nündeki âletleri farkedemiyecek ka- dar bulanıklaşacaktır Sekiz — misli daha âğır çeken kolunu ve bacakla- rını kıpırdatması ise epey güç ola- caktır. Feza yolcusu, bu esnada he- men hemen yari baygın bir durum- da bulunacaktır. Fakat biraz sonra vücudu — birdenbire — hafifliyecektir. Dört buçuk saat müddetle sanki a- ğırlık mefhumunun bulunmadığı bir âlemde bulunuyormuş, askıda kal- mış gıbı bir duyguya kapılacaktır. Ne ağırlığı, ne hızı hattâ ne de yol aldığını farkedecektir. İleri veya ge- ri her bir harekette buluna- mıyacak, sadece düşebilecektir. Yer çekiminden kurtulduktan sonra gö- rüşü normalleşecek, nefes alıp ver- mesi düzgünleşecektir. Kalbi heye- candan dolayı oldukça sık atacak, fakat evvelkı gibi rahatsızlık verici ir durum — olmıyacaktır. — Aşağıya baktığı vakit, — kıtaları ve denizleri gorebılecek hattâ 250 metre bo oyun dak pılan bile farkedebılecektır Daha sonra peyk, güneş ufkundan ayrılacak ve tam bir karanlığa bü- rünecektir. Feza yolcusu — kendisini kapkaranlık, bomboş ve tamamiyle sessiz bir alanda bulacaktır. Bu mut- lak sessizlik içinde peykteki en u- fak bir hareket büyük bir ses çıka- racaktır Feza yolcusu, peykle — birlikte mahreke girdikten sonra yavaş ya- vaş kendisini ve peyki durumunu incelemeğe, — davranışlarını — gözden getirmeğe başlıyacak, yeryüzüyle ir- tibat sağlıyacak gerek — kendisinin, gerek peykin durumu hakkında ma- lümat gönderecektir. — Yeryüzündeki alımler feza yolcusunun teneffüsü- nü, kalbinin —atışını, — tansiyonunu, hararetını tesbit edeceklerdir. Peyk mahreki üzerinde — döndükçe, feza yolcusunun tecrübesi de gittikçe ar- tacak, yavaş yavaş kendini toparla- mağa, etrafında olup bitenleri daha şuurlu olarak ayırdetmeğe bağlıya- caktır Son dönüş tamamlanmadan önce yeryüzünden verilecek işaretle feza yolcusu geri dönmeğe hazır olup ol- madığını bildirecektir. Müsbet cevap aldıkları takdirde, yeryüzünden ve- rilecek ikinci bir sinyal peykin kü- çük roketlerinin ateşlenmesine, böy- lelikle peykin hızının kesilmesine ve aşağıya doğru inmesine yol açacak- tır. Peyk tıpkı bir taşın suya düşü- şü gibi. gerek rokette, gerek içinde- ki feza yolcusunda büyük bir sar- sıntıya yol açarak atmosfer tabaka- sına dalacaktır. Peykin uç kısımları Son derece kızgın bir hale gelecek, fakat aradaki hararet geçirmez ta- bakadan dolayı feza yolcusu — bunu hissetmiyecektir. Havanın — sürtün- mesi ile peykin hızı kesildiği vakit önce küçük bir paraşüt açılacak, da- ha sonra büyük bir paraşüt açılacak peyk ve içindeki yolcu ağır ağır ye- re inmeğe başlıyacâktır. Peyk sani- yede 10 metre kadar hızla Meksika körfezine inecek ve orada bekliyen bir harb gemisi, ilk feza yolcusunu peykten alacaktır. AKİS, 25 NİSAN 1959 K A D Sosyal hayat Fedakârlık mesleği A siye Yücesan sahnedeki hemşire- yi alkışladı, sonra dönüp Kızılay Hemşire Okulunun bomboş müsame- re salonuna baktı: . "— Çocuklar bugünlük yeter! İn- şallah salon dolu olunca da böyle ba- şarı gösterirsiniz." dedi. Çocuklar, hemşire namzetleriydi- ler. 29 Nisan gecesi Kızılay Hemşire Okulunda verecekleri temsile hazır- lanıyorlardı. Sahnede dünyanın bir numaralı hemşiresinin, Florence Nigh tengale'in hayatını canlandıracak- lardı. Aynı gün İstanbalda. Hürri- yet tepesinde, Florence Nightengale