25 Nisan 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

25 Nisan 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DULLES'IN ARDINDAN Son yılların siyaset — sahnesinde adı en çok münakaşa — mevzuu olan adam artık iş başında değil- dir. Kanserin amansız anı John Foster Dulles nihayet istifa etmek zorunda — kalmıştır. Böyle bir günde, kendisini şimdiye kadar insafsızca tenkid etmiş olan- lar bile hayranlık ve acıma hisle- nın ve hattâ bütün Batı dünyasının e vuran a- | dış siyasetine damgasını damın, ıstıraplarına laşması da insanda ister istemez bir © acıma hissi doğurmaktadır. Dulles, 21 Ocak 1953 tarihinden heri mesulıyetım taşıdığı — Dişişleri Bakanlığını tam bir misyoner zih- niyetiyle yürütmüştü. Gordugu pü- riten terbiyenin de tesiriyle, "Tan- rının eserini muhafaza etmek" için & çalıştığına samımıyetle inanırdı. iman ona "yorulmaz adam" vasfını kazandırmıştı. Dulles, uzun devlet adandığı hayatında — daima enerjinin ve hareketin timsali ol- muştu. Şimdiye kadar 46 memleket arasında bitip tükenmek bilmeyen seyahatlerı ucuca getirildiği zaman ortaya -henüz kimsenin egale ede- mediği- 900 bin kilometrelik bır re- kor çıkmaktadır. Şimdi Walter Reed hastahane- sinde ölümle pençeleşen adamın komünizm karşısındaki mücadelesi şu esaslara dayanıyordu: "Bir de- fa, bugünkü hayatta, komünizm kö- tulugu Batı medeniyeti de iyiliği temsil etmektedir. İyiyle kötü ara- sında mücadele eninde sonunda iyi- liğin lehine sona erecektir ve Batı- lılar bu galibiyeti elde etmek için bütün kozlara sahiptirler. Eksikli- ğini duydukları tek şey, kuvvetli bir imandan ibarettir. Batı cephe- sinin dayandığı iyilik esası bu ka- dar kuvvetli olduğuna göre, onun- la beslenen ruhların hareketsiz ve pasif kalmaları, herşeyden korkma- ları için hiçbir sebep yoktur. Batı dünyası, statik kalmamalı, daim dinamik olmalıdır." Bu esaslardan hareket eden Dulles, tatbıkatta iki blok arasındaki tarafsızlıgı "gayri ahlâki" bulmaktaydı. İyi ile kötü- nün mücadelesinde tarafsız kalmak iyilik tarafını seçmemek ve dola- yısıyla kötülüğe karşı cephe k demekti. Dulles, — Avrupa Ve Asyada Sovyet hâkimiyeti altı— na gıren topraklardaki olup bittiyi de, yine aynı esaslardan hareket ederek tanımıyordu. İyilik, bir gün oralarda da galebe çalacak ve esir milletler hürriyetlerine kavuşacak- lardı. AKİS, 25 NİSAN 1959 tahribatı « karşısında, Amerikan Dışişleri Ba- U4 a Si -— - * : "*I*Kî -rı[.:' *ğf l f &| '0*'(' Ce : ) SAA İNWT Ho ş—’d'—'i:a' 4 KA a TT UNITEĞİ _'ı'4vı:,5 i şıı._",'l -— " zi Vicky'nin karikatürü Dulles'sız. Eisenhower Tarafsızlığı ve uzlaşmayı redde- den böyle bir davranış, Amerikanın dış siyasetinde bugün artık aşikar hâle gelmiş bulunan bazı sakat noktaların ortaya çıkmasına sebep oldu. Hürriyet memleketi Amerika, "kötülük cephesine karşı mücadele etmek"” telâşı içinde, diktatörlük rejimleriyle ve Ortaçağ — sultanla- rıyla anlaşmayı, milletlerin isteme- meyi göze aldı. Ahlâka., riyete inanan Am erıkanın verdiği silâhlarla müstebitlerin ahlâk ve hürriyet için dövüşenleri yok etme- sine ses çıkarmadı. Orta Doğuda, Asyada ve İspanyada kurulan pakt- larda, milletlerin desteğini ve tas- vibini taşımadıkları için, bugün an- cak kâğıt üzerinde bir mâna ifade edebilmektedirler. Uzak Doğuda, iyiliğe, hür- an Kay - damın kaprislerine âlet olmak yü- zünden. Amerika ve dolayısıyla Ba- tı cephesi lüzumsuz harb tehlikele- riyle burun buruna geldi. Uzlaşma kabul etmeyen Amerikan siyaseti, Avrupada, bilhassa Almanya - lesinde artık kolay kolay çıkılamryacak — durumlar Sovyet taktikleri karşısında diplomasisinin donup kalmasına yol açtı. Statik davranışlara karşı dai- ma dinamizmi müdafaa eden Dul- les, eninde sonunda dünyanın en statık en donmuş sıyasetının yü- rütücüsü hâline gelmişti. Amerikan Dışışlerı Bakanı, faal bakanlık hayatının son aylarında, şimdiye kadar işlediği hataların farkına varır gibi olmuştu. Artık yor, tek şart olarak da "karşılıklı tâvizler”"den bahsediyordu. İyilikle kötülük arasındaki mücadelede pa- zarlık mefhumunun bulunamıyaca- ğını iddia eden adam, dünyanın ba- rış içinde yaşayabilmesi maksadıy- la karşılıklı küçük fedakârlıkların arurı olduğunu nihayet kabul et- Bir taraftan da, prensipler- dikleri adamlarla pazarlığa giriş- den asla fedakârlık yapmıyacağını bütün kuvvetiyle ilân etmekten ge- £ İ d İngiltere Başbakanı Macmillan'ın Moskova seyahatinden beri Amerikan siyase- tinde görülen değişiklik — kimsenin gözünden kaçmamıştır. Hasta ya- tağından bu siyaseti idare eden Dulles, karşılıklı görüşmelerin, top- lantıların ve temasların muhakkak prensiplerden fedakârlık etmek ma— nasına gelmediğini i di. bike koyabileceği bir sırada iş şından uzaklaşmaktadır. Böyle bir uzaklaşma, Amerikada Fulbright Mansfeld Humphrey ve Kennan gibi Doğu - Batı yakınlaşmasına taraftar unsurların işlerini daha da kolaylaştıracaktır Ge eçi rdiği bütün fikri değişikliklere rağmen, politi- kada misyonerlik esaslarından ha- reket eden bir adamın hâlâ işbaşın- da kalması, Amerikanın muhtaç ol- duğu elastikiyeti tam manasıyla te- min etmiyebilirdi. Dulles'ın hasta- lığı ve istifası Doğu . Batı müna- sebetleri bakımından — mühim bir önüm noktası olabilir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: