Kurbanoğlu da daha inândırıcı bir i- zah tarzı bulamamıştır. Ona göre "Birinci kotadan ithal olunacak em- tiâdân mühimce bir kısmının imal edildikten sonra yurda ithal edilme- sinin icap etmesi neticesi olarak, bu kotaya dahil maddelerden büyük kısmının kota devresinin intihasında temerküz eylemiş bulunması muvak- kat ve ârızi mahiyette İstanbul, li- manında bir izdiham hâli tevlit et- miştir". Yani bir taraftan Ramazan, diğer taraftan ithal mallarının imal edilip gelmesi, — idareye üyü ir sürpriz yapmıştır! Sanki malların ve Ramazanın ne zaman geleceğini evvelden bilmeye imkân yoktur! Ra- mazanın ve malların ayni zamanda geleceğini düşünmek ve ona — göre tedbir almak bin fânilerin kudretini aşmaktadır. Biz fâniler ancak bıçak kemiğe dayanınca -0 da muvakkat bir müddet için. uyanırız. Dış Ticaret Buğday anlaşması M ayısın beşinci günü, buğday ih- racatçısı — beş mleket Was- hington'da bin toplantı yapacaktır. Toplantının dâvetçisi Amerika, da- vetlileri ise Fransa, Arjantin, Avus— tralya ve Kanadadır. Türkiye davet- liler arasında yoktur! Halbuki 1953 yılı iyi mahsulünün verdiği sarhoş- luk içinde "Buğday ihracatında dört büyükler arasına girdik; — Türkiye Avrupanın buğday ambarı haline geldi"" diye ne zafer nâraları atılmış, ne büyük lâflar söylenmişti. sonraki yıllarda değil buğday ıhraç etmek, dışarıdan buğday getirtmek zorunda kalınmıştır. Bu sebeple hâ- len hiç kimseTürkyeyi buğday ih- racatçısı olarak — düşün i Tabit ihracatçılar toplantısına da ça- ğırmamaktadır. Türkiyeye — buğday hibe eden Amerikalın — sonra onu buğday ihracatçısı olarak karşısına alması elbette beklenmemelidir Mayıstaki buğday — toplantısı, Eisenhower'in 29 Ocakta Kongreye; gönderdiği mesajda açıkladığa "Sulh içinde gıda" porgramını sahneye koy- mak maksadıyla yapılmaktadır. Bu program az gelişmiş — memleketlere avantajlı şartlarla büyük — ölçüde uğday verme gayesmı gütmekte- dir ki. Amerikanın zirai mahsul faz- lası yardımlarının genişletilmiş şek- linden ibarettir. Elinde 3 milyar, do- lara yakın. kıymette, bugday fazlası bulunan Amerikan Hükümeti, bun- ları elden çıkarırken diğer ihracat- çılara zarar yermemek ve programa onların da iştirakini temin etmek için bu konferansı toplamıştır. Beş buğ- day ihracatçısı toplantıda;, stokları birbirlerini baltalamadan nasıl elden çıkaracaklarını kararlaş- tıracaklardır. Eğer 1953 yılında Allâhın lütfu sayesinde kavuşulan bolluk ile sade- ce övünmekle vakit geçirmeyip zirâi verimlerin arttırılmasını temin mak- sadiyla ciddi olarak çalışılsaydı, beş büyükler arasında bugün Türkiyeyi de görmem mümkün olacaktı. Hey- hat, olmadı! AKİS, 25 NİSAN 1959 Fakirler Kulübü Doğan AVCIOĞLU Altı Avrupa memleketinin aralarında "Müşterek Pazar" ismini ta- siyasi bir "Zenginler Kulübü teşkil etmeleri- yeni bir çığır açtı. O tarihten bu yâna -yok, a Doğu muşterek pazarı; yok İspanyol- ca konuşan memleketlerin muşterek paz yok, üne Amerika müşterek pazarı- her gün yeni bir ıktısadi bırlık fikrı ortaya atılmak- tadır. Bilhassa Zenginler Kulübünün dışında kalan "iktisadi yetimler" -tâbir Prof. Viner'indir-, fakirlere mahsus kuluplerın teşkiline pek heveslidirler. Akdeniz kıyısındaki memleketleri toplıyan bir müşte- rek pazar veya serbest pazar kurulması, bu projelerin en tazelerin- den biridir. Fikir cazıptır ve yerindedir. Dünyanın en iyi beyinlerinden birine sahip Prof. alın ifadesiyle, az gelişmiş memleketler müşterek pazarlar tesisi ıçın zengin memleketlerden çok daha haklı, çok daha muteber sebeplere sahiptirler: Hakikaten bugün. hızla kalkınmak - is- teyen az gelişmiş memleketler -ki kalkınmayı hepsi istemektedirler- Prof. Erhard'ın veya