Kolejinin temeli atılacak ve hemşire- liğin yüksek tahsili memleketimize girmiş olacaktı. Dört senelik hemşi- relik tahsiline dört senelik kolej tah- sili de ilâve olunca bu belki de yer- yüzündeki en uzun hemşirelik tahsili sayılacaktı. Ama ilgililer bu ml ile, hemşireliğin nihayet bizde de lâ- yık olduğu seviyeye yükseleceğini ü- mit ediyorlardı. Bir Yüksek Hemşire Asıye hemşire bunun ne demek ol- duğunu iyi bılenlerdendı 1941 se- nesinde Kızıla mşire okulundan mezun olun on sene stajyer hemşire olarak çalıştıktan sonra 1951 de Londraya giderek doğum üzerine ça- lışmıştı. Memlekete döndü; — fakat meslegının günden güne inkişaf etti- ğini, branşlara, rıldığını ihtisas şubelerıne ay- görüyor, — bunları öğrenip yft Kdi Asiye Yücesan Meslek aşkı N memlekete faydalı olmak için can a- tıyordu. Bakanlıktan izin alarak A- merikaya gitti, bir yandan hayatını kazanmak için hemşirelik yaparken, bir yandan da Colum'bia Üniversite- sinin yüksek Hemşire kısmına de- vam etti ve oradan mezun oldu. Ka- zandığı parayı olduğu gibi üniversi- teye yatırıyor daha fazla kitap ala- bilmek için durmadan — çalışıyordu. Bu sefer de kanser üzerine ihtisas yaptı. Bütün bunlar işin zevkli ta- raf]arıydı İşin güç tarafı. — Yüksek Hemşire tahsili yapabilmek için A- merikada lise imtihanı vermek zorun- da kalmış olmasıydı. Çünkü bizdeki hemşire okulu lise muadiliydi Amerikada Yüksek Hemşire olabil- mek için doğrudan doğruya İliseyi bi- tirmek şarttı. Bunca yıl sonra, ya- bancı bir memlekette lise imtihan- larına girmek hiç kolay olmamıştı. İşte artık memleket çocukları, kolej açılınca birçok imkânları hazır' ön- lerinde bulabileceklerdi. Asiye hem- şire gibi birçok hemşireleri mesut 4- den hâdise de buydu. Tahsille iş bitmez Ama Asiye — hemşirenin — Kızılay Hemşire okulundaki öğrencileri- ne daima söylediği gibi, hemşirelik yalnızca bir Unvan, bir hayat kazan- ma vasıtası değildi. Aynı zamanda bir ideal, bir büyük aşk istiyen bir meslekti. Bir hemşirenin bunu kav- ramadan hakiki bir hemşire olma- sına ve yaptığı tahsil ne olursa ol- sun cemiyetin takdirini ve saygısını kazanmasına imkân yoktu. Meselâ, İngilterede hemşıreler pek az maaş alıyorlardı. mukaddes bir mâna verebilmişlerdi. Bir hemşirenin hastasına bakarken duyduğu mânevi haz öylesine — gö- yüktü ki bunu herhangı bir maddi Ö . Amerika- da vaziyet biraz değişikti. Orada hemşire maddi bakımdan da adam- akıllıı tatmin ediliyordu. Ama gene Amerikada hemşire canını verircesi- ne çalışıyordu. Orada bir hastanın hayatının en yakın mesuliyetini du- yan şahıs hemşireydi ve doktorda pek çok yükünü almıştı. Amerikada bir hemşireye beş hasta düşer ve yir- mi dört saatte üç defa servis değiş- tirilir. Ama her hemşire — kendisine düşen sekiz saatte soluk almadan ça- lışır. Hemşireliği yükseltecek herşeyden evvel işte bu ideal, zife hissi ve hasta sevgısıdır bunu ancak tamamlar. Tahsil Bir hemşirenin vazifesi Hemşire her sabah hastanın dere- cesini alır, yatağını yapar, has- tayı yıkar, ilâcını verir, enjeksiyo- nunu yapar ve vemeğini tepsi ile ö- nüne getirir. Hasta yemeğini verme- den vazifeli hemşire asla yemeğim yiyemez. Yerinden kalkamıyan has- taları her gün yıkamak şarttır ve u hemşirenin en mühim vazifelerin- den biridir. Büyük kuvvetler ve pra- 27