fayda vardır. Gene bunun içindir ki Kadının Sos- yal Hayatını Tetkik Kurumunun 1960 senesinde Türk kadınının si- yasi huklarının otuzuncu yılını kutlamak üzere şimdiden faaliye- te geçmesi bizi sevindirmiştir. Sayın Afet İnanın konu sında bizi çok yakından 1lgılendır ren bir başka husus., profesörün bu vesile ile Ataturkün inkılâplar ve Türk kadım hakkındaki birçok görüşlerini açıklamış olmasıdır. Bunlar bugün kadın hakları ve u- mumiyetle inkılâplarımızın korun- ması için birşeyler yapmak isti- yenlere ilham kaynağı olabilecek kudrettedir. Gönül istiyor ki Sa- yın Afet İnan gibi bu mevzuda o- terite saydığımız birçok kıymetli kadınlarımız toplansınlar, bir isti- şare komisyonu kurup çalışsınlar ve bütün kadın teşekküllerini tem- silen inkılâplar hususunda Türk kadınının görüşün tespit edip, Büyük Meclisteki kadınlarımızın yardımını istesinler. Meselâ, belki böylece bir kara çarşaf meselesini halletmek mümkün olacaktır. D. P. milletvekili Nazlı Tlabarın bu husustaki son radyo konuşması bi- ze bazı ümitler vermiştir. Elbette bugün — inkılâplarımız kanunların himayesi altındadır. Fakat en ufak bir gerilik işareti- nin, karşısında. Türk kadınım bul- ması lâzımdır. Tarih, Türk kadı- nının İstiklâl Savaşını erkeği ile beraber yaptığını söylüyor. Tarih, Mustafa Kemalin ürk kadınına bütün haklarını verdıgını de söy- lüyor. Tarih, kadınının bu haklarını korumasmı bildiğini de söyliyecek midir? Mustafa Kema- lin bizden beklediği de budur sa- nıyorum dı. Neşeli, hayat dolu bir küçük genç kız kendi kendine: "En mükemmel insan, insanlara en çok faydası do- kunan kimsedir" diye tekrar ediyor- emşirelerin pek sevdikleri dövizlerden biriydi. AKİS, 25 NİSAN 1959