Dr. Schacht'ın hazik elleri altında en isabetli para, maliye ve dış ticaret politikaları takip etseler bile, döviz sıkın- tısı çekeceklerdir. Kendi aralarında ticareti -ki bugün mevcut değil- dir- geliştirirlerse fakirlerin döviz sıkıntısı nisbeten azalacaktır. Far. kirler, yatırım malları ithali için daha uzun müddet zenginlere muh- taçtırlar Ama aralarında ham madde, gıda maddeleri ve bazı sanayi mamulleri mübadelesini arttırarak büyük ölçüde döviz tasarruf ede- bilirler. Büyük bir pazara, ecnebi sermayenin de daha çok itibar gös- tereceği aşikârdır. Diğer taraftan ileri sanayi memleketlerine karsı himaye edılmiş, geniş bir saha içinde rasyonel bir şekilde sanayileş- ânı mevcuttur. etle mahdut yatırım kaynakları daha isabetli bir şekilde kullanabilecek kalkınma — hızlandırılabilecektir. Sonra fakirler bir arada olunca, "rüşvet" kabilinden -tâbir MyrdaT- ınd:r- kendilerine yardım eden egoist zenginlere seslerini daha iyi işit- tirebilecekler, parlak kuvvetlerini' arttırarak ticaret hadlerinin bo- zulmasını onlıyeceklerdır Geçen asırda Batıda. "İşçiler bırlesınız for- mülü nasıl fakirlerin hayat seviyesini yükselttiyse, bugün memleketler birleşiniz" formülü ayni. şekilde muvaffak olabilecektir. Myrdal'ın Hegelvâri izahına göre, milli sanayileşme politikaları tez, fakirler arasında bölge işbirliği antitez, dünya çapında işbirliği sen- tezdir. Bugün himaye altında ırasyonel bir şekilde yürütülen milli sanayi politikaları 10 - 15 yıl sonra ister istemez bölge işbirliğine sevkedecek, bölge işbirliği de fakir memleketlerin pazarlık kudretini arttırarak, zenginleri bugün “rüşvet" kabilinden yanaştıkları dünya çapında ışbırlıgını kabule zorlayacaktır. Buraya kadar herşey mükemmel... Nazariyatta bir Akdeniz Müş- terek Pazarını veya Serbest Pazarını begenmemeye imkân yok.. Yal- nız hayâl âlemini bırakıp yeryüzüne inilince, tarihte şimdiye- kadar eşine rastlanmamış bir teşebbüsün gerçekleştırılmesınm ne kadar güç olduğunu görmemeye de imkân yok.. Müşterek Pazarı gerçekleştir- mek için, üye memleketlerin ayni iktisadi seviyede — bulunmaları dısıplınlı bir kalkınmayı, benimsemeleri: gerekmektedir. Ortakların ayni iktisadi seviyede bulunmaları lâzımdır. Aksi- takdirde eh dina- mik ve en ileri ortaklar, diğer üyelerin sanayiini yok edebileceklerdir. Mesela Akdeniz Muşterek Pazarında İtalya, hattâ ve hattâ bir İs- panya, bir Yunanistan hâkim mevkie — geçebilecek bir durumdadır. Belki bir takım tedbirlerle, biç değilse başlangıçta bu mahzur önle- nebilir. Ama sistemin yürümesi için ortakların disiplinli bir kalkın- mayı benimsemeleri zaruridir. Meselâ ortaklardan hiç biri enflâsyon yapmamalı veya Hepsi ayni miktarda enflâsyon yapmalıdırlar. Biri fazla enflâsyon yaparsa, tabii,ki dış ticaret açığı basgösterecek, ser- best ticaret mekanizması bozulacaktır Kalkınma bizatihi efnlâsyonist tazyikleri arttırdığına ve Akdeniz kıyılarında enflasyon moda, oldu- mühimi ortaklar arasında müşterek bir plânlama cihazı dıkça, sistemin işlemesi mümkün değildir. Ehramlar kurmanın adına kalkınma denildiği müddetçe de Akdeniz kıyılarında, seçmenlerin ek- seriya hoşuna gitmiyecek plânlı bir düzenin getirilmesi, bugün için gü- zel bir hayâldir "Fakirler Kulubu nün ayakları, üzerinde durabilmesi, demek ki, herşeyden evvel disiplin ve plân mevzuunda gösterebilecekleri gay- retlere bağlıdır. Bugün kimse buna hazır değildir. Belki bir gün bıçak kemiğe dayanınca, Akdeniz sahilindeki memleketler de diğer fakirler gibi plânlı ve disiplinli hareket etmeyi akıllarına getireceklerdir. Ama hiç değilse şimdiden iki taraflı anlaşmalarla kendi aralarında ticareti arttırmanın yollarım aramalıdırlar